BÖLÜM 22- Şeytan

109 8 18
                                    

Ver her şeyini bana
Ben de her şeyimi vereyim sana

Çünkü her bir zerrem
Senin her bir zerrene aşık

***

Sehun ile tanışmadan öncesini hatırlamıyorum. Sanırım hafızam bana acı veren detayları silmem konusunda yardımcı oluyordu ve öncesinde yaşadığım bütün o sancılı günler ve hisler Sehun ile birlikteyken yok oluyormuş gibi geliyordu. Bütün yaşadığım fantastik gerçekliği düşündüğümde ise bana huzur veren tek anın babamın Sehun'a kanatlarını verdiği o saniyeler olduğuna karar verdim. Artık yara izlerinin olmadığı pürüzsüz sırtında ellerimi rahatça hareket ettirebiliyordum. Sehun ona dokunmamdan artık korkmuyordu. Görmemi istemediği geçmişi artık onu rahatsız edemezdi. Kanatlarını aldığında yaşadığı o sevinç ise benim için başka bir güzellikti. Kısa bir an için onun bir çocuk olduğunu bile düşündüm. Babamın ona böylesi bir hediye vermesi ise ona karşı olan nefret hislerimi biraz köreltmişti sanırım. Sevdiğim adamı mutlu etmesi onun bu neşeli halini bana göstermesi nefretimi azaltarak benim de ona hediye sunmama neden olmuştu.

Yatakta yüzümü ona dönüp güneşin aydınlatarak parlaklık kattığı beyaz tenini incelerken kaderin bana bir nebze de olsa mutluluk bahşetmek için onu gönderdiğini biliyordum. Kader mutluluğu yanı başıma koymuştu. Uzanıp siyahın en koyu tonu alan saçlarını yapışan alnından kaldırarak güzel yüzünü kendim için daha fazla açtım. Kapalı göz kapaklarına parmaklarımın ucunu sürttüm. Bakışlarını, karanlık gözlerini düşündüm. Gülümsediğinde kaybolan bu gözlerde duygular sürekli değişirdi. Bazen bana şefkatle bakarken saniyelik hızla şehvetle dolardı ve bazense hüzün geçerdi göz bebeklerinden... Böyle durumlarda bakışlarını benden kaçırırdı daha fazla incelemeye fırsat bulamazdım. Keşfettiğim gerçeği inkâr edercesine alaylı bir bakışa dönerdi artık ve aramızdaki kumaştan engelleri kaldırırdı. Böyle durumlarda onun da şefkate ihtiyacı olduğunu hisseder ona istediğini verirdim.

Daha sonra dudaklarını düşündüm. Beyninden geçen birçok şeyi söylemekten çekinmeyen dudaklar... Daha ilk tanıştığım anda bile beni tatlı sözleriyle karşılayan narin dudaklar... Hareketli ve esnek... Konuşması ve sürekli gülmesi gereken karşısındaki insandan sevgi görmesi gereken dudaklar... Güzel.

Her zaman mantığım ile hareket etmeye çalıştım çünkü mantığın ayakları yere basar ve ipleri elinde tutar. Duygulara kapılıp fırtınalı uçurumlara sürüklenmesine izin vermez. Tutkular çılgınca kabarabilir, gerçek birer barbardır onlar. Arzular ise her türlü boş hayale kapılabilirler ama mantık, her tartışmada son sözü söyler. Her kararda belirleyici oyu verir. Depremler, yangınlar, savaşlar gelip geçer ama aklın dile getirdiği mantığın dingin sözleri her zaman doğru yolu gösterir ancak tenim onun tenine bir saniye bile değse, karanlık gözleri içime aksa mantığım tamamen devre dışı kalıyordu. Parmak uçlarımı dudaklarına sürttüm. Ne zaman bu hale gelmiştim? Sehun ile tanışana kadar kendime gayet iyi hakim olmuştum. Şu an bulunduğumuz bu anı sonsuza kadar uzatabilmeyi ne kadar isterdim ama bu imkansızdı. Gece bizi bekleyen bir savaş vardı ve ben korkuyordum. Hatta dehşete kapılmış durumdaydı avuçlarımın içresinde sahip olduğum bu mutluluğu kaybetme düşüncesi bile kalbimin parçalanmasına, aklımı kaybetmeme sebep oluyordu.

Onun dudakları dokunuşlarımla yukarı kıvırdı benim gözlerimden bir damla yaş süzüldü. Gözlerini açmadan konuştu.

"Ne düşünüyorsun?"

"Çok güzel olduğunu ve dudaklarının tatlı göründüğünü."

Gülümsemesi daha da büyüdü "Aklından ne geçiyor güzelim açık olmalısın."

 my angel / sekaiWhere stories live. Discover now