2

377 46 13
                                    

💕

İkili, iki katlı han'a vardıklarında, hafif açık tahta kapıyı ittirip içeri girdiler. Birkaç kişi yerlerde oturmuş likör içerken, birkaç kişi de ayakta sohbet ediyordu.

Kapının solunda yüksek masasının ardında duran adam gülümseyerek Han'a giren genç efsunculara baktı. "Hoşgeldiniz genç efendiler?"

Jin Ling sol tarafa döndü, "Bir gecelik oda istiyoruz." Lacivert bir cüppe giyen, başında da lacivert şapkası olan sakallı, yaşlı adam başını salladı.

"A-Yakun boş odamız var mı?" Müşterilere likör dağıtan genç çocuğa seslendi yaşlı adam. "1 tane var baba, koridorun sonundaki oda." Dedi Genç çocuk.

"1 tane kalmış, bu sıralar çok gezgin uğruyor buralara. Aşağıda ki köyün lanetli olduğunu duyan herkes buraya geliyor. Jin Ling kaşlarını çattı. Lan Yuan merakla sordu"Lanetli mi? Ne demek oluyor bu?" Yaşlı adam sesini alçaltarak konuşmaya başladı.

"Geçtiğimiz sene başladı herşey aslında, yürüyen ölüler çıkmaya başlamıştı ilk başta, daha sonra köydeki herkes bir anda öldü. Büyük bir sis kapladı orayı. Göz gözü görmüyor yani, çok ta tehlikeli. Aman diyeyim, gitmeyin oraya."

Lan Yuan başını salladı, "Teşekkürler efendim, biz odayı alalım. Ne kadar?" Yaşlı adam gülümsedi, "7 yeterli genç efendi." Lan Yuan altın kesesinden altınları çıkarıp adamın önüne koydu.

Adam merdivenleri işaret etti, "Şuradan yukarı çıkın, koridorun sonunda ki oda sizin." İkili yaşlı adama saygıyla eğilip yukarı çıktı.

Odaya girdiklerinde, ortada bir masa masanın etrafında iki yastık, camın kenarında da iki kişilik bir yatağı görmüşlerdi.Lan Yuan yatağın üstüne oturup kılıcını yere koydu.

Jin Ling'in sessizliği şaşırtıyordu onu, büyük ihtimalle uykusu geldiği için böyleydi. Jin Ling gaz lambasını söndürüp yatağın diğer tarafına geçip yattı.

"Genç efendi Jin, cüppeniz kırışacak." Lan Yuan dış cüppesini çıkarıp babası Lan Zhan'ın öğrettiği gibi katladı ve kenara düzgünce koydu.

Jin Ling de o sıra dış cübbesini çıkarıp yere attı. Lan Yuan kaşlarını çatarak ona baktı, o gerçekten bir çocuktu! Kendini sakinleştirip yerdeki cüppeyi aldı, katlayıp Jin Ling'in attığı yere koydu.

Çoktan uyuma pozisyonunu olan çocuğun yanına yattı, kendi tarafında ki gaz lambasını söndürüp o da uyumak için gözlerini yumdu.

Tabii o sırada, aşağıdaki lanetli köyden han'a onlarca yürüyen ölünün geleceğini bilmeden.

-

Saat 5 gibi uyanan Lan Yuan, camdan yeni yeni doğan güneşli havaya uzun uzun baktı, bulut kavuğundan çok uzaktalardı ilk günden özlemişti orayı. Masanın üstünde ki su kabından bardağa biraz su koydu ve yudum yudum içti.

Jin Ling'i uyandırmak için geriye döndüğü sıra açık pencereden birkaç metre metre uzakta gördüğü yürüyen ölü ordusu ile şoka uğradı. "Genç efendi Jin, uyanın!" Dış cüppesine uzandı ama vazgeçip yan tarafında ki kılıcını aldı eline.

"Ne var ya gece gece!" Sinirle yatakta dikleşti ve Lan Yuan'a doğru gözlerini sabitledi. "Zamanımız yok, yürüyen ölüler buraya geliyor." Lan Yuan alın bandını düzeltip kapıya doğru yürüdü.

Hâlâ pencereden dışarı bakan çocuğa kaşlarını çatarak baktı. "Durma öyle! Kılıcını al." Jin Ling başını sallayarak cüppesini giyindi, kemerini bağlayamadığı yetmezmiş gibi elleri titriyordu.

"Gel buraya." Yuan, Jin Ling'i kendine çekti ve belinde ki kemeri bağladı. Jin Ling, karşısında ki kaşları çatık çocuğun yüzünden gözlerini çekemedi. "Hadi kılıcını al." Lan Yuan kapıdan çıkarken emir verdi Jin Ling'e.

Jin Ling usulca başını sallayarak hızlıca yerdeki ok çantasını boynundan geçirdi, kılıcını kemerine yerleştirip yayını eline aldı.

Yuan'ın adımlarını takip ederek, yerleşim alanına yakalaşan yürüyen ölülerin karşısına çıktı. Sırtından aldığı üç oku üç canavara atarak onları yavaşlattı. Ordu kocaman olduğu için tabii ki ikisi yetmez, baş edemezdi. Lan Yuan, Jin Ling'i kolundan tutarak ikisini de ordudan uzağa sürükledi.

"Ne yapıyorsun? Savaşmalıyız!" Jin Ling yine söylenirken, Lan Yuan tek bakışı ile ona Lan kalanının susturma efsununu uyguladı. Jin Ling konuşamayınca biraz debelenmiş, ardından Lan Yuan'ın ordunun etrafına sardığı mavi kafesi görünce susmuştu.

Koca orduyu, mavi seffaf olan 4 duvar arasına sıkıştırmıştı. Yürüyen ölüler duvara saldırdığında acemi bir efsuncu yaptığı için sağlam olmayan duvarlar zorlanıyordu.

Duvarlar nerdeyse yıkılmak üzereyken, mor cüppeli Jiang klan askerleri ve onların başında Jiang Cheng görülmüştü. Kapının önüne çıktığı gibi gönderdiği işaret amacına ulaştırmıştı Lan Yuan'ı. Jin Ling mutlu bir şekilde adımladı.

"Jin Ling!" Jiang Cheng ve askerleri hızlıca ellerinde kılıçları tetikte iki çocuğa doğru koştu. Lan Yuan, susturma efsununu bozup Jin Ling'in konuşmasına izin verdi.

"Dayı!" Jin Ling koşarak dayısının yanına gitti, Jiang Cheng bir şeylerin ters gittiğinin haberini alarak askerleri ile buraya gelmişti.

"Askerler hepsini etkisiz hale getirin!"

Düzenleme tarihi: 29 Ocak 2023

the (un)tamed • YuanRulan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin