90- Feleğin Diğer Yüzü

2.1K 129 65
                                    

Kızgın cehennemin varlığından haberdar olsak da bir yerlerde kötülük yapmaya devam ediyoruz. Kendimizi alıkoyamıyoruz. Kimisi bilerek... Kimisi istemeden... Peki benim kötülüğüm kimeydi?

Kendime. O kötülükleri hem bilerek hem bilmeden yapıyordum. Bilerek yaptığım kötülük belalı biri olduğumu bile bile sevdiklerimin yanında durmaya devam etmemdi. Bilmeden yaptığım kötülük ise kendimin kötü biri olduğumu düşünmemdi. Ben neden kötü biri olayım ki? O kadar yıl boyunca evden dışarı adımımı atmamış bir genç olarak yaşamımı sürdürmüşken nasıl sonrasında tehlikeli biri olabilirdim? Belki de tehlikeli olan kişiler aralarında yaşamış olduğum ailemdi.

Uyuşmuş şekilde gözlerimi araladığımda sanki bu dünyaya kalkmamak için direniyordu kirpiklerim. Yarı aralık gözlerimi tavana kaldırdım. En son mahkemedeyken şimdi evimin tavanının altında yatıyordum. Buraya hangi ara geldiğim hakkında bir fikrim yoktu. Ama Bedir tarafından getirildiğim aşikardı.

Gözlerimi ovuşturup tam açmaya uğraşırken odaya dolan yemek kokusuyla gülümsedim. Emine yine döktürmüş olmalıydı. Canavar ailem her şeyi silip süpürmeden bir an önce kalkıp aşağı inmeliydim. Arkadaşım Bebek çok acıkmıştı. Şahan ile hesaplaşmamı sonraya ayıracaktım. Sırıtarak karnımı ovalayıp doğruldum. Bacaklarımı yataktan sarkıtıp kollarımı geriye doğru esnetirken kapının önünde gördüğüm beden ile kollarım hızla yatağa düştü.

Gözlerimi kırpıştırdım. Başımı kucağıma eğip dilimi ısırdım. Yine hayal alemine damlamıştım. Bunun bilincindeydim. Birkaç saniye bekledim. Silüetin kaybolmasıyla hemen kalkıp gidecektim. Biraz bekledikten sonra başımı yeniden kapı tarafına çevirdim fakat hâlâ oradaydı. Üzerindeki mutfak önlüğü ile bana sevimli sevimli bakan kadın...

Annem.

Gözlerimi nereye çevireceğimi şaşırdım. Yüzüne ayrı bakarken giydiği önlüğe ayrı bakıyordum. Önlük çiçekli veya farklı bir desenden meydana gelmiyordu. Mutfak önlüğünün üzerinde bizim fotoğrafımız vardı. Annem, babam, Şahan. Bir de ben...

Bakışlarımı ondan alıp yatağa geri uzandım. Örtüyü çekip tüm vücudumu kapattım. Kalbim hızla çarparken kulaklarım ateş atıyordu. Rüyadan uyanmamıştım veya ayaküstü hayal görüyordum.

''Şehnaz bebeğim. Bu hareketi senden değil de ablandan görürdüm hep. Beni şaşırttın kızım. Ayrıca gündüz uykuları hiç senlik bir şey değil. En son dün akşam sekizde yattın ve şimdi anca kalkıyorsun. Saat öğleden sonra üç.'' Annemin sesi örtünün kumaşından içeri damladığında yutkundum. Rüya devam ediyordu. Ne zaman uyanacaktım? Vakit üç olamazdı. Mahkeme sabahtı ve öğleye kadar sürmüştü. Şu an saat bir gibi olmalıydı. Örtünün altında terleyen yüzümü sıvazladım. Ayrıntılar aklımı kurcalarken bir anda örtünün kalkmasıyla gözlerim dehşetle annemin üstten bana bakan yüzünü buldu.

Eli yüzüme yaklaşırken gözlerim neredeyse yuvalarından çıkacaktı. Rüyadaydım ama neden kendimi rüyada değil gibi hissediyordum? ''Şehnaz. Yine üşüttün, değil mi? Şu sıcak havalarda o kadar terletiyorsun kendini. Hayret ediyorum şu örtünün altında nefessizlikle nasıl uyuduğuna.'' Güldü. Annem gibiydi. Kaşlarım çatıldı. O zaten annemdi. Ama ben ben miydim peki? Parmakları alnıma değdiğinde bu defa onun kaşları çatıldı. ''Yine terden sırılsıklam olmuşsun. Kalk bakayım. Hemen ılık bir suyla duşunu al. Açlıktan ölüyorsundur şimdi.'' Konuşurken iki eliyle bileklerimi tutup beni yatakta doğrulttu. Ona dehşetle bakmaya devam ederken birbirimize olan temasımız kalbimi gümbürdetiyordu. ''Masayı hazırlıyorum.''

''Hangi masayı?'' diye haykırdım bir an boş bulunup.

Annem bir adım gerileyip gözlerini kıstı. ''Şu an tek başına yiyeceğin için mutfaktaki masayı hazırlayacağım. Salonda mı yemek istersin?'' diye sordu. Haykırmama takılmamıştı bile. Hızla örtüyü bacaklarımdan ittirip ayağa kalktım. Annemin hayalini görmezden gelip odadan çıktım. Bu nasıl hayaldi, çok gerçekti.

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin