Gözlerimi yavaşça açtığımda elim istemsizce boğazıma gitmişti. Oradaki sargıyı hissettikten sonra elimi geri çektim ve yavaşça doğruldum. Neler olmuştu acaba? Hayalet sürücüleri atlatabilmiş miydik? Herkes sağlıklı mıydı? Çıplak ayaklarımı yavaşça yere bastım ve odadan çıktım. Çıktığımda ise hastanenin dolu olduğunu ve herkesin burada olduğunu gördüm. Her şey düzelmiş miydi yani? Yavaşça yürümeye başladım ilk olarak Lydia'yı gördüm. Birbirimizi gördüğümüzde koşarak birbirimize sarıldık. Daha önce hiç bu kadar içten sarıldığımızı hatırlamıyorum. O kadar korkmuştum ki birilerini kaybederim diye, o kadar oturmuştu ki içime.
"Seni seviyorum Ly. Söylemesem de bunu bil tamam mı?" Gözlerinden yaşlar süzülürken
"Biliyorum, biliyorum. Sen de bil tamam mı ben seni seviyorum. Kardeşimsin sen benim. " ondan ayrıldım yürüdüm ve diğerlerini bulmaya çalıştım. Karşımda bir adet kahve makinesinden kahve alan Liam şaşırdık mı? HAYIR. Beni gördüğün de elindeki kahveyi bıraktı ve koşarak benim yanına gelip sarıldı. Neredeyse gözyaşlarıma hakim olamayacaktım artık. Yavaşça ondan da ayrıldım ve hemen arkasında ki Derek'i gördüm. Bana baktığında kafasını yana eğdi ve yüzünü buruşturarak ağlamaya başladı. Siktir
Koşmaya çalışarak yanına gittim ve küçük kollarımla onu sarmalamaya çalıştım. Koca adam kollarımda ağlıyordu ben de ağlayarak onu teselli etmeye çalışıyordum. Ben yavaşça sırtına vururken o da Kollarını belime sardı ve daha çok ağlamaya başladı. Derek'i böyle görmek harap etmişti beni. Onu duvarın yanında ki ikili sandalyeye oturtup yanına da ben oturdum. Bacaklarımı bacaklarının üstüne atıp kafamı da omzuna yasladım ve ellerimizi de kucağıma koydum. Ağlayışlarımız yavaşça iç çekişlere döndüğünde elimi yavaşça yanağına uzattım ve gözyaşlarını sildim. Ama gözyaşlarına yenileri ekleniyordu. Kendimi biraz ileri atarak dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Ayrıldığımız da da alnımı alnına yasladım.
"Seni seviyorum koca adam" gözlerimden iki damla yaş gelmesini engelleyememiştim.
"Ben de seni, ben de seni seviyorum" dedi bi yandan burnunu çekerken.
Hayatımda ilk defa onu ağlarken görüyordum. Galiba artık onca şey ona da ağır gelmiş ve kendini tutamamıştı. Haklıydı. Az daha beni kaybediyordu. Ben de onu kaybediyordum az daha. Ama iyi gibiyiz artık heh? Stiles geri gelmişti. Biz iyiydik daha ne isteyebilirdim ki?
-------------7 YIL SONRA------------
''Laura buraya gel.'' dediğimde paytak paytak yürüyerek bana geldi. Eğilip kollarımı ona doladığımda kafasını omzuma yasladığını hissediyordum. Ah, merhaba bu arada. Her şeyin üstünden yedi yıl geçti. Derek ve Ben evlendik. Sonunda. Laura adında bir kızımız var ve Aaron yani oğlumuz yolda, 8 aylıktı ve karnım o kadar büyük olmamasına rağmen her an çıkabilirmiş gibi hissediyorum
"Derek! Stiles ve Scott gelecekti ne oldu? Bi ara şunları!" evin içinden beni onaylayan sesler geldiğinde gülümsedim. Onları yaklaşık 2 aydır görmüyordum ve son zamanlarda bu ayrı kaldığımız en uzun süreydi. Hamile olduğum için ben de gidemiyordum ki onlara. Onlara Laura'ya hamile olduğumu ilk söylediğim zaman geldi aklıma, heyecanlıydı.
----------Flashback--------------
Heyecanla derin bir nefes alıp arama tuşuna bastım. Hepsi beni bilgisayar başında bekliyordu. Onlara görüntülü konuşmamız gerektiğini söylemiştim daha doğrusu onları çok özlediğimi söylemiştim. Asıl haberden haberleri yoktu tabi ki. Derek'le yan yana oturuyorduk. Belli etmemeye çalışıyordu ama o da çok heyecanlıydı. Mutluluğunu zaten görmüştüm.
"HEY!" bilgisayarımdan ses gelince dalmış olan zihnim dağıldı ve hemen oraya döndüm. Büyükçe gülümsedim. Lydia ve Stiles, Scott ve Malia, Allison ve İsaac birlikteydi. Liam'ı ise bilmiyorum. Elimi ekranın üstünde gezdirdim. Hepsini çok özlemiştim. Yaklaşık 6 aydır görüşmüyoruz, hüzünlü bir şekilde gülümsedim. Derek'in de onları özlediğini biliyorum. Uzun süredir birlikteydik ve birden ayrılınca o da boşluğa düşmüştü.
