20

194 20 151
                                    

Güne böyle uyanmak nasıl bir duyguydu? Güzel miydi? Evet, güzel gibiydi. Nasıl bir his biliyor musunuz? Aşkı bütün iliklerinde hissetmek. Şaşırtıcı ama öyleydi. Aşk kelimesi bile zihnimin içinde yabancı gibi geliyordu. Aşk ne demekti ki? Bilmem. Taeyang derdim belki de. Çünkü kafamın içinde bu fikrin dolaşması onun sayesindeydi. Hiç hissetmediğim güzellikleri bana sağlıyordu. Kim bilir bana hissettireceği en küçük şey buydu belki de.

Evet, ne diyorduk? Güne böyle uyanmak. İnsanın uyanmak için sebebinin olması, ilk uyandığın an onu düşünmek... çok farklıydı. Bunları daha nasıl tarif edebileceğimi bilmiyordum. Sadece güzel diyebilirdim. Çünkü çok güzeldi. Suratımda geniş bir gülümseme bırakıyordu. Gözlerimi kapatıp sadece onu düşünüyordum. Gülümsemesini, utangaçlığını, ağlarken ki halini ve uyurken ki halini. Onun evinde kaldığım gece yaptığım tek bir şey vardı. Saatlerce yanına uzanıp uyuyuşunu izlemiştim. Sürekli kulağımı yaklaştırıp nefes alışverişlerini dinlemiştim. Bir insan nasıl bu kadar huzurlu uyuyabilirdi bilmiyordum. Ama hayatımın en güzel gecesi diyebilirdim. Çünkü gerçekten öyleydi. Hayatıma kattığı şeyleri bilmiyordu belki de. Benim için çok fazlasıydı. 

Komodinin üstünde duran telefonumun bildirim sesini duydum. Kalbim ağzımda atmaya başlamıştı. Normal miydi? Gözlerimi açmanın aniliğiyle bir saniye duraksamak zorunda kalmıştım. 

''Bu saatte ne mesajı geliyor sana ya?'' dedi yanımda uzanan Izumi. Sesi çok boğuk geliyordu yeni kalktığı için. Dün akşam yer yatağı kurmamıza rağmen tıpış tıpış yanıma sokulmuştu. Neyse ki yatağım çok dar değildi. 

Sırıtmak içimden çok gelse de kendimi tutmaya çalıştım. Mesajın ondan gelip gelmediğini bilmiyordum ama içimden bir ses ondan geldi diyordu. 

''Hiçbir şey. Bir uygulamadan gelmiştir bildirim. Uyu sen Izumi. '' dedim mırıldanarak. Hiç umursamadan bana arkasını döndü ve uykusuna kaldığı yerden devam etmeye başladı. Neyse ki kurcalamıyordu meseleyi. Kafamı biraz kaldırıp yatağımın diğer kenarında yerde uyuyan Aki'ye baktım. Horul horul uyumaya devam ediyordu. Zaten biliyordum uykusu oldukça ağırdı. Telefonuma uzanıp elime aldım. Mesaj gelmişti işte. Heyecanla açtım mesaj panosunu. 

''Günaydın Kyun. Sabah yürüyüşü yapmaya ne dersin?'' -Taeyang

Yüzüme koskocaman bir gülümsemenin yerleştiğine emindim. Bu kadar düşünceli olması, benim kalbimi eritiyordu. Her zaman bu güzel mesajlarla mı uyanacaktım? Eğer öyleyse sonu gelmesin istiyordum.

Cevap kısmını açıp mesaj yazdım.

"Çok isterim. Aynı yer, olur mu? "

Yatağımdan ses çıkarmamaya çalışarak kalktım. Dolaptan aldığım bir iki parça kıyafetimle odamdan çıktım sessizce. İkisi de uyansın istemiyordum. Bu evi başıma yıkarlardı. İki gündür gizli gizli evden çıkıyordum. Bunun bir geri dönüşü illa ki olurdu. Banyoya geçip elimi yüzümü yıkadıktan sonra saçıma şekil verdim. Düzgün çıkmak istiyordum karşısına. Saç baş dağılmış bir şekilde gitmek istemiyordum.

O sırada dolabın üstünde duran telefonumun ışığı yanıp söndü. Elime aldıktan sonra onay mesajını görünce gülümseyerek yerine geri bıraktım. Kıyafetlerimi de üstüme geçirdikten sonra hazırdım sevgilime kavuşmaya. Kalbim hızlanmıştı sevgilim diyince. Ah, evet sevgilimdi ya. Gerçekten, mümkün değilmiş gibi geliyordu bazen. İnanması zor gibiydi benim için.

Lavabodan çıktığım gibi kapıya yürümeye başladım. O sırada bana seslenen kişiyle yerime mıhlanmıştım.

"Kyun, nereye gidiyorsun?" dedi kızgın ses. Umutsuzlukla başımı aşağı eğdim. Cevap veresim yoktu ama kendimi bir şekilde kurtarmalıydım.

what a beautiful teacher! || hwitaeWhere stories live. Discover now