six

3.6K 64 31
                                    


o olayın ardından bir hafta geçmişti ve bay peters'ı görmemiştim. ona karşı olan düşüncelerimin değiştiğini hissediyorum. sonuçta yetişkin birinin bunu başka bir yetişkine söylemesi oldukça sağlıksız. ama her yetişkin de aynı büyümemiştir değil mi? belki ailesi ona bunları öğretmemiştir. ben ona gösterebilirim. 

kafamı kaldırıp gelin-kahvenizi-alın yerine baktım. kimse yok, acaba toplantı gibi bir şey mi var? tek başıma öğrenemem sonuçta şirket gizlilikleri vardır. belki birine sorabilirim.  oturduğum gıcırtılı chester koltuktan kalkıp alt kata gitmek için asansöre doğru yürüdüm. ne kadar garip bir icat bu asansörler. ya ağırlık birden fazla aşağı giderse de tavana çarparsa kabin... korkutucu.

sabırsızca aşağı tuşuna basmamın verdiği 'artık daha hızlı gelecek' inancıyla beraber kendimle gurur duydum. ritmik bir şekilde tuşa basarken kapı açıldı. utancımı belli etmemek adına kafam aşağıda kabine doğru yürüdüm. sonuçta şirketteki herkes tanıyamazdı beni, bunun avukatı da var muhasebecisi de var. hepsi manken kızı tanımak zorunda değil. 

tuşların olduğu yere elimi uzatıp giriş katına tıkladım. asansör 6 kat ne kadar hızlı inebilirse o kadar hızlı insin lütfen. gerekirse ağırlığın hepsini yukarı çek, yere çarpalım. 

nefes sesimi oldukça az miktara düşürmeye çalışırken saniyelerdir izlediğim ayakkabılar bana döndü. yoksa tanıdığım biri mi asansörde. biraz daha yaklaşsa ayakkabılarımız birbirine sürtecek. 

"bu kadar utangaç olamazsın." tok sesle beraber gelen el başımı yukarı kaldırdı. elinde tuttuğu eşyayı inceler gibi bakıyordu yüzüme. gözlerini kısmış, dikkatle bakıyordu. "bunun utangaç olmayla alakası yok bay peters. sadece huzursuz bir ortamdı."

eli çenemden ayrılıp yanağıma doğru çıkarken istemsizce yutkundum. "e-elinizi çeker misiniz?" beni duymazlıktan gelip parmaklarıyla yanağımı okşadı. zemine çakıldığımı hissettim. kollarım kalkmayacak kadar ağır geliyordu. büyülenmiş gibiydim. dudaklarım aralıktı ama konuşamıyordum. tek yapabildiğim ona bakmaktı. kendimi ona bırakmıştım.

"bu yüze para ödüyorum jules. ne zaman istersem dokunabilirim."



*bu kitabı ne düşünerek yazmaya başladım hiçbir fikrim yok ama şu an gidişatı biraz daha farklı olacak. jules'u ilk zamanlardaki gibi çocuksu yapamayacağım çok yorucu geldi açıkçası. bence bu şekilde daha okunabilir. o şekilde çok sinir bozucu.

ben yokken kitap yaklaşık 50k okunmuş ve bunu hiç beklemiyordum. yani tamam bekliyordum sonuçta ben yazmışım ama bu kadarını beklemiyordum, okuyan ve beğenen herkese teşekkür ederim. bölüm göremeyip siniri bozulanlardan da özür dilerim.. artık arada bir bölüm atmaya çalışacağım ama herhangi bir cinsellik içeren sahne yazabilir miyim bilemiyorum. lütfen bunu bilerek okuyun. eğer gidişatı beğenmiyorsanız ya da herhangi bir şey varsa bana yazabilirsiniz düşüncelerinizin kitaba yön vermesi beni hem mutlu eder hem de beğendiğiniz bir şey yazmak daha güzel olur.

daddy Where stories live. Discover now