'13

299 38 177
                                    

Bulduğum ufak bir boşlukta hazır müsait iken bölümü yayınlayayım dedim.

Muammer hoca ve Safa dışında şimdiye kadar bazı hassasiyetlere diğerlerinden daha fazla dikkat eden karakterleri okumadınız.

Kitapta günümüz afacan liselilerini ele aldığım için onların çokça hata ve çokça yaramazlık yaptığı ve bazı şeylere dikkat etmeye çalışırken nasıl da yalpaladıklarını okuyoruz aslında.

Dimdik ayakta durmanın kıymetini bilmek için bazen esaslı bir düşüşe ihtiyaç duyarız.

Onların düştükleri yerden kalkıp kalkamayacaklarını beraber göreceğiz inşaAllah.

Satır aralarında buluşmak üzere, iyi okumalar ♡

×××××

(Halid)

"Elli altı, elli yedi, elli sekiz..."

Ve top düştü. Taner yenilmişlikle omuzlarını düşürürken sitemle bana döndü.

"Yeter ya! Bu kaçıncı, yapamıyorum işte oğlum zorlamasana artık."

Ayaklarımın önüne düşen topu yere eğilmeden ayağımla yükselterek tekrar ona attım. Kollarımı göğsümde birleştirirken başımı onaylamazca salladım.

"Onu dün grupta beni sinirlendirmeden önce düşünecektin. Şimdi keyfim ve kâhyası sana dur diyene kadar devam et yoksa bu hafta sonu olan maçta yine kendi kalene gol atıp bizi rezil etme ihtimalinden yola çıkarak daha kötülerini uygularım."

Taner yüzüne ağlamaklı bir ifade yerleştirirken kaderini kabullenircesine elindeki topa baktı. Saymaya başlamadan önce kamelyada oturan Selman ve Ufuk'a sitem etmeyi unutmadı.

"Vay anasını, antrenman da antrenman mübarek! Siz orada toto büyütün, ben burada nefes almadan çalışayım."

Civan abi onun bu tepkisine gülerken ayağındaki topu bana yolladı. Birkaç kez dizimle sektirdikten sonra ayağımın kenarıyla ona pas attım.

Öğleden sonraki ilk iki dersimiz boştu ve biz de soluğu arka bahçede almıştık. Spor salonundan aldığımız iki toptan biri cezasını yerine getiren Taner'de, diğeri de ben ve Civan abinin arasında gidip gelmekteydi. Bir süre sonra Selman ve Ufuk'un da bize katıldığı bir saat yirmi dakikanın sonunda kendimizi yorgunca geniş kamelyaya bıraktık.

Bileğimdeki kol saatine baktım ve boş dersin bitmesine çok az kaldığını gördüm. Böylece zil çalana kadar sohbet ettik. Genelde sohbeti başlatmayı tercih etmeyen Selman, buğulanan gözlük camını elindeki bezle temizlerken samimi bir şekilde, "Küçük kız kardeşlerin sana çok düşkün. Onlara marketten abur cubur almak dışında gönüllerine nasıl taht kurduğundan bahsetsene biraz." diye şakayla karışık bir söylemle oturduğu yerde karşısına denk gelen Civan abiye baktı. O da aynı şekilde gülerek cevap verdi.

"Elbette bir oyuncak veya atıştırmalıkla bir kız çocuğunu kolayca sevindirebilirsin ama ona kendini değerli hissettirdiğinde, sana gözleri ışıldayarak bakar. Seni unutmaz. Ona hediye ettiğin çikolatayı unutur ama ona verdiğin değeri asla unutmaz. İstisnalar hariç, genel olarak erkek çocukları bu tür duygusal bağları bu kadar küçük yaşta kurmazlar. Ayırt etmeksizin her çocuk çok değerlidir fakat kız çocukları daha da naiftir. Onların küçük kalplerini incittiğinizde, aslında geleceğin annelerinin kalbini kırdığınızın farkında bile olmazsınız."

Selman ciddiyetle onu dinlerken başını yavaşça salladı ve aklına gelen şey onu rahatsız etmiş olsa gerek ki, gözlerini devirip tekrar konuşmaya başladı.

Ezber BozanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin