11.bölüm-Yüzleşme

109 7 0
                                    

Pazarı pazartesiye bağlayan gece


Mert yaklaşık bir saattir yatağında uzanıyordu. Şimdi her şeyi daha net hatırlıyor ve muhasebesini yapabiliyordu. Yine de aklına takılan bazı sorular vardı.

Sinan'la ilgili uğradığı hayal kırıklığını çabuk atlatmıştı. Daha doğrusu önceleri yaptığı gibi onun hareketleri üzerine düşünerek kendini üzmek istemiyordu. Yani bu konuyu Sinan doğru düzgün bir açıklama yapana kadar rafa kaldırmıştı.

Daha çok Çağatay konusu kafasını kurcalıyordu. Ne demek istediğini düşünüp durdu. Keşke öylece çekip gitmeden önce daha fazla soru sorsaydı. Mesela neden onu hedef seçtiği ve uğraşmak istediğiyle ilgili aklında oluşan yeni soruya bir türlü cevap bulamamıştı. Belki de tüm bunları geride bırakabilmek için bir özür dilemesi gerektiğiyle ilgili bir nutuk bile çekebilirdi. Ama bunların hiçbirini yapmamıştı. Mert uzun bir saatin sonunda kafasında netleşen bir kararla rahatlayarak kendisini uykunun tatlı kollarına bıraktı.

***

Pazartesi

Mert ilk dersin bittiğini duyuran sesle uyandı. Rahatsız okul sırasında uyuduğu için belinde bir ağrı hissederek doğruldu. Melisa'nın yanına gitmek üzeri ayaklandı. Koridorun ortalarında kendi sınıfından çıkan Çağatay'la ilginç bir karşılaşma yaşadılar. İlk kimin konuşması gerektiğiyle ilgili  kararsızlıktan doğan bir sessizlik yaşandı. Çağatay pek havasında görünmüyordu ve yana çekilip Mert'i görmezden gelerek gitmek istedi.

Mert, Çağatay'ın uzaklaşmasına izin vermeyerek seslendi. ''Sana bir teklifim var?''

Çağatay kaşlarını çatarak geri döndü ve Mert'in yüzüne baktı. Aralarında en az iki metre mesafe vardı. Çağatay etrafına şöyle bir baktı ve sonra sırıtmaya başladı. Mert bunun üzerine söylediği şeyin uygunsuzluğunu fark edip Çağatay'ın herhangi bir pis şaka yapmasına izin vermeyerek devam etti.

''Melisa'yı seninle görüşmeye ikna edebilirim...''

''Ama....? '' diye kaşlarını kaldırdı Çağatay. Bir karşılığı olacağını biliyordu çünkü.

Mert ''...ama beni ikna edici bir sebebin olduğuna inandırmalısın.'' diye bitirdi sözünü.

Çağatay başını anlamlı bir şekilde sallayarak onayladı. ''Tamamdır.'' dedi ve gitmeye yeltendi.

''Bir şey daha var.''

Çağatay bu sefer sıkılmış görünerek yine Mert'e döndü.

''Bana bir açıklama ve özür borçlusun. Yani niyetin Melisa'yla devam etmekse hayatında  ben sürekli olacağım ve senden nefret etmeye devam edeceğim çünkü seni sevmem için hiçbir sebep yok. Aramızın düzelmesini gerçekten istiyorsan bunu yapmalısın. Seni başka türlü affedemem.''

Çağatay huzursuz görünüyordu. Bu tarz bir konuşma yapmaya alışkın olmadığı belliydi. Mert bir an için söylediği şeyin çok saçma olduğunu ve Çağatay'ın her an kahkaha atarak onu hafife alabileceğini düşündü ve pişmanlık duydu. Hatta ona ''Biraz büyü artık.'' diyecek ve hala buna mı takıldığını alayla soracaktı. Fakat Çağatay onu şaşırtacak bir ağırbaşlılıkla dinledi ve sessizliğini korudu. Mert onun bakışlarını kaçırmasından bir an için söylediği şeyi düşündüğünü fark etti. Çağatay sonunda karar verdiğini belirten bir hareketle başını salladı. Sadece her zamanki sinir bozucu gülümsemesini takınarak zor duyulur bir sesle ''Tamam.'' dedi.

Mert, Çağatay arkasını dönüp giderken bir şeyler söylendiğini duydu ama anlamadı. Zaten önemli de değildi. O tamam demesini duymuştu ya, Çağatay'ı karşısında eşit konumda görmüştü ya kendini, o yeterdi. Mert hiç olmadığı kadar keyifli hissediyordu. Sonunda zorbasına boyun eğdirmiş ve gücünü ortaya koymuştu. Zaferinin tadını neredeyse damağında hissetti. Huzurla arkasını dönüp Melisa'nın sınıfına doğru gitti.

Gençlik Başımda Duman (B×B)Where stories live. Discover now