otuz beş

70.3K 4.3K 1.7K
                                    

Apartmandan çıkıp kapıyı kapattım, üstümü düzeltirken elimi saçıma atıp bir saniye düzeltip yürümeye başladım. Salih'i sokağın başında telefonu ile oynarken gördüğümde gülümsedim. Güzel giyinmişti. Yanına gittiğimde beni fark etmedi.

"Şş yakışıklı." dediğimde kafasını telefondan kaldırıp yüzüme baktı. Beni süzdükten sonra etrafa bir bakış atıp sırtını duvardan ayırdı ve bana doğru adımladı.

"Ne diye bekletiyorsun lan beni?" diye sorduğunda omuz silktim.

"Hep ben mi seni bekleyeceğim?" deyip göz kırptım.

"Hasbinallaaah." dedi ve ardından eliyle yolu gösterdi. "Haydi yürü." beni beklemeden yürümeye başladı. Sırıtıp bende yanına gittim.

"Nereye gidiyoruz." eli cebinde yavaş yavaş yürürken dudaklarını bilmiyorum anlamında büktü, ama daha sonra yüzü aydınlandı.

"Okeye mi gitsek?" dedi sırıtarak, ama ardından kaşlarını çattı. "Ama iki kişi eksik."

"Orospu çocuğu iki kişi olsa cidden okeye mi gideceğiz?" adımlarımı durdurup sinirle soluduğumda o da bana durup baktı.

"Of tamam yav özür dilerim, unutuyorum sürekli." dediğinde daha çok sinir olmuştum.

"Ne demek unutuyorum lan?" sıkıntıyla oflayıp iki adımda yanıma geldi ve kolumdan tutup çekiştirdi.

"Tamam ya hadi triplenme nolur." dedi çocuk gibi. Kafamı sabır dilenir gibi iki yana salladım ve kolumu ondan çekip ellerimi cebime koyup yürüdüm.

"Kafeye falan mı gidelim?" diye sorduğunda kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Kanal'a mı gitsek, deniz falan güzel olur." sahilin orada ki kafe denilmeyecek kadar daha sakin bir ortamdı. Salih'in kafe dediği ortam bildiğin pavyondu.

"Ya cidden yeni evli çiftlerin gidebileceği bir mekana mı gideceğiz?"

"Evet aşkım, oraya gideceğiz." dediğimde hitap şeklimi duyunca bana bir bakış attı.

"Gidelim." dedi hafifçe omuzlarını kıpırdatıp. Sırıttım.

Biraz boş boş konular konuşup itişe kakışa mekana vardığımızda, içeride değilde dışarıda ki masaların olduğu yere geçtik. Söylediği gibi yeni evli çiftlerin olduğu bir mekan değildi öyle çok. Sadece gürültüden hoşlanmayan, bizim gibi gençlerin gelip oturup eğlendiği bir mekandı.

İkimiz de bir masaya yayılınca, etrafta ki insanlara baktım. Bir grup genç iki ötede ki masada gülüşerek konuşuyorlardı, bir adam da laptoptan kafasını ayırmıyordu. Arkalarda da bir çok kişi vardı ama herkes kendi alemindeydi.

Garson gelip siparişleri aldığında ikimiz de tost söylemiştik, bir de Salih nargile söylemişti. Cidden nargileyi sürekli içmesi artık benim midemi bulandırıyordu. Siparişler gelene kadar kekosun diye dalga geçmiştim, ama daha sonra siparişler gelince gülüşmeye başlamıştık.

"Salaksın lan sen." dediğimde nargileden bir duman çekip sırıttı.

"Oğlum ne kadar salaklık yaptıysam yanımda sen de vardın." dediğinde kafamı doğru der gibi salladım.

"Evet, kızları götürürken de yanındaydım." dedim gülerek, ve cümlenin bitiminde aniden ciddi, sinirli bir ifade ile yüzüne baktım. "Orospu çocuğu."

İlk gülerek dinledi ama ani değişimim karşısında o da şok olmuştu, nargile ağzında öylece kaldı. Yutkunup etrafına bakındı ve bana dönüp biraz yaklaştı.

"Yavrum psikolojin mi bozuk senin yav?" dedi kısık sesle.

"Sen bozdun." dediğimde yutkundu ve yeniden etrafına bakındı. Aşırı korkuyordu. Ardından nargilesini bıraktı ve ayağa kalktı.

Ona kaşlarım çatık bir şekilde bakarken, benim oturduğum iki kişilik koltuğa gelip yanıma oturdu ve yayıldı.

"Bak ani tokat falan atma onu açıklayamayız." ona dik dik bakınca sırıttı.

"Çok tatlısın sen.." dediğinde ani gelen laf ile karnımda kelebekler uyuşmaya başlamıştı, kasılmıştı.

"Birden deme öyle şeyler." dedim dudaklarımı yalarken. Dudaklarıma bir bakış attı.

"Ne zaman diyim?" dedi yeniden mayışık bir sesle. Bakışları derinleşince titrek bir nefes aldım.

"Millet anlayacak bakma öyle." dediğimde birkaç saniye durup derin bir nefes aldı ve bakışlarını çekti. Bacaklarımız birbirine değiyordu.

"Tamam tamam, bakmayız." dedi ve kenarda duran paketten bir sigara çıkardı. Dudaklarına koyarken, onu izledim. Ve onunla neden buluşmaya geldiğim aklıma gelince, biraz yanaştım.

"Aşkım." dediğimde kısık gözleri ile çakmağa sigarayı yaklaştırıp sigarayı yaktı.

"Hımm?"

"Sevgili olalım mı?"

Çektiği duman boğazına kaçarken öksürmeye başladı, sigarayı elinden alıp sırtına vurduğumda elini yumruk yapıp ağzına götürdü ve öksürüğünü durdurmaya çalıştı.

"Amına kodum sanki ne teklifi ettim." bir adını koyup daha rahat hesap sormak için sevgili olmak istemiştim sadece.

Öksürüğü durduğunda uzanıp su şişesini eline aldı ve açıp bir yudum su içti, gözleri bana döndüğünde yutkundu.

"Böyle bildiğin sevgili mi?" dediğinde kafamı salladım.

"Bilmediğim sevgili yok, evet ondan." dediğimde dudaklarını yaladı ve saçını karıştırdı.

"Ha yok dersen sen bilirsin." bana bir bakış attı.

"Uzun süredir manita yapmadığım için değişik geldi..."

"İyi tamam, kalkalım." dedim kalkmak için bir hamle yaparken.

"Otur sevgilim." dediğinde elim ayağım titremişti. Ona baktığımda bu halime gülümsüyordu.

"Kalbime indi lan." dediğimde daha çok sırıttı.

"Sevgilim.." dedi inatla.

Dudağımı ısırıp ağzından uzun süredir duymak istediğim o sözcüğe, her an ağlayacak gibi baktım. Beni öyle görünce biraz daha yaklaştı alttan elimi tuttu.

"Apartmana girelim de biraz öpüşelim sonra." dedi ne ara koyduğumu anlamadığım masanın üstünde ki sigarayı alıp, dudaklarına götürürken.

O biraz daha rahat bir şekilde dururken, ben heyecanla onu izliyordum.

İMAMIN OĞLU  Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora