🌙Herdem 4 Bölüm🌙

3.4K 220 53
                                    

Bilmezdi insanlar senin ne denli yaralı olduğunu ruhunun, usul usul karanlığına karıştığını hayattan daha ne gibi kazık yerim diye düşünürken beterin beteri sen henüz gülmeden, kırılan kalbin pamuklara sarılmadan karşına çıkıyordu.

Titreyen ellerine mani olamıyordu. Resmen hain olmakla suçlanıyordu, yeşil içinde ormanı gizleyen gözler o kadar anlamsız ve boş bakıyordu ki kaçmak gitmek istedi.

Ama Elif suçlu değildi neden kaçıp kendini suçlu konumuna düşürüp hepten kötü olacaktı.

Başını yukarı kaldırdı düşen omuzları tekrar dik konumunu aldı.

Halil arada inliyor hain diye söyleniyordu. Alparslan ne yapacağını şaşırmıştı. Bilal neredeydi peki bunuda öğrenecekti.

Halili koltuğa atıp yerde ki CD alıp arka cebine sıkıştırdı. Elif'in kolundan tutup peşi sıra sürüklemeye başladı.

Daha yeni iyileşen ayağıyla koşar adım Arslan denen adamın peşinden sürüklenirken acıyla bağırdı.

Çok kısa bir an başını Elife çevirip baktı. Kızın yüzünden okunan acı dolu ifadeye yumuşak istesede Halilin hain Elif sözü aklına gelince eski ketum halini geri aldı.

Evin en alt katına inerken duvarda bulunan ışık düğmesine basıp açtı. Ortamı sadece sarı ışık hüzmesi aydınlatıyordu.

Elif sesinin nereye kaybolduğunu merak ediyordu. Neden bu adama karşı gelmiyordu.

Son basamağı inmiş simsiyah kapıyla karşı karşıya gelmişti.

Alparslan sakince düşünse asıl suçlunun kolunu tuttuğu kadın değilde, çok daha yakınında olduğunu tahmin edebilirdi.

"Bırak beni Arslan hain değilim ben" Elif sonunda konuşabilmişti.

Elif'in kısık sesini zor duyan Alparslanın ağzından hah sesi çıkarken gözlerini kısıp Elife doğru eğildi.

Kızın boyu 1.65 falan vardı kendi boyu ise 1.90ndı arada ki boy farkı epey yüksekti.

"Neden titriyorsun o zaman Elif söylesene Faruk veya Emir hangisinin sevgilisi yada yatak arkadaşı oluyorsun" yanağında patlayan tokatla başı yana savrulurken Elif'in sesi ağlamaklı çıkmıştı.

"Sen ne hadle benimle bu şekilde konuşuyorsun sana mı kaldı benim namusum" sinirden en çokta hayalkırıklığından dolayı gözlerine yaş dolmuştu.

Daha ağzını açar açmaz pişman olan Alparslan Elif'i açtığı kapıdan içeri doğru fırlattı.

"Bilali bulup olanları öğrenene kadar burada kalacaksın" demişti.

Elif sertçe düştüğü yerden kalkmaya çalışırken acıyan ve ağrıyan bedeniyle durmak zorunda kaldı.

Arslan çıkıp gitmeden son sözünü söylemek istedi.

"Pişman olacaksın lanet olası pişman dikkat et çakallara yem olma" gözleri acıdan kapanmaya başlayan Elif'i karanlık kendine çekmişti.

Alparslan çıkıp giderken cebinden telefonu çıkartıp Bilali aramaya koyuldu.

Bir iki üç dört arka arkaya çalmasına rağmen açılmayan telefonla küfür edip duvara doğru savurdu.

Yere düşen telefonun ekranı çatlarken hızla salona geçmiş Halili yarı uyur halde bulmuştu.

"Halil uyan" abi bildiği adamın sesiyle kara gözlerini açan Halil Alparslan abisine baktı.

"Anlat herşeyi nasıl yakalandınız lan tam iki yıldır Emirin yanında korumalık yapıyordunuz neden şimdi" aklını kurcalayan bir yığın soru vicdanını rahatsız eden Elif'in varlığı!

Herdem!Where stories live. Discover now