32. BÖLÜM/D

152 107 52
                                    

MEDYA: BURAK - DENİZ EFE

Lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayın! Diğer bölüm için sınır koymaya karar verdim! 33. Bölüm 25 ⭐ voteden sonra yayımlanacaktır. İyi okumalar🌝🌚🌠

Yemekten sonra Hilal de Burakgile gitmiş ve bizi baş başa bırakmıştı. Bende Tuana ile birlikte odasına geçmiş kapıyı kilitlemiş yatağında oturuyorduk.

Odası normalin aksine topluydu, Hilal'in yatağının üzerinde ki bir kaç kıyafet dışında tabii. Odanın düzeni tamamen değişmiş görünüyordu. Hilal'in okulu mayıs ayında bittiği için erken gelmiş odaya el atmış olsa gerekti. Tuana'nın yatağı pencere kenarında

Tuana'nın saçını kulağının arkasına verip "Çok güzelsin!" diyerek alnından öptüm. "Evlensene kız benimle!" diyerek onun yatakta doğrulmasına ve öksürük krizine girmesine yol açtım.

Gülümseyerek "Ne dedim de öksürük krizine girdin be gülüm?" diye sordum ardından faranşiti aklıma geldi "İlacın nerede?" diye telaşa kapıldım. "Ya niye öyle diyorsun, inme inecekti gözüm!" diyerek kıkırdamama neden oldu. Ödüm kopmuştu bir şey oldu diye.

Tuana'yı kolundan tutup yatak örtüsünün içine çektim, gözleri gözlerimin derinliklerine dalarken gülümseyerek bana bakıyordu, yutkundum. Bu kız yanımdayken gerçekten kendimden geçiyordum. Sonumuz geçen ki gördüğüm rüya gibi olmasını istemiyordum ama yine de ona koala gibi sarılıp hiç bırakmak istemiyordum.

Tuana göğsüme uzanırken yüzüme değen saçlarının kokusunu içime çektim, vanilya kokusu burnuma çaldı. Kalbim hızla teklerken "Beni seviyorsan, neden kardeşinmişim gibi bana yaklaşma kararı verdin?" diye sordu. Sesi meraklıydı ve ben bu cümleye nasıl karşılık vereceğimi düşünürken ben daha bir şey diyemedim tekrar konuşmaya başladı:

"Sen bana her kanki, dediğinde aşkım demişsin gibi oluyordu. Çok tuhaf değil mi, iki ay öncesinden bana deseler 'Deniz Efe seni seviyor,' diye hiç inanmaz, hatta onların ağızlarını burunlarını kırardım bana umut verdikleri için. Ama şimdi sen yanımdasın, hiç bırakmayacakmışsın gibi." Tuana derin bir nefes alıp kafasını kaldırdı ve gözlerime odaklandı "Hiç bırakmayacaksın değil mi?" diye masumca sorusu ise duvarlarımı kıran son balyoz darbesiydi. Böyle düşünmesine bile üzülmüştüm, nasıl bırakırım ben bu bal peteğini!

"Eğer bir gün bırakırsam bu sadece senin iyiliğin için olur. Allah şahidim olsun seni sevmekten bir an bile vazgeçmeyeceğim. Ha bu arada, ne derseler desinler benden duymadıkça sakın senden vazgeçeceğim diye bir şey kurma kafanda, gelecekte karşımıza ne çıkar bilmiyorum. Belki kötü işlere bulaşırım seni kendimden soğuturum, sen de anlamazsın zaten." son cümleyi kısık söylesem de mırıldanır gibi bir ses çıkarttığım için Tuana beni anlamadı.

"Bu zamana kadar karşılıksız sevdiğimi düşünerek sevdim, bu zamandan sonra da aşık olduğunu öğrendim. Eğer kıskançlıktan ölmezsem, sensiz de yaşayabilirim!" dedi yalan söylediği her halinden belli olan sevgilim. Bende bunu ona söyletmek için olsa gerek örtüyü üzerimizden itip onun üzerine çullandım.

"Demek bensiz yaşayacaksın, ha?" diye alayla soruşum onu kıkırdattı ve "Sen bensiz bir hafta yaşadıysan, ohohoo ben on gün bile yaşarım! N'aber?" diyerek kahkahalarla gülmeye başladı. Ben de ona katıldım.

Gece uyandığımda yanımda Tuana bana sarılmış bir şekilde kafası göğsüme dayalıydı. Derin bir nefes alıp onu uyandırmamaya özen göstererek yataktan kalktım.

Onun yanından kalkmak üşümeme neden oldu, sanki biri güneşimin önünü kesmişti. Kendime hakim olmaya çalışarak saate baktığım, 23.18'i gösteriyordu, telefonu cebimden çıkarıp Burak'a mesaj yazmaya koyuldum.

KANKAŞK - KALBİME FISILDANơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ