"O Evrensel olayların düzenlenmesinde görevli çok kuvvetli bir melek: Arça... Olympos sahillerine, gecenin ıssızlığında gelir; rüzgarın uğultulu şarkıları eşliğinde, düşünmek için kendine zaman tanırdı... O gecelerden birinde, kalp kırıklıkları, kirpiklerindeki çiğ tanelerine dönüşmüş Elifbeera'ya rastladı... Elifbeera, Dünya adlı gezegenden ayrılmak üzere; yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgiye oldukça yaklaşmıştı; belki beş, belki on dakikası kalmıştı büyüleyici güzellikteki bedenini terk etmesi için... Ama işler hiç de Elifbeera'nın sandığı gibi gitmedi; çünkü yıllarca hayallerini süsleyen ve sonra da gerçekliğine inanmaktan vazgeçtiği o meleklerden en güçlüsü, şimdi Olympos sahilindeki ıssız bir kayalığın dibinde, baygın bir şekilde boylu boyunca yatmakta olan Elifbeera'nın karşısında duruyordu her ne kadar o bunun farkında olmasa da... Arça Elifbeera'yı kollarına aldı ve hiç zaman kaybetmeden o sihirli kelimeleri söyleyerek Elifbeera'yı dışarıdan bakanların göremediği teknesine aldı. Işık kümelerinden oluşan bir yatağa yatırdığı Elifbeera, yeniden hayata dönerken; Arça, o güne kadar olan hayatının bütün anlarını izlediği Elifbeera'ya, daha önce hiç hissetmediği türden duygular beslediğini fark etmeye başlıyordu: Arça, Elifbeera'ya aşık olmuştu... Ve o andan itibaren hiçbir şey, Elifbeera için artık eskisi gibi olmayacaktı..."
7 parts