"Hadi gir odana" Ezbere bildiğim adımları kaldığım odaya doğru ilerlettim. Titreyen ellerimle kulpu kavradım ancak aşağı indiremeden dış kapıdan gür bir kapanma sesi geldi kulaklarıma. Elim kulpta asılı kaldı. Dehşetle atıyordu kalbim. Gözlerimi kapattım ve iki iri damla yanağımdan çeneme yol çizerken, "Burda" diye fısıldadım. Derin bir sessizlik hakim oldu karşı tarafa. "O burda!" 🌓 "Bir rivayete göre gökyüzünde herkesin bir yıldızı varmış" Bedenimi ardımda ki arabaya yaslayarak devam ettim. "Ve öldükten sonra ruhun, artık o yıldızda yaşamaya başlıyormuş." Geceyi anımsatan gözlerini bana çevirdi. Hârelerinin parladığını görmemle, ay ışığının ona yakıştığını kanaat getirdim. "Bedenler ölür ama sevgi ölümsüzdür. Hep hissedersin..." Esen rüzgarla, yüzüme gelen saçları kulağımın ardına iteledim. "O yüzden üzülme. Çünkü hisseder..." Gökyüzüne çevirdi başını tekrar. Aralı dudaklarından çıkan nefesi, sis gibi havaya karışıyordu. "Hiç yıldız yok" O ân binlerce yıldızın olmasını diledim. 🌓 Ölümün soğukluğunu hissederek soğuk nefes adını koydu peşindeki katile. Sevmezdi geceyi. Ancak bir çift gece karası göze ait sığınakta buldu kendisini.