~Bölüm 2~

79 2 0
                                    

Bir de duyuyorum ki. Şizen babama bağırıyor.
-Yeteeer yeter bıktım artık emre. Bu ilişkiye de bana da ve aynı zamanda bebeğİMİZEDE hiç değer vermiyorsun dedi. Bi dakka bi dakka ne dedi?? Bebek mi dedi? Oyuncak bebekmi ? Nereden çıktı la bu bebek? Ve en önemlisi Neyin nesi bu bebek ve bana neden söylemediler?!
-Sevgilim lütfen biraz sabırlı ol sonr- diyececkti ki odaya dalarak sözlerini kestim kapiyi pat diye açtıktan sonra hışımla
- Sonra ne ha? Sonra ne ? Beni başından mı savacaksın? Beni hiçe sayıp o bebeği mi yerime koyacaksın ha?? Öyle hışımla bağırıyordumki ben bile kendime inanamamıştım. Hızlıca odama koştum. Babamda arkamdan koşuyordu. Hemen çekmecemdeki kumaşların arasında sarılı olan bıçağı boğazıma dayadım.
-Yaklaşma sakınnn! Sadece bağırıyordum. Babam
-Kızım bırak o bıçağı yuvamızda ailecek konuşalım hadi canım.
-Ne yuvası be bizim evimizden yuva muva olmaz. Ayrıca biz aile değiliz. Siz Şizenle aileNİZE bir meyve bir güneş bir nurtopu ekleyin ve beni s*çtığımın benlikte yalnız bırakın!

Bıçak ile boğazımı kesmistim. Ne olduğunu anlayamadan gözlerimi karanlığa kapadım

EMRE'NİN ( BERİL'İN BABASI) AĞIZINDAN:

Beril kapıda bizi dinlediğinden ve dediklerimizi duyduktan sonra çıldırdı. Ben bunu hak edecek ne yaptım beril hala yoğun bakımda.Odasından doktoru çıkıyor. Koşarak doktorunun yanına gittim soluk soluğa

-Beril... o o iyi mi?? dedim endişeli bir ses tonu ile. O ölürse ben vicdan azabından yaşayamam. Annesi bana "Bir gün ölürsem Beril'e iyi bak" demişti. Ona iyi bakmak benim vazifemdi. Eğer Beril ölürse Öbür dünyada ne diyeceğim ben ? Lütfen Beril lütfen ölme!

Doktoru önce derin bir nefes alıp verdikten sonra sakin ancak kuşkulu bir sesle

-Çok şanslısınız. İyi ki bıçak can damarına deymemiş. Deyse imiş onu kurtaramazdık. Zaten onu kurtardığımızı söyleyemeyeceğim. Çok derinden kesmiş boğazını. Damarları hasar görmüş.

Öncelikle can damarına değmediğine şükür ettikten sonra doktoruna

-O yaşayacak mı ?  dedim. ama doktoru cevap vermeden Şizen hemen konuşmaya atladı.

-Hayatımm. Doktorda dediaa can damarına değmemiş işte. Gebermez merak etme! Hem zaten bişe olmaağz olacak olsaydıığ ben ona bıçak çektiğimde olur- ah ne diyorum ben? Şizen dediklerinden sonra elleriyle ağızını kapattı. Beril'e bıçak mı çekmişti.Sinir hücrelerim gereğinden fazla hızlı çalışıp Beni Şizen'e doğru koşturdu Şizen'i boğazlayıp 

-Seni geberteceğim!!  diye bağıroyordum. Bizi hastane doktoru ayırdı.

-Bayım, sinirlenmeyin sizi anlıyorum sinirleriniz bozuk. Bakın Beril'in tedavisi sürüyor ancak 4-5 saatten bir tepki verebilir. O sırada siz Hastanenin 2. katındaki psikolog Süleyman Kalkan'a bir gidin. Dedi. Belki de konuşmak bana iyi gelecekti. Teklifini usulca kabul ettikten sonra ekledi
-Süleyman beye beni Ahmet doktor gönderdi derseniz randevu almadan girebilirsiniz.

Dedi. Gerçekten buna ihtiyacım vardı. Hızlı adımlarla asansöre yürüdüm. Asansör gelince hemen kat düğmesini tuşladım. Uzun koridorda yürürken bir yandan odaların kapılarının üzerindeki yazıları okuyup psikoloğun odasını bulmaya çalışıyordum. 564. Oda 565. Oda ve işte! Süleyman Kalkan'ın odası. Kapıyı tıklatıp içeriye girdim. Ağzımı açmaya fırsat bırakmadan konuşmaya başladı
-Sizi Dr. Ahmet bey göndermiş olmalı ben onunla konuştum bayım buyurun oturun. Dedi önündeki koltuğu işaret ederek. Önündeki koltuğa yavaş adımlarla ilerledikten sonra oturdum. Elindeki kağıda bakarken eline kalem alıp.
-Adınız?
-Emre.... Emre Kılıç.
-Yaşınız ?
-42
-Hmm sorununuz nedir?
-Gereksiz sinirlenme ve vicdan azabı desem.
-Hmm sizi sinirlendiren şey?                                                                                                                              -Bi nevi özlem                                                                                                                                                         Herşeyimi doktora anlatmış bir nevi rahatlamıştım. Konuşmamızı bir telefon böldü. Süleyman bey telefonu cevapladı ve o "Hmm,Anlıyorum,Evet,Bitmişti zaten,hıhı,hemen gönderiyorum" gibi kısa cevaplar kullanmıştı. Daha sonra telefonu kapattı ve bana dönüp

-Emre bey kızınız gözlerini açmış yoğun bakıma 10 dk. girebilirmişiniz isterseniz gidin. Buyurun bu da benim kartım istedğiniz zaman gelebilirsiniz. Dedi. Şükürler olsun Beril kendine gelmişti. Elindeki kartı hızla cebime tıkıştırdım koşar adımlarla odadan çıkıyorum ki aklıma dank etti

-Bu arada her şey için teşekkürler.

-Önemli değil.

Odadan hızlıca çıktım. Koşa koşa asansöre geldim 8. katta asla zaman kaybedemezdim hem 2 kat çıkmaktan zarar gelmezdi. Koşarak 2 katı çıktım yoğun bakım odasına girecekken hemşire beni durdurdu

-Bayım öncelikle bunları giyinmelisiniz. dedi. Elindeki kıyafetleri kaptığım gibi giyindim ve odaya girdim Beril'in gözleri yarı açıktı. Yanına gidip elini tuttum. Ellerini çekti.

BERİL'İN AĞIZINDAN:

Babam olacak adam elimi tutmaya çalıştığında elimi çevik bir hızla geri çektim.

-Beril kızım konuşabilir miyiz?

dedi.

-Hayır konuşamayız defol çık şu odadan! babam gözleri dolu dolu odadan çıktı . 

( 2 GÜN SONRA)

Artık taburcu olma vaktim gelmişti. Ancak Bir psikolog. "Senin psikolojin iyi değil babanla da konuştum bir süreliğine teyzen de kalacaksın" demişti. Teyzem gile gittim teyzem bana sıkıca sarıldı bavul filan almamıştım. Kuzenimden giyinecektim. Bana bir misafir odası hazırlamışlardı Yanıma sadaece birkaç makyaj malzemesi kulaklık telefon şarj laptop laptop şarjı gibi ufak tefek şeyleri almıştım . Misafir odasına girdim IYK. Oda turuncu ve yeşil renkelrden oluşuyor OFF. 
AÇIKLAMA:
Selam arkadaşlar elimden geldihince uzun yazmaya calistim bu bolum.biraz aksiyonlu neyse umarim begeniyorsunuzdur iyi okumalarrr :))

SİYAH HAYALLERİMWhere stories live. Discover now