38.Bölüm 🌙

3.4K 252 70
                                    

İyi okumalar 🌙

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

"Karaman Lisesi, Karaman Lisesi." diye tezahüratlar yapılıyordu büyük salonda. Evet, bugün büyük gündü. Basketbol maçı vardı. Karaman Lisesinin sadece son sınıfları olduğu gibi salondaydı ve tezahüratlar nedeniyle salon yıkılacak gibiydi. Meriç, sahaya en yakın bir yeri kapmış, oradan arkadaşına tezahürat yapacaktı. Akşam da Erdem'le buluşup, onun evinde kalacaktı. Öyle sözleşmişlerdi.

🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙

O sırada salonun soyunma odasına Tuna, takımdakilere taktikler vermek üzere toplamıştı bütün takımı.

"Evet beyler. Taktik maktik yok. Bam bam bam." dedi ve tüm takım alık alık ona bakarken, Tuğra gözlerini devirmişti.

"Koç ciddi misin sen?" diye sordu takımdan Burak.

"Tabiki ciddiyim. Çıkın, ezin geçin. Bunun için taktiğe ihtiyacınız yok. Çünkü siz en iyisiniz. Hadi aslanlarım benim. Size güveniyorum." demişti ve takım gaza gelmişti bile. Tuna, hamlelerini çok iyi yapan bir satranç oyuncusu gibi, bütün hamlelerinde başarılı oluyordu. Zaten başarılı bir koçtu ve takımının taktiğe değil de, biraz yüreklendirilmeye, koçları tarafından iftihar edilmeye ihtiyacı vardı.

Dakikalar sonra iki takımda sahaya çıktı. Tezahüratlar hiç bitmiyordu ve birbirine karışıyordu. Bir taraf Karaman Lisesi diye bağırıyor, diğer taraf Yüceller Lisesi diye bağırıyordu. Iki taraf da birbirinin sesini bastırmaya çalışıyordu ve muhtemelen yarın birçok öğrencinin sesi kısılacaktı. Her iki takımda hazır olunca, sahada yerini aldı rakipler. Kaptan olarak Tuğra geçmişti ortaya ve karşısına diğer takımın kaptanı gelmişti.

"Bizim karşımızda hiç şansınız yok. Sizin adınıza üzüldüm." dedi karşı takımın kaptanı dudaklarını büzerek. Tuğra yandan sırıttı ve cevap verdi.

"Sizi buraya gömeceğiz." dedi ve hakeme hazır olduğunu belirtti. Diğer kaptan bozulsa da bir şey demedi daha fazla. Hakem düdüğü çalıp, topu havaya attı ve maç başladı. Topu ilk eline geçiren 1.90 lık Tuğra oldu. Maç hızlı başlamıştı. Tuğra topu kaptırmadan ve usta manevralar yaparak potaya yaklaşmıştı. Olduğu yerden topu potaya yolladı ve ilk üç sayıyı takıma kazandırdı. Tezahüratlar hala devam ediyordu ve Karaman Lisesi sahada harikalar yaratıyordu.

🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙

Bu sırada da Erdem sahanın bir kenarından maçı izliyordu. Yani, daha doğrusu, tribünlerde tezahürat yapan sevgilisini. Ona çok kızmıştı aslında Tuğra'nın sırtına çıktığı için. Ama iki tatlı sözüyle affetmişti hemen. Tabi bunu Meriç'in bilmesine gerek yoktu. Erdem'in bugün son dersleri son sınıflardan birineydi ve maç mevzusu yüzünden dersi gitmişti. Bu sayede de sevgilisini görmüştü. Şikâyetçi değildi. Akşam onun evinde kalacaktı Meriç ve Erdem bu düşünceyle deli gibi heyecanlanıyordu. Erdem bu düşüncelerden çalan düdük sesiyle ayrıldı. Ilk periyot bitmiş ve iki dakikalık mola başlamıştı. Tuna öğrencilerini etrafina toplamış konuşuyordu.

"Beyler çok iyi gidiyorsunuz. Dokuz sayı öndeyiz. Dediğim gibi ezin geçin. Siz yaparsınız size güveniyorum. Şimdi oyuncu değişikliği yapalım. Mehmet sen çık, Murat sen gir. Alper sen de çık, Selim sen gir." dedikten sonra takımı sahaya yönlendirdi. Tekrar düdük sesiyle maç başladı...

Yaklaşık yarım saat geçmişti ve maçın son dakikalarıydı.  Maç, nasıl olduysa dönmüş ve iki takim berabere kalmıştı. Son dakikada top Tuğra'nın eline geçti ve Tuğra hiç düşünmeden elindeki topu potaya yolladı.  Top hızla postadan geçip yere düştü ve hakemin düdüğünün sesi yankılandı salonda. Tuğra'nın attığı basketle Karaman Lisesi kazanmış ve Tuğra kendini bir kez daha ispatlamış oldu. Karaman Lisesi sevince boğulurken, Yüceller Lisesi salonu terk etmeye başlamıştı bile.

CANIM ÖĞRETMENİM (BxB)Where stories live. Discover now