32.Bölüm "Yeniden"

14.3K 830 263
                                    

"Gururdan sevgi ölür mü?
Yağmursuz çiçek büyür mü?"

Medya ~ Aleda KESKİN

Finale yaklaştık.
Not: Bu kitaptan sonra Sezgiyi düzenlemeye başlayacağım onu da tamamlayacağım.

SINIR 150 Vote 150 yorum

ALEDA KESKİN

"Kaybettik. Başınız sağolsun." yaşlı gözlerim doktorun üzerinde dolanırken hiç bir şey duymuyordum. Ne o kadının çığlıkları ne de haykırışları...

Yutkundum ve ayağa kalktım.

Kapının açık bölümünden içeriye baktığımda hemşirenin beyaz örtüyü örttüğünü görmemle hızlı adımlarla kapıdan içeriye girdim.
Elinden tutup örtmeaini engellerken beni çıkarmaya çalışıyorlardı.

"Hanımefendi lütfen dışarıya çıkın işimizi yapalım." kafamı iki yana salladım. Beyazlamış tenine baktım daha sonra yaralar içinde kalmış yüzüne baktım. Dokunmak için elimi kaldırdığımda dokunamadan indirdim.

Elini tuttum.
Ellerini ısıtan sıcacık ellerimi tuttum.
Bu sefer soğuktular.

Mavi gözleri artık görünmüyordu.
Artık kapalıydı.
"Barış kalk! Barış seni seviyorum. Lütfen kalk lütfen." kafamı göğsüne koyduğumda atmayan kalbinin atmasını istedim.

Böyle gidemezdi.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes almaya çalıştım.

"Hani bırakmayacaktın." mırıldandığım anda kafam hissettiğim elle gözlerimi açtım.

"Aleda!" nefes nefese karşımda ki adama baktığımda etrafıma baktım. Barışın kaldığı odanın koltuğunda uyuyakalmış ve kabus görmüştüm.

Barışa baktığımda ayağa kalkıp ona sıkıca sarıldım. Gözyaşlarım döküldüğünde belimden sıkıca tutuldum.
Tek eliyle hem beni sıkıca tutuyor hemde saçlarımı okşuyordu.

Diğer elinin alçıda olduğu aklıma geldiğinde geri çekildim ve ona baktım. Eliyle gözyaşlarımı sildiğinde gözlerinde gördüğüm sevgiyle tebessüm ettim.

"İyi misin? Ne gördün rüyanda?" kaşlarını çatmış masumca bana bakıyordu. Koltuğa geri oturduğumda kendime gelmek adına göz yaşlarımı sildim ve sarsak adımlarla yürüyen adama baktım.

Masanın üstünde duran su dolu bardağı bana uzattığın da bir yudum alarak boğazımı ıslattım. O yoğun bakımda Barış pes etmemiş bize geri dönmüştü. Saha sonra hayatı fonksiyonları yerine geldiğinde ise akşam normal odaya almışlardı.

Gözlerini açması için sabahı bekleyen doktorlar narkozun geçmesini beklediklerini söylemişlerdi. Bardağı yanıma koyduğumda sağ tarafıma yavaşça oturdu. Ona baktığımda yüzünde bir kaç çiziğe, kolunda ki Atele baktım.
(Atel:Yarı alçı durumu.)

Emniyet kemeri bende takılı olduğu için çok bir şeyim yoktu. Bir kaç yarayla bu işi ben çabuk atlatmıştım ama o öyle değildi.
Ölebilirdi!

"Kabus gördüm. Sen öl- öyle işte." ağzımdan çıkmayan kelimeyle dudağımı ıssırdım ve tekrar gözlerinin içine baktım.

"Hani ölsem umrumda olmazdı ? Sevinmez miydin?" kaşlarımı çattım.

"Deli misin sen, yoksa beni mi delirtmek istiyorsun? Tabii ki umrumda olur ve tabii ki
Sevinmem niye sevineyim. Sonuçta sende bir insansın." son an da lafı döndürdüğümde derin bir nefes alıp tebessüm eden dudakları eski halini almıştı.

KOYU PIRLANTA (TAMAMLANDI.) Where stories live. Discover now