1. Bölüm

4.7K 125 121
                                    


14+ yaş

Olumsuz örnekler

Cinsellik

⚠️ Yazar hayal gücünü zorlamıştır.⚠️

Etrafı siyah adamlarla koruyulan bembeyaz büyük villa, dışarıdan hiç hapishane gibi görünmüyordu ancak hapishaneydi. Ailesi tarafından "özel bireye" satılan Tuğçe'nin hapishanesi.
17 yaşındaki siyah saçlı, zeytin gözlü, çok güzel mavi abiyeli Tuğçe, büyük masada 28 yaşındaki bakımlı, güzel, kıvırcık kısa saçlı, yeşil gözlü kadın öğretmenle dersteydi. Her zamanki gibi hiçbir şeyi dinlemiyor boş boş bakıyordu. Ölüden farkı yoktu. Hayat hikayesini çok merak eden öğretmen Gülay Hanım bu durumdan farkındaydı ama hiçbir şey dememekteydi.
"Aşağıdaki hangi işlem doğrudur? A-"
Kalem tutan elini tutarak sözünü kesti ve masanın yanındaki tahtaya bakan gözleri kendisine bakmasını sağladı.
"Bugünlük dersi bitersek mi?"
Duvardaki saate göz atıp, "Ama daha dersin bitmesine çok var Tuğçe Hanım..." dedi.
Birkaç saniye sessiz kaldı, çıkacak gözyaşını hemen sildi ve artık sessiz kalmamaya karar verdi.
"Çok pardon. Sadece biraz konuşmak istemiştim. Biraz ya."
Gülay, bu sefer hızlı kayan gözyaşını gördükten sonra kitapları alttaki çantasına koymaya koyuldu.
"Evet Tuğçe Hanım, tabii ki konuşalım." deyip Tuğçe'ye döndü. Ellerini masanın üzerine yerleştirdi.
"Özür dilerim. Neden sizinle konuşmak istediğimi bilmiyorum ama, şu bir ay hiç kimseyle konuşmadım ben."
"Aaa, hiç mi konuşmadınız?"
"Evet, hiç konuşmadım. Çünkü bu dar evde konuşacak kimsem yok benim." Anlamaya çalışan gözleri gördü." Şimdi şaşıracaksınız... bu villanın neresi dar diye. Ama duvarlar öyle üzerime geliyor ki."
Artık meraktan kendini zor tutuyordu. Bir an önce konuya girmek istiyordu.
"Tuğçe Hanım, siz Mehmet Bey ile zorla mı evlendiniz?..."
Gözleri birdenbire büyüdü. Bu soruya ne diyeceğini bilmiyordu.
"Bana doğruları söyleyebilirsiniz. Ben tamamen Mehmet Bey'den bağımsız çalışmaktayım..."
Sonunda konuşacak birini bulan Tuğçe hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı ve içini dökmeye.
"Ailem olacak o vicdansızlar, beni yani öz mü öz kızlarını para karşılığında Mehmet'e sattılar!"
Yüzü ağlamaktan kırpkırmızı olan ve oturmaktan bıkan Tuğçe ayağa kalktı.
"Lütfen sakin olun." Gülay, yanındaki suyu bardağa doldurup bardağı eline tutuşturdu. Ancak içmek yerine konuşmaya devam etti. Konuştukça su yere dökülüyordu.
"Bir boşa umut vermek, bir yalan söylemek, bir ben de seni seviyorum demek nelere mal oldu böyle? Allah aşkına bana yardım edin öğretmen..."
Ağlayarak kendisine yalvaran Tuğçe'ye baktıkça kötü oluyordu.
"Polisi aramamı ister misiniz?"
"Polis gelse ne olur ki? Evliyim ben onunla! Geldikleri gibi giderler. Ben ise ne ceza yiyeceğimi bilemem."
"Yani bir tekerlekli sandalyeli biriden korkuyorsunuz."
"O engelli değil ki. Yani benim gözümde değil..."
"Tuğçe Hanım, lütfen oturup hikayenizi baştan anlatır mısınız?" Yavaş yavaş sandalyeye oturdu. "Şimdi, Mehmet Bey ile nasıl tanıştınız?"
"Tanıştığımızda 14 yaşındaydım. Mehmet'ler akrabamız olduğu halde ilk kez mahallemize bizi görmeye gelmişlerdi. Onları güler yüzle karşıladık. Her şey iyiydi. Mehmet babasını sırtında kapıdan girince onu bile güler yüzle karşıladım. Ben özel insanları çok severdim. Okulda hep bağış etkinliklerine katılırdım."
"Artık sevmez misiniz?..."
Biraz boş gözlerle sessiz kaldı. Düşündü düşündü düşündü.
"Soğdum sanırım... Artık hiçbir engelli görmek istemiyorum. Başıma o kadar kötü şeyler geldi ki, sanki... sanki hepsi Mehmet gibi yapışkan. Ama baksanız şu halime, bunları bana söylettiren Mehmet'i hiç kimsenin görmediğim kadar çok görüyorum."
"Lütfen böyle düşünmeyin."
"Ben bu hale nasıl geldim aklım almıyor öğretmen hanım. Bir ay önce mahallemde sevgilim Cem ile çok mutluydum."
"Peki, hikayeye devam edelim."
"Salona geçtiler. Biz annemle çay demledik. Sonra büyükler sohbete girdi. Mehmet'in hiç konuşmadığını farkettim. Sıkılıyor gibiydi. Lanet olası ben ise halini sordum. Bir kelimelik yanıtlar verdiği için konuşma kısa sürdü."
"Mehmet, sizden bir yaş büyük değil mi?"
"Evet, aynen öyle..."
"Sonra ne oldu?"
"Sonrası felaketin başlangıçı. Mehmet bana öyle bir bakmaya başladı ki, görmeden tam anlayamazsınız. Gülümsemeye başladı, ama öyle normal gülümseme değil. O kadar pis pis sırtınayacak baktı ki uzaktan taciz mi desem?... Sonra gözleri aşağıya bacaklarıma indi. Odama kaçtım."
Gülay'ın bakışları çok az sertleşti. Keskin baktı.
"Ve o günden sonra ona umut verdiniz. 'Ben de seni seviyorum' dediniz. Doğru mu anlıyorum?"
"Dünyanın en cahil insanı benim. Annem, 'Mehmet seninle arkadaş olmak istiyor.' deyince 'Yanlış anladım.' diye düşünerek o korkunç anı aklımdan sildim ve isteğini kabul ettim..."
"Ne yaptın sen Tuğçe? Çok korkunç bir hata bu." dedi içinden.
"Sonra da ailesinin teklifini de kabul ettim, 8 yaşımdan beri sevdiğim çocuk olduğu halde."
"Ne teklif ettiler?"
"Sevgili rolü yapmamı istediler. Bana çok yalnız olduğunu ve geçirdiği çok kötü günleri anlattılar."
Gülay, yumruklaşan elini yavaşça masaya vurdu kapıyı çalar gibi. Sakin kalmaya çalışıyordu.
"Siz de tamam dediniz." Yeni gözyaşlarının geldiğini gördü. "Tuğçe Hanım, hiçbir zaman fazla çok iyi olduğunuzu farkında olmadınız mı?"
"Arabayla buraya getirirken Mehmet'in yanında ağlarken farkında oldum..."
Eliyle anını elledi öğretmen, gözlerini iki saniyeliğine yumdu ve kendisine bakarak kahkahalarla gülen 20 yaşındaki erkek öğrencisini gördü.
"Lütfen anlatmaya devam edin Tuğçe Hanım."
"Numaradan sevgilisi oldum. Sevgilim Cem, bu durumdan haberi olacak diye endişeleniyorken onlar ne yaptılar. Kırk yıl düşünseniz aklınıza gelmez."
"Ne yaptılar daha?"
"Fakirlerin mahallesine yani bizim mahalleye taşındılar. Bütün mahalle şoktaydı. 'Bunların burada ne işi var?' diyorlardı."
"Aslında kırk yıl 'Ne olabilir?' diyerek düşünülmesini yerine psikopatça düşünürse hemen akla gelir."
"Evet, çok doğru dediniz..."
İlk defa ufak da olsa yüzünde gülümseme görmüştü ve kendisi de gülümsedi. Ancak gülümsemenin ardından hemen gözyaşlar geliyor.
"Şimdi ne olacak öğretmen hanım? Beni buraya tıktı. Pencereden kafamı çıkmama bile müsade yok. Geceleri sarılıp öpüp korkuyor. Her sabah nefret ettiğim adama banyo yaptırıyorum." Gözleri çok dolmuştu, tekrar sesli ağlamaya hazırdı. "O adamdan hamile mi kalacağım ben?" Ve sesli ağlamaya başlamıştı. Ağlarken ise şu sözleri söyledi: "O psikopatın çocuğunu doğuramam ben! Olamaz bu olamaz. Hayatımda gördüğüm en kötü kabusu yaşayamam..."
Gülay Hanım, hemen sandalyeden kalkıp yanına oturdu ve sırtını ovalamaya başladı. Tuğçe de başını omuzuna dayadı.
"Sakin ol Tuğçe sakin ol." dedi. "İstersen sana bu konuda yardımcı olabilirim."
"Nasıl?" diyerek yüzüme baktı.
"İstersen, ben yarın gebeliği önleme ilacını alıp sana getiririm."
Gözleri parladı.
"Gerçekten bunu yapar mısınız?"
"Yaparım tabii Tuğçe'ciğim."
Tuğçe, Gülay'a sımsıkı sarıldı. Gülay, gözyaşlarını zor tutuyordu. Sarılma bitmişti. Birkaç saniye sessiz kaldılar.
"Gideyim mi mahallene? Cem'e söyleyeyim mi burada olduğunu?..." dedi Gülay.
"Hayır hayır, sakın öyle bir şey yapma. En iyisi ne Cem beni bulsun, ne de ben bu hapishaneden dışarıya çıkayım. Yoksa Mehmet, bana veya Cem'e çok kötü bir şey yapacak. Eğer.. eğer canım Cem'ime yaparsa bu acıyla yaşayamam..."
"Biliyor musun Tuğçe, bu anlattıklarını bana çok büyük ders oldu."
"Nasıl yani?"
"Bir öğrencim... Bana-" Gözleri yerden ayrılmayan bir siyah adam yanlarına gelerek sözünü kesti.
"Ders bitti. Size kapıya kadar eşlik edeyim."
Sandalyeden kalktı, yerden çantasını aldı ve "Yarın görüşürüz Tuğçe Hanım. Kendinize çok iyi bakın." deyip adamla birlikte gitti...

***

Hava karanmıştı. Bitkin Tuğçe odalarına girdi. Bir süre kapının önünde büyük yatağa baktı baktı baktı... Sonra da yatağın üstüne oturdu. Ellerini anında birleştirdi. Gözyaşlar abiyesine dökülüyordu. Sessizce, "Lütfen bana yardım et Allah'ım. Artık dayanamıyorum." dedi. Önündeki dolabına baktıktan sonra açtı. İçi kalın uzun kollu abiye doluydu, sadece abiyeydi. Bütün upuzun olan abiyeler tek renkti. Mavi, kırmızı, pembe... Aynı giysiden birden fazla vardı. Abiyelere gözyaşlarla bakarken kapı açıldı ve içeriye siyah giymeyi çok seven yakışıklı, esmer, uzun boylu Mehmet geldi. Tekerlekli sandalyeyi Tuğçe'nin yanına sürdü.
"Ne yapıyorsun Tuğçe'm?" deyip yanağından öptü ve koklamaya başladı. Tuğçe yanıt vermedi.

Bu sırada, Gülay'ın aklından Tuğçe çıkmıyordu. Ayakta elinde kahvesi büyük camdan dışarıya bakarak düşünüyordu.
İçinden, "Bu zalim hayatta çok genç kız senin gibi satılıyor, eve kapatılıyor, hiç istemediğiyle birlikte oluyordu. Hatta evlatları da hayatlarında mutsuz oluyordu. Çünkü ailelerimiz ne yaşarsa, benzer hayat hikayeleri bize de yazılıyordu. Ama senin hikayen çok farklı. Çok yardımına ihtiyaçın var Tuğçe çok..." dedi ve kahvesinden bir yudum aldı.

1. Bölümün sonu

#TutsakTuğçe

Fragmanlar, karakterler ve daha fazlası için;
İnstagram: wattpadtutsaktugce

Tutsak Tuğçe +14 (5 bölümlük tutsak hikayesi)Where stories live. Discover now