"Where's he?"

639 100 170
                                    

"Anne..?"

Küçük kız yeşil gözlerini koltukta sessizce oturan annesine dikti. Birkaç gündür sessizliğini koruyor, yalnızca çok gerekli olduğunda konuşuyordu.

"Hm?"

Elindeki kitabı okuyormuş gibi yapmaya devam etti. Okuyamıyordu ama. Kafası kaldırmıyordu,kelimelerin hepsi birbirine karışıyormuş gibi görünüyordu.

"İyi misin?"

Bu soruyla birlikte, henüz küçücük olan kızına neler yaşattığını fark etti. Yaşı hâlâ küçük olmasına rağmen, başına o kadar çok şey gelmişti ki, çabucak büyümek zorunda kalmıştı.

Zoraki bir şekilde gülümseyerek ona döndü.

"İyiyim."

"İstersen gitmeyeyim? Yalnız kalma,hı?"

Bu sırada zilin çalması konuşmalarını bölmüştü. Kapıyı açmadan önce konuştu:

"Hayır hayır. Bir süre babanla kalman daha iyi.".

Kapıyı açtığında karşısına her zamanki gibi siyahlara bürünüp depresyonunu azdıran adam çıkmıştı. Gerçi varlığı bile yetiyordu depresyona girmesine.

Elindeki pembe çantayı ona uzattı.

"İçinde biraz kıyafet var. Yıkamaya falan üşenirsen gelip başka da alabilirsin. Çocuğumu pis pis bırakma. Düzgün yemek yediğinden emin ol, gerekirse kendin yedir. Onu ben sokakta bulmadım."

"...."

Derin bir nefes aldı ve konuşmak isteyip de söylemeye üşendikleri hakkında bir kez daha düşündü Kiyoomi. Konuşmaya başlasa kavga edeceklerdi.

"O benim de kızım. Farkındasın, değil mi?"

"Ben farkındayım ama sen değilsin."

"Cidden... Neyse,tamam."

Ayakkabılarını giymeyi bitiren kızın elini tuttu ve ona hafifçe gülümsedi.

"Selam güzellik."

Kızın tombul yanakları gülümsemesiyle çok daha tatlı görünmüştü. Gözleri iyice kısılmış ve inanılmaz güzel bir görüntü oluşturmuştu.

"Selam!"

Yavaşça kızının önünde diz çöktü ve üzerindeki montun fermuarını çekip yakasını düzeltti. Ardından önüne düşen saçlarını geriye ittirdi ve bir tutam siyah saçlı kulak arkasına sıkıştırıp büyük ellerini yanaklarına koydu.

"Ne yapmak istersin bugün? Hızlı karar vermene gerek yok bu kez. Nasıl olsa uzun süre birlikteyiz."

"Hmm.. O zaman... Bugün geçen gün gördüğüm Onii-Chan'ın yanına gidebilir miyiz?"

Kiyoomi gözlerinin dolduğunu belli etmemeye çalıştı.

Bu sırada göz ucuyla eski eşine baktığında kendisini hayretle süzdüğünü ve biraz da sinirlendiğini fark etti.

"Yok. O olmaz."

"Nedennn?"

Dudaklarını büzerek konuştu. Gerçekten çok tatlıydı..

"Çünkü işi varmış."

"Tamam o zaman... Beni evine götürür müsün? Ben senin evini çok merak ediyorum."

"Olur."

Konuşmalarını bitirdikten sonra,annesi yavaşça kızının omzuna dokunup kendisine dönmesini sağladı. Gülümseyip ona baktı.

"Bebeğim,bizi biraz yalnız bırakır mısın? Babanla konuşmam gerekiyor. İstersen karşıdaki parka git. Ama çok uzaklaşma."

"Tamam..."

Kız merdivenlerden yavaşça indi. Kapının açılıp kapanma sesini duyduktan sonra konuşmaya başladılar.

"Ne abisiymiş bu? Benim neden haberim yok?"

"Neden haberin olsun? Bir arkadaşımla karşılaştık sadece."

Sinirle kahkaha atıp dişlerini sıktı ve kahverengi saçlarını hafifçe çekiştirdi kadın.

"Salak mı sanıyorsun sen beni? Arkadaşın falan değil o."

"Evet salaksın biraz."

Tam arkasını dönüp gidecekken sertçe omzundan tutulduğunu hissetti. Son anda açık kapının kenarına tutunmasa yere düşebilirdi.

"Kızımı sevgililerinden uzak tut. Onun hayatını yeterince mahvettin zaten."

Omzundaki küçük eli itti ve omzunu silkti.

"Sevgilim falan değildi. Bir hastamdı sadece. Lunaparkta karşılaştık."

"O da mı çocuğunu terk edip gitmiş? Ondan iyi anlaşmışsınızdır belki."

"Sen gerçekten iyi değilsin. Yakın zamanda psikolojik destek almaya ne dersin? Arkadaşlarımdan birini önerebilirim."

"Sen önce kendin psikolojik destek al."

"Görüşürüz! Belki de görüşmeyiz,bu daha iyi olur."

Merdivenlerden hızlı hızlı inerken konuştu. Kapının önüne ulaştığında kızının yerde, başını dizlerinin arasına sokup oturduğunu görmüştü.

Muhtemelen duymuştu her şeyi.

"İchika..?"

Yavaşça kafasını kaldırdı ve gözyaşlarıyla parıldayan yeşil gözlerini babasına çevirdi.

"Neden annemle sürekli kavga ediyorsunuz? Arkadaşlarımın annesi ve babası böyle değil. Siz neden böylesiniz?"

O an kendini hiç olmadığı kadar pişman hissetti Kiyoomi.

Evet hatalıydı. Ayda yalnızca dört kez kızıyla vakit geçirmeyi kabul ediyor ve onun tüm sorumluluklarını tamamen annesine yıkıyordu. Ama... Gerçekten,kimse onu anlamayı deniyor muydu?

Kimse onun neden tüm bunlardan kaçtığını biliyor muydu?

Kızını seviyordu, çok seviyordu. Özellikle bu sıralar onun yanında elinden geldiği kadar olmaya çalışıyor ve onunla daha fazla zaman geçiriyordu. Ama o mutsuz olduğunda kimse nedenini soruyor muydu?

Bir günde bir sürü insanın derdini dinliyor,onlara çözüm üretmeye çalışıyordu ama kendi dertleri için bir türlü çözüm bulamıyordu.

"Bak... Annen ve ben onlar gibi anlaşamıyoruz. Çünkü.. Biz birbirimizi sevmiyoruz, anladın mı?"

Yavaşça kızına yaklaşıp onun elini tuttu ve ayağa kaldırıp kucağına aldı.

"Ama seni çok seviyoruz. Önemli olan bu değil mi? Hem benimle hem de annenle kalabiliyorsun. İkimizle de başka başka şeyler yapabiliyorsun,hm?"

"Ama ben ikinizi aynı anda görmek istiyorum."

Ona nasıl anlatabilirdi ki bir araya gelirlerse yalnızca kavga edeceklerini...

Tüm gün kavgayla geçse daha mı mutlu olacaktı yani.

"Sen annemi sevmiyorsun. O seni seviyor,senin yüzünden ağlıyor."

Bunları söylerken kendi gözleri de tekrar dolmaya başlamıştı.

"Sen yanlış anlamışsın. Annen de sevmiyor beni."

Akan burnunu babasının atkısına sildi ve konuşmaya devam etti.

"Sen o abiyi mi seviyorsun? Annem öyle dedi."

Yüzünde buruk bir gülümseme oluşmasını engelleyemedi Kiyoomi.

"Evet."

ᵇˡᵘᵐᶦᶜ|| ˢᵃᵏᵘᵃᵗˢᵘDove le storie prendono vita. Scoprilo ora