15

2.2K 224 83
                                    

_

|Jeon Jeongguk|

Busan / Gijang

Taehyung'un Evi

Saat: 08.50

Gözlerim yavaşça açıldığında yüzümü huylandıran saçlar ile kafamı biraz geri çektim. Tam da tahmin ettiğim gibi Taehyung'un saçlarına gömülmüş durumdaydım. Daha sonra boynumdaki nefesi ve belimde ki eli hissettiğimde gülümsemiş burnumu tekrardan dağınık saçlarına daldırıp, sürtmüştüm.

Fakat bir süre sonra evin içinde yankılanan zil sesiyle kaşlarım çattım. Saatin kaç olduğunu bilmeden hala birleşik olan ellerimizi ayırmış ve uyuşan elimi aç kapa yaparak rahatlatmaya çalışmıştım. O sırada belimdeki elini çekmiş ve yataktan çıkmıştım. Odadan çıkıp kapıya ilerlediğimde bir kez daha çalmış ve uzanıp hızla açmıştım.

Karşımda gördüğüm iyi giyinimli, uzun dalgalı kahverengi saçları ve hafif iri gözleri ve sürdüğü açık kırmızı ruju ile güzel bir kadın duruyordu. Ben hala neden burada olduğunu merak edip söylemesini beklerken dudaklarına alaylı bir gülümseme yerleşmişti.

"Neyi bekliyorsun? Kendi evime girmek için senden izin almamı mı? Çekilsene."

Kaşlarım şaşkınca kalkarken, dudaklarım aralanmıştı. Onun ev sahibi olduğunu düşünüp kenara çekilirken siyah topuklu ayakkabıları ile içeri girmişti. Kafamı istemsiz bir şekilde eğdiğimde salona oturmuş bacak bacak üstüne atıp elini koltuğa yaslamıştı. Saçlarını karıştırıp etrafı incelerken bakışları bana dönmüş, sonrada baştan aşağı süzmüştü.

"Kim gelmiş Jeon-"

Taehyung çizgili pijamaları ile salona girdiğinde bakışları koltukta oturan kadına kaymış ve gözleri irice açılmıştı. Neden onu gördüğüne bu kadar şaşırdığını ve bu kadının kim olduğunu merak ederken sesini duymuştum.

"Merhaba bebeğim. Karını özledin mi? Ben seni ve oğlumuzu çok özledim."

"Minseo? Ne işin var burada?"

Ciğerlerime titrek bir nefes çektiğimde alt dudağımı ısırmış kısık sesle konuşmuştum. "Ben mutfaktayım." Arkamı dönüp mutfağa girdiğimde tezgahın üzerindeki bardağı alıp su doldurmuş ve direk kafamı dikmiştim. Daha sonra burada durmama gerek olmadığını ve içimdeki kırgınlıkla birlikte askılıkta ki montomu alıp hızla giymiştim. Köşedeki dolaptan ayakkabımı alıp ayağıma geçirmiş ve kapıyı açmıştım. O sırada bileğime dolanan elle durup arkama dönmüştüm.

"Jeongguk, nereye gidiyorsun?"

Bir süre gözlerine bakmış sonrada ben engel olamadan içimdeki kırgınlık kendisini göstermişti. Bileğimdeki elini tutup kendimden ayırmış ve sertçe bırakmıştım. "Git ve karınla konuş Taehyung." Kapıdan çıktığımda, bahçelerinden kocaman adımlarla çıkmış kaldırıma ulaşınca da koşmaya başlamıştım. Ondan her adımımda uzaklaştığımda hem rahatlamış hemde yok oluyormuş gibi hissediyordum.

Soğuk rüzgar yüzüme çarparken siyah dağınık saçlarım geriye doğru savrulurken kaldırımda insanların arasında geçip karakola koşuyordum. Düz yola çıktığımda adımlarımı hızlandırıp daha önce hiç koşmadığım kadar hızlı koştum. Acıyan bacaklarım ve karnım ile ağzımdan çıkan inleme beni durdurmaya yetmezken bir yanım koşarak içimdeki bu sızının geçeceğine inanıyordu.

Karakola yetiştiğimde demirlere tutunup durdum. Nefes nefese eğildiğimde bacaklarım titredi ve ben biranda yere yığıldım. Gözlerim vücudumdaki acıdan dolayı dolarken kolumdan tutulan elleri hissettim. Ayağa kaldırılmaya çalışırken kararan gözlerim ile yanımdaki kişiye yaslandım. Bedenimi ayaklarım taşıyamazken kendimi yaslandığım kişiye bıraktım. Daha sonra sürüklendiğimi hissettim. Sert bir yere oturtulduğumda gözlerimi aralamaya çalıştım. Görüş alanıma direk kırmızı saçlar girince bunun Jimin olduğunu anlamış ve kendimi biraz daha bırakmıştım.

Lost Night × TaeKook✔Donde viven las historias. Descúbrelo ahora