beş: biliyorsun ki seni seviyorum, changkyun

187 25 18
                                    

Jooheon, Changkyun'un elini tutmuş götürüyordu. Nereye gittiklerini Changkyun bilmediği için fazlasıyla meraklanmıştı.

"Artık nereye gideceğimizi söylemeyecek misin hyung?"

"Dedim ya, bana hyung diyemeyeceğin bir yere gidiyoruz güzelim."

Artık koşmaya başladıklarında Changkyun nefes nefese kalmıştı ama öyle heyecanlıydı ki büyüğünün elini sıkıca tutup onu takip etmeye devam etti.

Yaklaşık yarım saat boyunca aralıksız koşturdular, ıssız ve yüksek bir tepeyi bile geçtiler hatta. Tepenin en sonunda durduklarında Changkyun'un nefesi kesilmişti.

Sanki tüm Tokyo ayakları altındaydı... Etraf çimenliklerle kaplıydı, ortam fazlasıyla temizdi. Güneş ışıkları bulundukları yeri tatlı tatlı ısıtıyordu. Bir tane de çınar ağacı vardı ki dalları neredeyse göğe değiyordu. Hafif bir meltem vardı, işin en güzeli ise kimse yoktu.

Changkyun ve Jooheon yalnızdı.

Changkyun hayran hayran etrafı incelerken mırıldanmıştı. "Burayı nereden biliyorsun? Benim bile haberim yoktu..."

"Eh, bizim de birkaç numaramız var." Jooheon kocaman gülümseyerek sevdiği adamı izledi birkaç saniye. Ardından arkasına geçti, bir dizini yere koydu ve boğazını temizledi hafifçe.

"Changkyun-ah."

Changkyun, adını yumuşak bir sesten duyduğunda arkasını döndü. Diz çökmüş ve gözleri umutla parıldayan, bir elinde de küçük kırmızı bir kutu tutan Jooheon'u beklemiyordu elbette.

"N-ne oldu, hyung-"

Heyecandan nefesi tıkanınca susmak zorunda kalmıştı Changkyun. Jooheon da ondan farksızdı, elleri titriyordu. Konuştuğunda sesinin çatlamamasını umarak baktı küçük bedene.

"Bak, biliyorsun... Biliyorsun ki-" Kutuyu yavaşça açtığında iki alyans çıkmıştı içinden. Changkyun başının döndüğünü hissediyordu, kuruyan dudaklarını ıslatırken devam etmesini bekledi büyüğünün.

"Biliyorsun ki seni seviyorum, Changkyun."

Jooheon tok bir sesle konuştuğunda kendine olan güveni de gelmişti.

"Seni ilk gördüğümde hissettiğim şeyin, normal hayranlar gibi basit bir heyecan duygusu olduğunu sanmıştım. Ama ne zaman ki gelip benim rüyalarıma girmeye başladın, işte o zaman seni düşünmeden geçirmediğim tek bir günüm bile olmadığını fark ettim. Bu bir hayranlık sevgisinden çok daha fazlaydı, çok daha farklı... Bu aşktı ve fazlasıyla hoşuma gitti. Ben de üç yıl boyunca sana kavuşabilmenin yollarını aradım."

Jooheon gülümsediğinde Changkyun ağlamaya başlamıştı sessizce. Kalbi ağzında atıyordu resmen, düşüp bayılacak gibiydi. Fazlasıyla mutluydu, o teklifi bekliyordu heyecanla. Kulakları uğulduyordu.

Jooheon tüm cesaretini topladı, avuç içleri terlemişti. Gözleri, küçüğün yaşlarla dolu gözlerini bir kez daha bulduğunda titrek bir nefes salıverdi havaya.

"Benimle evlenir misin?"

Ve o saniyede Changkyun resmen üstüne atlamıştı Jooheon'un. Büyüğünün boynuna sıkıca sarıldığında Jooheon nefes alamadığını hissetti, yine de belli etmemeye çalışarak kollarını sardı küçük bedenin beline.

"Soruma cevap alamadım ama."

"E-evet... Evet!"

Changkyun hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığında Jooheon şefkatle gülümsemişti ona. Yere sağ salim oturup küçüğünü de kucağına çekti, göğüsleri değiyordu artık.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 02, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

tokyo // jookyun ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin