KSİ-FINAL

904 69 50
                                    

Bring Me the Horizon- Deathbeds

4. Yıl sonra,

Oturup gelip geçen insanları izledim. Yanımda konuşan adam, karısı olduğunu düşündüğüm kadın için gelmişti. Ona çiçeklere iyi baktığından söz ediyordu.

Ardından o geldi. Mısra.

Beni görünce kaşlarını çatıp birkaç saniye inceledi. Muhtemelen gelmemi beklemiyordu. Açıkçası ben de gitmeyi beklemiyordum.

Elimle telefonu işaret ettim. Surarındaki şaşkın ifadeyle oturup telefonu kulağuna götürdü.

"Sen... yani nasıl? Neden... ben..."

"Geldim işte."

"Teşekkür ederim... bu çok... yani..."

"Senin için gelmedim. Kendinle birlikte beni de bu deliğe tıktın. Özgür olmam gerek."

"Yüzün... yüzünü görmeyi ve sesini duymayı... çok özledim."

Başımı öne eğip sessizce yerimde kıpırdandım. İyileşmek için yıllarca tedavi görmüştüm, kutular dolusu ilaç kullanmıştım, yüzüne bakınca tüm bunların hiç olması haksızlıktı.

"Seni affediyorum, kendim için. Çünkü... bu kadar nefreti ve öfkeyi taşıyamıyorum artık. Bu yükün altında eziliyorum, bitiyorum, yok oluyorum, Mısra. Bu kapıdan çıkıp gittiğimde her şeyi unutacağım. Seni deli gibi sevdiğimi, senden deli gibi nefret ettiğimi, anneme yaptıklarını, tüm bu süreçte olanları... her şeyi. Özgür olacağım. Kafamın içinde konuşup durmayacaksın, baktığım her yerde seni görmeyeceğim, rüyalarıma girmeyeceksin."

Beş yıl önce Mısra'nın yazdığı kağıdı çıkarıp cama tuttum, "Beş yıl önce verdiğimiz sözü tutacağım. Tek başıma Afrikaya gideceğim. Kuşları izleyeceğim, saçma sapan dövmeler yapacağım. Tanımadığım insanlarla dans edeceğim ve bir daha dönmeyeceğim."

Gözlerindeki yaşları silip buruk bir şekilde gülümsedi, "Bunları kendin için yapacağını sanıyorsun ama öyle değil. Sen varsan ben varım, sen mutluysan ben mutluyum. Sen özgürsen, ben bu dört duvarın içindeki herkesten daha özgürüm." Dedi.

Süremiz dolana kadar konuşmadık. Bir daha birbirimizi hiç görmeyecektik. Onu baştan aşağı, son kez inceledim.

Gardiyan gelip süremizin dolduğunu söyledi. Ayağa kalkıp, "Sen haklıydın, hayat yanan bir mutfak ve ben oradan sağ çıkacak kadar güçlüyüm. Sadece sırtımda iz kalacak. Hoşça kal, savcı hanım." Dedim küçük bir tebessümle.

"Hoşça kal, Dila."

"Uykusunda gülümsüyordu, alnından öptüm, onu geri dönmemek üzere terk ettim."

M.

KÜÇÜK SAYDAM İNSANLAR (G×G)Where stories live. Discover now