İnsan en çok yalnızken bir şeyler öğreniyormuş hayattan. En çok yalnızken tanıyormuş kendini. En çok yalnızken görüyormuş gerçekleri. Ve en çok yalnızken kalıyormuş karanlıkta... Hayatım boyunca karanlıktan kaçtım. Ardıma bile bakmadım. Küçüktüm, büyüdüm. Canım yanıyordu, canım yok oldu. Ruhumu bir kafese tıktım. Aklımı hiçe saydım. Bir kalbim olduğunu unuttum. Kendime bile yabancı oldum. En çok yalnız bırakılmaktan korktum. Her zaman yalnız bırakılan ben oldum. İnsanın kaçtıkları her zaman kovalardı kendisini, bunu biliyordum. Ama artık daha ötesini de biliyorum. İnsanın kaçtıkları her zaman yakalar kendisini. Bunu unutmayı her zaman diliyorum. Ama sorun bu işte, sadece dileyebiliyorum. Şimdi burada duruyorum. Hayatım boyunca anlamaya çalıştığım insanların, anlaşılacak bir tarafı olmadığını görüyorum. Kimseye güvenmiyorum. Çünkü güvenmek üstünde hayal kırıklığı yazan kapının anahtarı bunu biliyorum. Sadece susuyorum. Çünkü insanlar bağırsam da duymayacak bunu artık anlıyorum. Şimdi kendi karanlığımın içinde dolaşıyorum. Çünkü karanlık bazen aydınlıktan güvenlidir, bunu gözlerimi kapattığım her an hissediyorum. Çok aciz birini tanıyorum. sürekli kendi canını yakan birini, ağladığında yerin dibini boylayan ,kalbi bomboş atan ve ruhu bedenini çoktan terk etmiş, birini. yalnız bırakılmış, hayatta olması sadece nefes almaktan ibaret olan birini tanıyorum, kendimi... Ben, Işık Sonay. Ve bu benim hikâyem Bu, umutsuzluğa mahkum edilmiş benim ve umudum olan onun hikâyesi. Bu, keşkelerin ve iyi kilerin hikâyesi. Bu, karanlıktan korkan kızın karanlıkta yaşamayı öğrendiği hikâye Bu... ağlamaktan kaçan kızın yağmurlara sığındığı hikaye. Ve şimdi yalnızlığıma ortak olmak istersen her şey bir sayfa ötende Okyanusun Gürültüsü & Ormanın Sessizliği
14 parts