0.1

2.1K 91 9
                                    

Yeni şarkının üzerinde çalışırken bir yandan da chivasımı yudumluyordum. Gökdeniz'i kolumla dürtüp "Şu kısım olmadı sanki" dediğimde kağıdı alıp baştan okumuştu. Bir kelimenin üstünü çizip altına başka bir şey yazıp gösterdiğinde sırıttım. "Oldu gibi şuan?"
"Aynen"
Heja bağıra bağıra şarkı söyleyerek salona girdiğinde göz devirdim. "Bitti mi lan Gök?"
"He bitti amınakoyayım ondan hâlâ oturmuş kafa patlatıyoruz."
"Herkes bi gergin" diyerek çalan kapıya ilerlemişti.

Birkaç selamlaşmadan sonra içeri tam kadro bizim grup girmişti. "Oo selam." "Selam"
Fatih "Çalışkan insanların hali de bi başka oluyor tabi. Biz de senden hâlâ verse bekliyoruz" diyerek Ufuk'a laf atmıştı. Ufuk hiç siklemeyip orta sehpada duran biralardan birini açıp içmeye başlamıştı. Paketten bir dal çıkarıp yakmış ve derin bir nefes çekerek küllüğe koymuştum.

"Ne zaman çıkıyoruz? Konser var."
"Birazdan çıkarız da. Bu şarkının klibi nasıl olacak hâlâ bulamadınız mı?" diyen Şamil'e bakıp omuz silktim. "Buluruz bir şeyler" diyerek benim yerimde de cevaplamıştı Gökdeniz. Sigaram bittiğinde yavaştan ayaklanıp ceketimi geçirdim üzerime. Ayakkabılarımı da giyerek kapının önüne çıkıp diğerlerini beklemeye başlamıştım.

Onlar da geldiğinde zaten çok uzak olmayan mekana yürümeye başlamıştık. Berk, Batu ve Gökdeniz telefondan karı kıza bakarak yorum yaptıklarından baya geride kalmışlardı. "Ya oğlum bırakın karı kız muhabbetini yürüyün."
"Abi tamam da afet bunlar afet" diye cevap verdiklerinde güldüm. Batuhan, Fatih'e yetişip omzunu sarsarak kızı göstermeye çalışıyordu. Fatih'te bakmamak için diğer tarafa dönmüştü ama Ashoo gayet kararlıydı gösterme konusunda. Gökdeniz'de videoya çekiyordu bunları. Fatih "Lan oğlum bırak lan bırak" diyerek Batuhan'ın ellerini üstünden ittirmeye çalışıyordu.

En sonunda gösteremeyeceğini anlayarak rahat bırakmıştı. Gökdeniz de oflayarak videoyu sonladırıp söylendi. "Hayır baksan ne olurdu yani? Mis gibi Dicle'ye gönderecektim baktı diye." Fatih ona gözlerini kısarak bakıp bir anda suratına tükürmüştü. Kahkaha attım.
"Hain misin oğlum sen? Ne taktınız sevgilim olmasına şerefsizler"
"E bizim yok senin de olmasın."
Batuhan'ı kolumun altına alıp "Oğlum siz nasıl bi terörsünüz?" dediğimde gülmüştü.

O sırada da gelmiştik zaten. Hep beraber mekana girip gösterilen kulise geçtik. Koltuğa çöküp ilk gelen kişiden içki istemiştim. Fatih oturduğu koltuktan bir anda aydınlanmış gibi doğrulmuştu. "Lan Dicle'ye göndersenize videoyu. Sevgilisinin nasıl sadık biri olduğunu görsün" dediğinde yüzümü buruşturdum. "Krizi fırsata çevirmek bu oluyor herhalde."
"Olmayan krizi fırsata çeviriyorum."

Batuhan "Oğlum biz onu ayırmak için yaptık. Neden daha çok birleştirmek için gönderelim?" demişti. Fatih "Bir kere de iyi bir şey yapın sevap işleyin. Bir kere be" dediğinde Batu sırıtıp "Ben şeytana pabucunu ters giydiririm bu bana sevap diyor he" dediğinde kahkaha attım.
Gelen içkiyi yarıladığımda sahneye çıkmamız için haber de gelmişti. Mikrofonları alıp sahneye geçtik.

"Sıfır sıkıntı sıfır sıkıntı
Peşindeyiz hepsinin bırakmayız kırıntı
Kafam yüksek gezerim gözlerimde ışıltı
Oluyoruz çıkıntı çünkü sıfır sıkıntı!
Sıfır sıkıntı sıfır sıkıntı
Sokakta siren sesi telefonda hışırtı
Neden böyle yaptınız?
Canımız çok sıkıldı
Sıfır sıkıntı sıfır sıkıntı"

"Kurtarma yarını kafanda anı yaşa, ilk kural bu dayı"

Şişeyi kafama dikip sahne arkasına bıraktım. Benim kısmım geldiğinde ortaya doğru yürüdüm.

"Speedy Mustafa stili, sikeyim şirketlerinizi
Reddettik sisteminizi, düz tutamaz denge beni
Üstüme giydim pezevenk gömleğimi
Sen para ver rap'e ben böbreğimi
Pembe bereni bordoya boya bari
Sikleyelim ne dediğini
Severim çiğköfte ve milkshake
Miden bulanmasın gevşek
Yeditepe İstanbul Trip Gang
Yerin altına ineriz yükselerek
Yürü Allah versin !
Uber'de "Au revoir merci" çal
Karaköy tarifeler gaddar
Sıkıntı çift sıfır amcıklar"

Yalpalaya yalpalaya konser alanından çıkarken Heja girmişti koluma. Arabasız geldiğimizden Ufuk'lara doğru yürüyorduk şu an. Ben hafiften şarkı mırıldanırken diğerleri de muhabbet ediyordu. Normal düzeyde yürümeye başladığımda Heja da çıkmıştı kolumdan. Ceketimin fermuarını kapatıp ellerimi ceplerime soktum.

Telefonuna bakarak yürüyen Fatih oflayarak konuşmuştu. "Yarın da konser varmış amınakoyayım."
"E bu çok normal?" diye karşılık veren Ufuk'a sıkıntıyla baktı. "Dicle'ye sözüm vardı."
"Ya oğlum dert ettiğin şeye bak. Ertelersin olur biter." Fatih göz devirerek "Sonra da uykumda boğar beni. Mutlu son" demişti. Ben içten içe bunu yapabileceğine ihtimal vermiştim.

Sırıttım ve konuşmaya dahil oldum.
"Merhumu nasıl bilirdiniz?" Herkes ne yaptığımı anladığında aynı anda cevap vermişti. "İyi bilirdik." "Allah rahmet etsin. Mekanı cennet olsun" diyerekte konuşmayı sonlandırmıştım. "Aşk olsun abi oldu mu şimdi? Ölmeden mezara koydunuz."
Berk "Ee bizde böyle" diyerek omzuna kolunu atmıştı.

Sırıtmayı kesip yürüdüğümüz yola baktığımda daha önce buradan geçmediğimi farketmiştim. "Doğru yolda mıyız lan biz?"
Şamil "Yanlış yoldayız ama o kadar da yürüdük şimdi" diye cevap verdiğinde kahkaha atıp "Edebiyat parçalama amın evladı. Nerdeyiz?" diye sormuştum. Ufuk'ta "Kestirmeden götürüyorum sizi işte" dediğinde rahatlayarak kafa sallamıştım. Geri dönmekle hiç uğraşamaz kaldırıma yığılırdım eğer yanlış yolda olsaydık.

Cebimden telefonu çıkarıp ona bakarak yürürken Heja'nın "Oha!" diyip aniden durmasıyla kafamı kaldırmıştım. Arkamı dönüp ona baktığımda duvara ağzı açık bir şekilde bakakaldığını görmüştüm. Kaşlarımı kaldırıp karşımızdaki duvara döndüğümde gördüğüm şey beni de şaşırtmıştı. Bu hep gördüğüm benim şarkı sözlerimden değildi. Bu duvara komple benim resmim çizilmişti. Ve aşırı yetenekli birinin çizdiği de belliydi.

Şamil "Vay be! Bizim şöyle resmimizi çizen biri olmadı he" dediğinde ona bakarak göz devirdim. "Kim yapmış?" diye mırıldanıp duvara yaklaşarak köşeye yazılmış imza gibi şeye odaklanmıştım. Gözlüklerimi kaldırıp eğilerek iyice yaklaştığımda okuyabilmiştim. Judgment..

"Kimmiş?"
Duvardan bakışlarımı çekip onlara döndüğümde omuzlarımı kaldırıp indirdim. "İsim değil sadece judgment yazıyor."
"Judgment ne demek amınakoyayım?" diyen Şamil'e Umut'tan cevap gecikmemişti.
"Yargı demek."
Kaşlarım çatıldı aynı zamanda. Hiçbir bağlantı kuramamıştım. Resmi yapan kişi bunu neden imzası bellemişti onu hiç anlamamıştım. Ama merak etmiştim.

Umut "Aa dur ben hatırladım" dediğinde merakla ona baktım. "Ben sanatla ilgilendiğimden grafitileri de inceliyorum hani" diye lafı uzatmaya başladığında sabırsızca kestim sözünü. "Yaani? Sadede gel hadi oğlum."
"Yani işte judgment imzalı resimlere denk gelmiştim."
"Nerede mesela?"
"Abi Kadıköy'den çıktığımız mı var? Buralarda yine."

Kafa sallayıp tekrar ellerimi cebime sokup ilerlemeye başladığımda onlarda arkamdan yürümeye başlamışlardı. "Yarın gösterirsin yerlerini" dediğimde kafa sallamıştı. Şimdi sadece eve gitmek istiyordum.

JudgmentWhere stories live. Discover now