1.0 | Harry Ölmemiş Mi?

2.4K 233 557
                                    

Harry'nin karanlık aurasını ve özgüvenini geri kazandığı o kadar belli oluyordu ki... Sadece bakışları, insanların geriye doğru dönmelerine ve koşarak uzaklaşmalarına neden oluyordu. Yere bastığı adımlar bile bütün okulda yankılanıyordu, önünde duranları ise duvarlara çarpa çarpa çekiyordu önünden.

Hala akşam yemeklerine inmiyor, öğlen yemeklerini Draco'yla yalnız yiyordu. Gizemli havasını hiç bozmuyor ve insanların birbirlerine kendisi hakkında yalan yanlış da olsa korkunç şeyler anlatmasına izin veriyordu ve inanın bu harika bir hazdı Harry için. Draco'yla olan ilişkisine gelirsek o da biraz değişmişti tabi ki tekrar. Eskisi kadar olmasa da yine acımasızlaşmıştı ona karşı. Gerçi Draco'ya sorarsanız bu onun için sorun değildi çünkü Harry yere ne kadar sağlam basarsa kendisi de o kadar güvende olurdu.

Bu sırada Hermione ve Ron onlara verilen görevleri nasıl yapacaklarını düşünüyordu. Draco, Ron'a sahte bir kupa vermişti, böylece gerçek kupayı aldığı zaman sahtesini yerine koyabilecekti ve hiç kimse fark etmeden asıl kupa Harry'nin ellerinde olacaktı.

Hermione ise Ravenclaw arkadaşlarıyla normal bir şeyden bahsediyormuş gibi sürekli bu konuyu konuşmaya çalışıyordu. Diadem hakkında kitaplarda hiç bir şey bulamamıştı. Arkadaşlarıyla yaptığı sohbetlerde de diadem hakkında öğrendiği tek şey, yüz yıllardır onu kimsenin görmediğiydi. İşi gerçekten çok zor olacaktı ve Harry'i kızdırmanın sonuçlarının ne olduğunu bilen biri olarak bu durum kendisini gerçekten çok korkutuyordu.

Harry'nin babasıyla yaptığı barış anlaşmasından bir ay kadar sonra bir sabah kahvaltıda herkese mektup gelirken Harry'e de bir tane gelmişti. Harry buna açıkça çok şaşırmıştı çünkü ona şu ana kadar sadece bir kere mektup gelmişti, onu da duygu sömürüsüyle zorla kendisi göndertmişti zaten.

Önce yanında oturan Draco'ya baktı Harry ama mutlulukla elinde ki mektuba bakıyordu Draco. Harry yine Narcissa'dan bir mektup geldiğini düşünerek önüne döndü. Draco'nun şu an kendisiyle ilgilenmemesi işine gelirdi. Yavaşça elindeki zarfı açtığı zaman çok ufak bir kağıt parçası çıktı içinden.

"Bunu tak evlat" yazıyordu sadece. Harry zarfın içine baktığı zaman bir yüzük olduğunu görmüştü. Yavaşça eline aldı yüzüğü, babası ona büyük annesinin yüzüğünü geri göndermişti. Harry başta emin olamasa da gözü mektuptan çıkan kağıda takıldığı zaman hemen yüzüğü takmıştı.

Daha sonrasında arkasından bir ses duymuştu; ince, titreyen ve kekeleyen bir ses.

"E-e-e-efen-efendim" Harry arkasını dönüp baktığında birinci sınıf bir Slytherin öğrencisi görmüştü. Çocuk her yeri titreyerek Harry'nin arkasında duruyordu, onunla konuşmak istediği belliydi ama Harry bu çocuğun yanında nefes alsa, kuşkusuz çocuk direkt korkudan kalp krizi geçirirdi. Bu yüzden yanında oturan Draco'yu dürttü sertçe. Draco anında kafasını mektubundan kaldırıp Harry'e doğru çevirmişti. Harry kafasıyla arkasında ki çocuğu işaret edip önüne döndüğünde Draco kendi mektubunu Harry'nin önüne doğru yavaşça itmiş ve ayağa kalkmıştı.

"Gel bakalım küçük böcek" dedi çocuğun omuzlarından tutup onu ileriye doğru itmeye başlayarak. Büyük salondan çıkana kadar kesinlikle konuşmadı ve çocuğun aldığı nefeslere bakılırsa, çocuk her an kalpten gidebilirdi. Onu daha tenha bir koridora yönlendirdi ve kimsenin olmadığını fark ettiği zaman bıraktı çocuğun omuzlarını.

"Anlat bakalım" dedi çocuğun önünü dönmesini sağlarken.

"B-ben" Draco kaşlarını kaldırdı. Hem korkuyordu hemde yaşça küçüktü. Draco yine de onların yanına kadar gelme cesaretini gösterdiği için çocuğu içinden tebrik etti.

Wires || DrarryWhere stories live. Discover now