66.Bölüm 🌙

2.2K 179 64
                                    

İyi okumalar 🌙

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Meriç
"Meriç!" diyen sese baktım korkuyla. Yanlış anlaşılma korkusuydu bu. Sesin kaynağına baktığımda sinirden kuduran bir ifadeyle bakan bir Erdem gördüm.

Bu kez kesin bitmiştim işte. Kesin...

Korhan'da Erdem'e doğru baktıktan sonra bana döndü.

"Abin falan mı?" diye sordu. Ona gözlerimi devirdim ve kendimden uzaklaştırdım. Erdem yanımıza geldi. Sinirden köpürüyordu resmen. Bir şey demiyordu ama açıklama beklediğini biliyordum. Şimdi açıklama yaparsam, Korhan şüphelenecekti. Ne yapmalıydım bilmiyordum? Tam kara kara düşünürken Tuğra geldi. Gerginliği farkedip konuştu hemen.

"Korhan, içeride seni soruyorlardı." dedi ve Korhan'ı içeri gönderdi. Erdem geri dönüp yürümeye başladı. Bunun anlamını biliyordum. 'Peşimden gel.' diyordu. Tuğra yanıma gelip omuzuma dokundu. "Hadi git sen. Bir şey olmuş belli. Yarın konuşuruz." dedi ve anlayışla sıktı omuzumu hafifçe. Erdem'in peşine düşüp yürümeye başladım ben de. Eve gitmiyordu. Evinin orada, manzaralı bir yer vardı. Beni birkaç kez oraya götürmüştü. Morali bozuk olduğunda gidiyormuş hep. Şimdi de moralinin çok iyi olduğu söylenemezdi.

Iyice yürüyüp manzaraya doğru durdu. İkimizde konuşmamıştık. Birden konuşmaya başladı ama bana bakmıyordu.

"O gördüğüm manzara neydi öyle?" diye sordu. Sesi buz gibiydi. Üşümüştüm.

"Eğer bana, gözlerime bakmazsan nasıl anlatabilirim?" dedim. Sesim kırgın çıkmıştı elimde olmadan. Birkaç dakika sustuk. Israrla bana bakmıyordu ve ben de ısrarla konuşmuyordum. O bana bakmadan konuşmayacaktım.

"O kimdi?" diye sorunca birkaç saniye afalladım. Sesi hâlâ soğuktu. Hâlâ bana dönmemişti.

"Bana bak öyle konuşalım." dedim ve bana doğru döndü. Gözleri kızarmıştı.

"Evet, söyle kimdi o?!" dedi biraz sinirli bir tavırla. Hemen cevap verdim. Beklemeden.

"Karşı takımdan biri. Tanımıyorum." dememle bana doğru bir adım attı.

"Tanımıyorsun? Herif neredeyse öpecekti seni. Ben gelmeseydim ne olacaktı Meriç?!" dedi ve bir adım daha attı. Bu kez biraz sinirliydi.

"Tabiki de öpmesine izin vermeyecektim Erdem. Ne ima ediyorsun?" dedim.Ben de ufaktan sinirleniyordum artık.

"Herif dibindeydi. Öpecekti!" dedi ve bir adım daha atınca tam dibime gelmişti. Nefesi yüzümü yalayıp geçiyordu şimdi.

"Ama öpemedi. Öpemeyecekti. İzin vermeyecektim. Erdem sen bana inanmıyor musun? Seni ne kadar seviyorum farkında değil misin bunun? İki sene seni sevdim ben. Haberin bile yoktu benden. Ama vazgeçmedim seni sevmekten. Şimdi neden böyle konuşuyorsun?" dedim titreyen sesimle. Dokunsalar ağlayacaktım. Parmakları çenemi tutup yüzümü kendi yüzüne sabitledi.

"Anlamıyorsun değil mi Meriç? Anlamayacaksın. Ben seni kimseler farketmesin istiyorum. Sana benim baktığım gibi bakacaklar, benim gördüğüm gibi görecekler diye ödüm kopuyor. Korkuyorum işte anlamıyor musun?" dedi sesi sonlara doğru kısılırken. Eli saçlarıma geldi ve okşamaya başladı saçlarımı. Gözlerini kapatıp açtığında bir yaş süzüldü yanağına doğru. "Şu mis kokunu farkedecekler diye ödüm kopuyor." dedi. Gözlerini gözlerime kitledi ve ardını görürmüşcesine baktı. Parmağıyla, tam gözlerimin altını okşarken konuştu. "Elâ gözlerinin güzelliğini benden başkası farkedecek diye ödüm kopuyor." dedi ve arkasına dönüp yürüdü manzaraya doğru.

Birkaç kez derin nefes alıp yanına gittim. Önüne geçip yüzüne baktım. İçimden bir şeyler koptu yüzüne baktığım an. Kalbim paramparça oldu. Yanakları ıslanmış, gözleri kızarmıştı. Bana duyurmadan sessizce ağlıyordu. Anında gözlerim doldu. Ellerim benden bağımsız olarak yüzüne gitti. Yaşlarını sildim parmaklarımla. Benim göz pınarlarımda biriken yaşlar da sonunda özgürlüklerini ilan etmişlerdi.

"Sevgilim." dedim fısıldayarak. Bakışları anında bana döndü. "Neden ağlıyorsun?" dedim göz yaşlarını silerek. Yıldızlarla süslenmiş gökyüzüne baktı ve cevap verdi.

"Korkuyorum." dedi ve bana baktı tekrar. Başını olumsuz bir şekilde sallayıp konuşmaya devam etti. "Bir gün gelecek de ellerimin arasından kayıp gideceksin diye ödüm kopuyor." dedi. Şu an ağlıyordu ve ben, yanlış anlaşılmadığım için sevinemiyordum bile. "Ne dedi o it duydun değil mi?" dedi sinirle. Hâlâ yaşlar akıyordu gözlerinden. "Abin mi dedi. Beni abin sandı. Neden? Yakıştıramadı çünkü beni sana!" dedi. Bir şeyler demezsem saçma düşüncelerine devam edecekti. Kendimi konuşmak için zorladım.

"Erdem... Başkalarının ne düşündüğünün, nasıl gördüğünün bir önemi yok ki. Benim seni nasıl gördüğüm önemli değil mi? Yada senin beni nasıl gördüğün?" dedim ellerimi yanaklarına götürdüm ve bana bakmasını sağladım. "Kimsenin ne düşündüğü umurumda değil. Sen benim sevgilimsin. Ben seni senelerdir seviyorum ve bu asla değişmeyecek. Ben senden gitmeyeceğim.  Sen bana git diyene kadar yanında olacağım. Söz veriyorum sana." dedim.

"Eğer bir şey olur da ayrılırsak, sana kıyamam ama..." derken sözünü kestim. Devamını duymak bile istemiyordum.

"Ayrılmayacağız. Sana söz veriyorum." dedim ve serçe parmağımı, onun serçe parmağına sardım usulca. Yüzünde gülümseme oluşurken tam gülüşünden öptüm. Gülümsemesi büyüdü ve elimden tutarak orada bulunan banka doğru götürdü. Manzaraya karşı oturduk. Bedenimi kendine doğru çekip kollarını sardı. Ben de başımı omuzuna dayayıp sarıldım.

"Seni seviyorum Meriç. Çok seviyorum." dedi. Kalbimde çiçekler açarken ben de sımsıkı sarıldım.

"Ben de seni çok seviyorum Erdem." dedim ve şakağıma öpücük bıraktı. Huzurla gözlerimi kapattım. Dünya üzerinde benden huzurlusu yoktu.

Kıyamadım çocuklarıma çünkü zaten Erdem çok üzüldü 🥺

Biraz duygusallaştık sanki 🥺

Bu arada ilham kaybı yaşıyorum, o yüzden bölümler geç geliyor. Sizi bekletmek istemiyorum ama yapabileceğim bir şey yok idare edin azıcık beni olur mu 😐

Yorumlarınızı bekliyorum 🙏🏻

Sizleri seviyorum 💙

CANIM ÖĞRETMENİM (BxB)Where stories live. Discover now