RÜYA

607 42 10
                                    

Karanlık ve aydınlık. Sıcak ve Soğuk. Siyah ve beyaz. Yaşam ve ölüm.

Tüm zıtlıkların toplandığı bir hapishanenin içinde sıkışıp kalmış bir beden. Gözlerinin içine vuran ateşin hiç bir aydınlığı yok. Nasıl olurda bir ateş hiç bir yeri aydınlatmaz? Karanlıkta yok olan ateş mi bütün zıtlıkları yok eden? Nedir bu güç?

Ateşin içinden bakan yılan bakışlara kenetlenmişti yeşil gözleri. Ne olduğunu anlamak istercesine kaşlarını çatmış, elini ateşin içine doğru uzatmaya başlamıştı usulca. Eli, ateşin içine girdiğinde ne bir sıcaklık hissetmiş, ne de canını yakan yanıcı bir gücü hissetmişti teninde. El, usulca ateşin içinde ona bakan yılan gözlerin sahibine dokunmuştu. Kapkalın derisinin ardından, ateşte hissetmediği sıcaklığı hissetmişti avucunun içine. Yılan gözlerin sahibi, bir anda kafasını kaldırmış ve dev gibi kanatlarını açıp kükremişti. Beden yere düşmüş ve koluyla gözlerini kapatmıştı çığlığının arkasından.

"Erlion!"

Uzandığı yatağın içinde gözlerini açtığı anda taştan yapılmış evin tahtadan olan çatısıyla karşılaşmıştı. Derin derin soluduğu nefeslerinin ardından uzandığı yerden doğrulmuş, avucunun içini alnına bastırmıştı.

"Erlion, iyi misin?" 

Elinde bir bardak su ile yatağın ucuna oturmuştu sarı saçlı genç bir adam. Erlion uzatılan suyu almış ve dudaklarına götürüp içmişti hızlıca. Rüyasında gördüğü ateşi söndürmek ister gibi.

"Yine aynı rüya. Ya da kabus, bilmiyorum." 

Sarı saçlı genç adam derin bir nefes almış ve boş bardağı pencerenin önüne koymuş, yavaşça kalkmıştı oturduğu yerden. Ardından kapıya yönelmiş ve odadan çıkarken konuşmuştu.

"Neyse, bugün çok işimiz var. Kalkmalısın babam bizi bekliyor." 

Kapıyı kapatmış ve Erlion odada tek başına kalmıştı. Açık pencereden dışarıya bakmış yaşadığı köyden gelen çocuk seslerini dinlemişti bir müddet. Yeşil gözleri uzaktan görünen bayrağa ve dalgalanan kulenin ardındaki kaleye bakmıştı. Firethorn kalesine. 

Kale, öyle görkemliydi ki, tepenin üzerine siyah taşlardan yapılmış ve etrafı dikenlerle kaplıymış. Taşlar, ejderhaların ateşi ile eritilerek oluşturulan kızgın lavların soğuması ile oluşturulmuş.

Yeşil gözlerin siyah kale ile olan uzun uzun bakışmasının ardından kapı yeniden açılmış. Sarı saçlı genç adam elindeki kıyafetleri kale ile bakışan adamın kucağına atmış ve dikkatini dağıttıktan sonra yeniden kapıyı kapatık çıkmış. Erlion kucağındaki kıyafetlere bakıp gitme vaktinin geldiğini anlamış ve kalkmış yatağından.

Demirci ocağına ulaşan Erlion, babasının önündeki koltuğa oturmuş ve babasını izlemeye başladı. Demirci, elindeki kılıcı daha da sivrileştirmek için elindeki bileme taşını yukarıdan aşağıya yavaşça demire sürtüyordu. Demircinin bakışları Erlion'a kaydığında durmuş.

"Aklına takılan nedir evlat?" diyerek sordu demirci.

"Neden yaşadığım. Beni öldürebilirlerdi."

Demirci derin bir nefes almış ve elindeki taşı havaya kaldırmıştı yeniden kılıca sürtmek için.

"Onlar bir Kralı öldürdüler. Yaşadığına şükretmelisin. İnsanların içinde de bu konuları açma."

Erlion, yanlarından geçip giden devriye askerlerine bakmıştı. Zırhlarına kazınmış ejderha işaretlerine bakmış ve kaşlarını çatmıştı. Demirci ayağı ile Erlion'un ayağına vurmuş ve dikkatini çekmişti. dirseğini dizine yaslayarak Erlion'a doğru eğilmiş ve konuşmuştu.

ERLİON (YENİLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin