Chapter 9: First Year

506 62 109
                                    

Seokjin, kucağında Yerin'i zıplatırken, diğer eliyle önündeki dosyayı dolduruyordu.

"Ateş bulgusu, yoktu. Herhangi bir atak? O da yoktu. Stabil sanırım."

Dosyayı kapatıp Hemşire Han'ın önüne itti. "803'ün vizitesine sen çık. Meşgulüm."

Hemşire şüpheli bakışlarla ona baktı. "Yanlış anlamayın Bay Kim ama, şu an bebek hoplatıyorsunuz?"

"Evet. Meşgulüm yani. Kucağımda bebekle viziteye çıkmaktan hiç hoşlanmam." Yerin huysuzlanmaya başlayınca elini beyaz önlüğün cebine sokup oradan bir ateş ölçer çıkardı ve bebeğin eline tutuşturdu. Hemşire Han kafasını iki yana sallayıp dosyayı da alarak uzaklaştı.

"Yerin-ah! Buraya çok yakıştın. Büyüyünce doktor olmalısın."

"Bugün çocuklarımızı işe getirelim günü de benim mi haberim yok?"

Seokjin sesin geldiği yöne döndü. "Haberin olsa bile işine yaramazdı, çünkü senin çocuğun yok Jungkook."

"Haha, asla emin olamazsın. Hızlıyız grupça, bir bakmışsın bir gece ansızın baba olmuşum!"

Seokjin ters bir bakış attı. "Kendin bebeksin farkında mısın?"

Jungkook gülümsedi. "Eğer bir aile kurarsam... Biliyorsun, bu senin sayende olmuş olur."

Seokjin sessiz kaldı. Çocuğun minnet duygusunu biliyor ve kabul ediyordu. Ama yine de hala utanıyordu. "Her neyse, bugün minik Yerin'le birlikte işe gelme sebebin nedir?

Seokjin önüne konulan yeni dosyaya göz gezdirirken bakmadan cevapladı. "Joohyun'un sergi açılışı var, günün şanslısı benim. Kucağımda bebekle işe koşturmak için yani."

"Noona yine çok havalı!"

"O her zaman havalı. Yalnız bir de evde benim durumumu sor."

Omzunda mayışan bebeğin sırtını pışpışlayıp dosyayı kapattı. "Ben odama çıkıyorum. Kızı uyutayım. Boşluğun olursa gel, kahve içeriz."

Jungkook, hastane kapısından girmiş olan hastası ve annesine el salladı. "İşim biterse uğrarım. Görüşürüz Hyung." Hızlı adımlarla uzaklaşırken, Seokjin de kendi odasına yöneldi. Küçük kızın uykusu gelmişti, bu durum cidden önemliydi.

Odasına girdiğinde kenardaki ses sisteminden kısık sesli bir piyano konçertosu açarken kızı kucağında sallamaya başladı. Bir yandan camdan dışarıda gezinen soğuk rüzgara ve uçuşan yapraklara bakıyor, bir yandan da hafifçe sallanarak kollarındaki bebeğin uykuya geçmesini sağlamaya çalışıyordu. Şaşıracağı kadar kısa bir zamanda, bebek uykuya daldı. Seokjin onu kenardaki deri koltuğa yatırıp etrafını yastıklarla desteklerken telefonunun titrediğini hissetti.
"Seokjin."

"Selam. Joohyun ben. Çocuğumuzu işe getirelim günün nasıl gidiyor diye merak ettim."

"Ha ve ha. Bu kadar merak ettiysen sen götürseydin de milyarlık sanat eserlerine ufak bir dokunuş bıraksaydı. Uyudu şimdi."

Kızın alçak sesli kıkırtısını duydu Seokjin. "Harikasın. Bunu başarabileceğini biliyordum."

"Aman ne komik!" diye homurdandı Seokjin. "Sergi nasıl?"

"Çok yoğun! Neyse ki öğle yemeği saati de, aramaya vakit buldum." O sırada ses uzaklaştı ve Seokjin kızın uzaktan gelen sesini duydu. "Bilmiyorum, teklife bağlı. Hayır, iyi bir teklif olmazsa satmam. Hayır. Bir saniye," kızın sesi tekrar yakınlaştı. "Akşam görüşürüz, ufak bir karışıklık var. Kapattım."

Seokjin de kızı onaylayıp telefonunu cebine koyarken telefonuna gelen reklam mesajıyla bir süre duraksadı. Kısa bir düşünmenin ardından mesaja tıkladı.

Oh!Baby Series: My Sunshine✔Where stories live. Discover now