19/2

196 21 75
                                    

Bazı insanlar, bazı demek bile istemiyorum, insanlığın çoğu güneşli olan günlere bayılırlar. Sanki o gökyüzündeki parıldayan ışıltı onlara mutluluk veriyormuş gibi. İnsanlar daha enerjik olur öyle günlerde galiba, bilmiyorum ne kadar doğru ama. Belki de doğrudur ama kendim bunu hissetmediğim için kabullenemiyorumdur. Her neyse, evet bu böyle olabilirdi. Güneşli günler insanlara ilham veriyordu, neşe veriyordu. Şiirlere konu oluyordu, kitaplara konu oluyordu belki de bu parlayan güneş. Ama benim için hiç mi hiç öyle değildi. Tam tersi, yağmur damlası gördüğüm anda içimi bir huzur kaplıyordu. Kendimi daha mutlu hissediyordum. Her damlanın vücudumun bütün noktalarıma değmesi beni heyecanlandırıyordu. Bir yerlerde benim gibi düşünen birileri var mıydı ki? Belki de vardı. Bunu düşünerek minik bir şekilde gülümsedim. Birkaç saniye pencereme vuran yağmur damlalarına baktım. Çok güzellerdi. Ah bir de yağmur sonrası toprak kokusu yok muydu? Beni mest ediyordu.

Acaba Taeyang ne yapıyordu tam şu anda? İstemsiz yine onu düşünürken bulmuştum kendimi, sanki sürekli onu düşünmüyormuşum gibi. Aynı gün içerisinde kaç defa onu görecektim acaba? Daha sabah birlikteydik. Bugün sözde Izumi ve Aki'yle birlikte Seul'u gezecektik fakat yağmur yüzünden eve tıkılı kalmıştık. Biz de oturup hasret gidermeye karar verdik. Aklım bir yandan da yağan yağmurdaydı. Sürekli hafif aralık camdan dışarıyı gözetliyordum. Zamanımın en güzel dakikalarını yağmurda geçirebilirdim.

Daha sonra bana soru soran Aki'ye döndüm. Söylediği şeyi duymamıştım.

"Bir daha söyler misin? " dedim yüzüne bakarak. Bana göz devirdi.

"Hayır söylemem. Niye dinlemiyorsun beni? " diye sordu kızgınlıkla. Çok dalgındım ve hemen anlayabilirlerdi. Aklımın içinden dünyanın en güzel iki şeyi geçiyordu. Nasıl dikkatim dağılmasın? Birisi yağmur diğeri de Taeyang zaten. Önceliği ona vermiyorum sanmıyorsunuzdur umarım çünkü daima önceliğim ona olacaktı. Gerçekten rüyada gibi hissediyordum kendimi.

"Özür dilerim, yağmurun sesine çok daldım. " dedim mahcup görünmeye çalışarak. Mahcup muydum? Belki.

"Her neyse. Bizim okulda Koreli bir kız vardı, hatırlıyor musun? " diye sordu. İçimden göz devirmek geçmişti. Aki, neredeyse bir yıldır o kızdan hoşlanıyordu. Bunu hepimiz biliyorduk ve kızı da tanıyorduk zaten. Ama sanki tanımıyormuşuz gibi sürekli soruyordu hatırlıyor muyuz diye. Çok manasızdı.

"Elbette tanıyorum Aki. Johee'den bahsediyorsun, tıpkı bir senedir bahsettiğin gibi. " dedim gülerek. Vuracağını bildiğim için kendimi geriye çekmeye çalışmıştım ama kaçamamıştım dayağından. Koluma ardarda bir kaç kere yapıştırmıştı. Yüzümü buruşturarak çığlık attım. Izumi de oturduğu koltuktan bize gülüyordu.

"Yah! Beni dinleyin şimdi. Buraya gelmeden önce ona çıkma teklifi ettim. " dedi bir çırpıda. Gözlerimi büyüterek Aki'ye baktım. Bu çocuk neler diyordu böyle? Bir yıldır yapamadığını bir hamlede yapmıştı resmen. Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. Izumi'de şaşırmış görünüyordu. Demek ki o da bilmiyordu.

"Ne zaman? Hangi vakitte? " diye sordu Izumi. Baya şaşırmıştı demek ki. Aki ona laf yetiştirmeye çalışıyordu. O sırada telefonuma mesaj geldi. Bir yandan şaşkın bir şekilde onu dinlemeye çalışıyordum diğer yandan cebimden çıkardım telefonumu.

'Ne yapıyorsun Kyun? ' -Taeyang

Bana mesaj atması bir miktar şaşırtmıştı. Hiç beklemiyordum. Bir de Kyun demesi her seferinde kalbime dokunuyordu. Sanki o söylesin diye adım Kyun'du. O kadar çok yakışıyordu ki adım dudaklarına. Dondurma gibi eriyordum. Hemen mesaj yazma kısmını açtım.

'Eve tıkılı kaldık, oturuyoruz. Sen ne yapıyorsun?'

diye sordum. Aklım tamamen ona kaymıştı yine. Sonra istemsiz dışarıya baktım. Yağmur damlalarına gitti aklım. Tam şu an onunla birlikte sokaklarda koşsaydık ve bu yağmurun altında ıslansaydık. Ne güzel olurdu. Onunla ilgili ufak hayallerimden biriydi.

what a beautiful teacher! || hwitaeWhere stories live. Discover now