bölüm bir : ulusal buz pateni takımı ve beklenmeyen üşüme hissiyatı

984 81 75
                                    

Aralık kapıya dayamıştı kendini

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Aralık kapıya dayamıştı kendini. Tepeden tepeden sırıtıyordu. İnsanlar yeni yılın gelişi üzerine şimdiden noel açılışlarını yapmaya başlamış hatta son sayımı yapmak için özel buluşmalar bile planlamıştı. Birde bu güzel hayallerin yanında buz tutan camları olan arabalar vardı elbet. Kim Doyoung buraya gelene kadar yolu fenalık geçirirken gördüğü bir hayal olarak takip etmişti. Nasıl birine vurmamıştı hâlâ şaşkındı.

Arabasından inerken üzerindeki tüylü, deri cekete iyice kendini sardı. Arabasının kilitlendiğinden emin olduğunda binaya tekrardan göz attı. Çocukken televizyonun önünden buz pateni turnuvaları olunca hiç kalkmazdı. Ki şuanda da Kim Yuna veya Kim Minwoo hakkında saatlerce konuşabilirdi. Potansiyeli vardı. Ama ağızını açma sırasının şimdi olmadığını kendisi de biliyordu. Derin bir nefes verip havada oluşan buharı izlerken içeriye adımladı.

Burası Kore'nin en iyi buz pateni kurslarından biriydi. Çoğu ulusal yarışmacı buradan gönderilirdi. Bazıları burada olanların tamamen apayrı insanlar olduğunu söyler, büyülerine kapılırlardı. Tabii burada sadece tek koreli insanlar yoktu. Japonlar, Çinliler, İngilizler, İtalyanlar...kendini belli eden, dünyaca bilinen bir yerdi burası. Herkesi içinde barındırmaya hazır bir yerdi.

Koridorlardan geçip koltuklardan birine oturdu. Sabırsızdı biraz. Sırtından ter bir bıçak gibi geçiyordu. Tüyleri diken dikendi. Kendini buraya ait hissediyor, bir yandan da o kadar yetenekli mi onu düşünüyordu. Bu düşüncelere boğulursa buradan asla çıkamazdı. Ki bu düşüncelerin çığlını duyarmışçasına yanına birisi oturuverdi.

Yanına oturan kişi mavi saçlıydı. Gözlerinde hafif bir makyaj vardı. Üzerine kahverengi bir kazak , altına siyah pantolon geçirmişti. Ayaklarında olan patenleri fark edince bir öğrenci olduğunu anladı. Ona yönelen bakışlar ile gülümsedi.

“yenisin değil mi?”

“evet. Ben Kim Doyoung

“Lee Jeno. Aslında şuan dersim var ama birazdan ulusal patenciler turnuvadan gelecek. Onlarla pek konuşanımız yok tabii. Ayrı bir gruplar. Bizi pek takacaklarını da sanmam-”

Bunu demesiyle kapıdan bir grup girmeye başladı.

Beş kişinin girişi üzerine Jeno bana onları tanıtmaya başladı.

“Chittaphon Lee. Taylandlı. Üzerindeki elbiseyi görüyor musun? Buz pateni tarihinde büyük bir devrim yaratabilir. İstemesen de çeikilirsin. Kollarında dövmeleri var ama yarışmalarda belli etmez pek. Şu yanındakini görüyor musun? Johnny Suh. O da buralı değil. Chittaphon'un sevgilisi. Aynı zamanda bir plak mağzasında çalışıyor. ”

Kafamı anladığımı belli eder bir şekilde salladım.

“Şu siyah kadife gömlek giyen ve siyah saçlı olan oğlan Na Jaemin. Yarışmalarda yüz ifadeleriyle kazanır. Şeytan tüyü var onda haberin olsun. Fecidir. Yanından geçen Nakamoto Yuta. Uzun saçları, ojeleri ve kombinleri ile en farklı konseptlere sahip olan o. İnsanların canını yakacak kadar yaratıcı fikirleri var. Puanlamalarda jürilerin şoku en az beş dakika sürüyor. Hiç elenmedi. ”

Tam bahsedecekken son oğlan takılıyor gözüme. Kahverengi saçları dağılmış. Diğerlerine karşın daha ağır bir makyajı var. Ağızından çıkan duman soğuk mu yoksa elindeki sigara mı asla belli olmuyor. Kaşları hafif çatık ama yüzündeki maske bütün ifadesini örtüyor.

“Kim Jungwoo. Çok konuştuğu kişi yok. Bazen kendi takımından insanlarla bile konuşmuyor. Nasıl olduğunu pek bilmiyorum açıkçası. Sigara kullanıyor. Dudakları hep kuru. Elleri de yara bere içinde. Dönüşlerine hayran kalırsın. Süzülür. Bazen bir martıdır bazen ise bir kırlangıç”

Onlar içeriye giderken omzuna dokunan kol ile hafifçe sıçrıyorum. Bir bayan karşılıyor beni. Kahverengi saçları ve kahkülleri onda güzel duruyor. Gülümsüyor.

“Merhaba Doyoung! Ben Taeyeon. Sana buz pateni öğrenmende ben yardımcı olacağım. Umarım Jeno gözünü korkutmamıştır. Biraz hırçındır o”

“Cidden mi Taeyeon abla? Ne hırçınlığımı görd-”

“On beş yaşından beri elimdesin Jeno. Beş yılın hatrı buraya dökülürse buradan çıkamayız. Doyoung sen sağdaki kapıdan içeriye gir. Ben hemen patenleri getirip geliyorum”

İçerisi...dillere sığamazdı. Belki binbir gece masallarına konuk olurdu. Bazıları için burası sadece bir buz olarak görünse de burası doyoung için apayrı bir yerdi. Taeyeon içeriye girince oğlanın pırıldayan gözleriyle keyiflendi.

“Hevesli misin?”

“Fazlasıyla”

“Kim bilir belki iki aya ulusal takıma girersin”

Doyoung şaka olduğunu sansa da Taeyeon haklıydı.

Asıl olacaklar o zamanlar başlayacaktı.

Jungwoo'yu sonunda bu role soktum. Dowoo kurgusu yazmayı cidden çok istiyordum. Sınavlar olmadığına göre artık sıkı bölüm atabilirim! Beğenmeniz dileğiyle <3

SO BEAUTIFUL ➤ DOWOOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin