on üç || acılar ve yananlar,

690 60 112
                                    

bacağımın ağrısı ile bölüm yazdığım için serhat'ın da bacağı ağrıyor bb

barbaros, uzandığı koltukta ayağa kalktı. aklı sanki yerine yeni geliyormuş gibi sıkıntıyla derin bir nefes aldı. artık eray bile farkındaydı bazı şeylerin, ama barbaros'un aklında çoğu şeyin hâlâ cevabı yoktu. balkona çıkarak siyah eşofmanının cebinden sigara paketini çıkarttı. bir dalını alarak dudaklarına götürdü ve yaktı. çakmağı paketin içine koyduktan sonra paketi yeniden cebine yerleştirdi.

ciğerlerine çektiği dumanı usul usul istanbul'a üflerken serhat'a bazı şeyler sorması gerektiğini biliyordu. bu güç onda var mıydı, onu da bilmiyordu. gitse, sorsa, neden aldattın beni diyebilecek miydi? aldatmak lafının a'sını bile söyleyemeden gözlerinin dolduğunu hissediyordu. bunları yaşamayı hak etmediğini düşünüyordu.

benim mi bir hatam vardı, diyerek düşünse de ilk zamanlar bunun saçma olduğunu anlamıştı. "ne gibi bir hatanın karşılığı aldatmak olur amına koyayım!" diyerek yükseldi kendi kendine. konuşmam gerekiyor.

cebinden telefonunu çıkartarak hızla markete giden serhat'a mesaj attı.

barbaros: çabuk gel,
konuşmamız gerek.

zaman fazla geçmeden cevap gelmişti.

serat: bir şey mi oldu?
geliyorum.

serhat'ın eve anahtar ile gireceğini bildiği için hiç telaş etmedi barbaros. balkondaki küçük masanın üzerine koyduğu kül tablasını alıp balkon demirine koydu ve sigaranın külünü bıraktı. aklında, serhat'a neler soracağını toparlamaya çalışıyordu.

neden bıraktın beni serhat? madem bu kadar seviyorsun beni, madem özlüyorsun... neden başkalarına ihtiyaç duydun?

derin bir nefes aldı. koskoca şehirde boğulduğunu hissediyordu. bu sohbeti serhat ile yatmadan önce yapması gerekiyordu, bunu biliyordu ve nişanlı bir adamla birlikte olduğu için kendisini bok gibi hissediyordu. her ne kadar kendisini aldattığı kadın ile nişanlansa da.

"demek ki insan yaşattığını yaşamadan ölmüyormuş," dedi ve sigarayı küllükte söndürdü. kapının açılma sesini duyduğunda, serhat'ın: "neredesin?" diyişini de duydu. cevap vermeye tenezzül etmedi barbaros. serhat, kısa süre içerisinde barbaros'un yanında kendisini bulduğunda endişeyle sordu.

"iyi misin?" elini barbaros'un omzuna koyduğunda geri çekildi barbaros. "otur şuraya," diyerek emir verdi sigara paketini yeniden cebinden alırken. serhat, bir şeyler olduğunu anlıyordu, merak da ediyordu ama barbaros'u daha fazla kızdırmak istemiyordu. o yüzden ikiletmeden dediğini yaptı.

barbaros, sigarasını yaktıktan sonra paketi serhat'ın kucağına fırlattı ve balkon demirlerine yaslanarak serhat'a döndü. serhat, barbaros'un bu hareketlerine şaşırsa da paketten aldı. yaktıktan sonra karşısındaki adamla göz teması kurmaya başladı.

"o gece zevk aldın mı?" diyerek sordu barbaros, duygudan yoksun sesiyle. serhat başta şaşırdı. ne cevap vereceğini, daha doğrusu nasıl cevap vereceğini bilemiyordu. olumlu anlamda başını salladı ve mırıltıdan farksız ses tonuyla cevapladı: "çok."

barbaros, alayla güldüğünde serhat anlamıştı bu gülüşün altında başka duyguların yattığını. acıyla yutkundu. "o zaman neden aldattın beni serhat?"

serhat, ani soru karşısında bedeninin kilitlendiğini hissetti. yaptığı hatanın bir telafisi ya da bahanesi olamazdı, bunu çok iyi biliyordu. aralarındaki mükemmel ilişkiyi bozan taraf olmaktan her zaman korksa da, korktuğu şey başına gelmişti.

serhat sessiz kaldıkça barbaros'un sabrı bi' o kadar taşıyordu. karşısındaki adamın bitmemiş sigarasını parmaklarının arasından alıp hırsla balkondan aşağı attığında yükseltti sesini. "sıkılmış mıydın benden? cevap versene!"

olumsuz anlamda başını salladı serhat. korktum, diyemedi. o sıralarda kansere yakalanan annem, 'seni evladım olarak saymam, ya sen ölürsün ya da ben' deyince ona karşı koyamadım ve bu yüzden yaptım diyemedi.

"özür dilerim..." diyebildi sadece. barbaros, sinirle elinde oynadığı küllüğü fırlattığında, karşısında oturan adamın diz kapağının hemen üzerine geleceğini tahmin edememişti. serhat, dizine çarpan cam küllükle aniden inleyerek yerinden sıçradığında yaptığını anca anlayabilmişti barbaros.

"serhat..." diyebildi sadece. serhat, ani gelen acıyla ağlamayı reddedip dolu gözlerini bastırmak istercesine acıyla kahkaha attı. "sorun değil," dedi dizini sıkıca tutarken. barbaros, sevdiği adamı elinden tuttu ve ayağa kaldırmak istedi. "basabilecek misin?" diyerek sordu yanağından süzülen yaşları umursamadan.

kalbi, serhat'ın canını yakışını reddetmek istiyordu. yakıp kavuruyordu tüm uzuvlarını. serhat, ayağa kalkınca acıyla inlediğinde: "böyle olmaz," dedi mırıltıyla ve serhat'ın cevap vermesine izin vermeden kucağına aldı.

"barbaros, indir beni gerek yok," dedi serhat. "kes sesini." barbaros'un sesindeki netlikle gardını çoktan indirmişti serhat. başını, barbaros'un göğsüne yasladığında acıyla fısıldadı. "bırakma beni, lütfen... canım çok yanıyor." barbaros, kalbindeki derin ağrıyla boyun eğdi serhat'a.

doğru odaya çıktı ve yatağa oturarak sırtını başlığa yasladı. serhat hâlâ kucağındaydı ve başı göğsüne gömülüydü. "canın çok yanıyor mu?" diyerek sordu barbaros titreyen sesiyle, serhat'ın saçlarına minik bir öpücük kondururken.

"artık yanmıyor." gülümsedi barbaros. biraz önce neredeyse boğazlamak istediği adam şu an kucağındaydı, buna anlam veremiyordu ikisi de. bir süre sessiz kaldılar ve aralarındaki sessizliği barbaros bozdu.

"neden bıraktın beni?" derin bir nefes aldı serhat bu soruya karşılık. başını biraz daha gömdü sevdiği adamın göğsüne. boğuk çıkan sesiyle her şeyi anlatmaya karar verdi. belki anlatırsa, barbaros onunla yeniden olmasa bile affederdi. düşman gibi olmazlardı, her an kendilerini kavganın ve gözyaşının içinde bulmazlardı.

"annem kanserdi," dedi titremeye başlayan sesiyle. barbaros, serhat'ın cümleye girişiyle kötü hissetti kendisini. sevdiği adamın saçlarını okşamaya başladığında adeta kedi gibi mıyıştı serhat, sevdiği adamın kucağında.

"nasılsa mantık evliliği yapacağımı düşünüyordu, bir gün aşık olabilme ihtimalimi hiç getirmemişti aklına. evlenmemi istedi, ölmeden görmek istiyorum dedi. seni anlattım, o kadar heyecanlıydım ki barbaros..." gözyaşları, barbaros'un göğsünde hayat bulurken daha da sıkı sarmaladı barbaros kucağındaki küçük bedeni.

"annemin cevabı ne oldu biliyor musun?" diyerek sordu ve sevdiği adamın göğsünden başını kaldırarak göz teması kurdu. "eğer bir erkekle birlikte olursan ya sen ölürsün ya da ben." serhat gözündeki yaşları artık hiç tutamaz hale gelmişti.

barbaros ise, oturup böyle bir neden olacağını aklına getirmediği için ne cevap vereceğini, ne yapacağını bilemiyordu. "nişanlın biliyor muydu?" diyerek sordu.

"ayrıldım," diyerek düzeltti serhat. "her şeyi biliyordu, gözlerinin önünde acı çekişimi izledi. hiçbir zaman ona dokunmadım, bu bile ağrına gitmedi. senden sonra kimseyi öpmedim ben barbaros," dedi birkaç gün önce söylediğine cevaben.

"özür dilerim barbaros, ben sana bunları yaşatmak istememiştim."

alışkanlıklarWhere stories live. Discover now