İNAT

3.1K 215 20
                                    

Ani karar vermek kadar saçma birşey yoktu. Düşünerek verdiğimiz kararlarda bile hata yaparken, ani karar vermek hangi salağın fikriydi?

Ege kendine salak olduğunu çok zaman söylemişti ama bu kadar içten söylediği bir zaman olmamıştı. Evden çıkmıştı, yürüyüp birkaç sokak ve yol geçerken de hala kararında kesindi. Ancak karanlık arttıkça ve kalabalık kayboldukça korkudan titremeye ve yaptığı aptallığın farkına varmaya başlamıştı.

Aklına getirmeyi çok sonra akıl ettiği sorumluluklar yolunu çevirip evine döndürmeye zorlamıştı. İlk olarak gidecek hiçbir yeri yoktu. Elinden gelen bir işi de yoktu. Öylece bir valizle yollara düşerekte adam olunmuyordu, bunu soğukta titreyerek mahallenin başında evinin kapısını gözleyerek öğrenmişti.

Annesi ve babası evden ayrılırken sakince onları izledi. Yüzlerinde mutlu bir gülümseme vardı. Ege bu insanlardan tek bir sözle ne kadar uzaklaştığını fark etti. Aynı evde yaşayıp birbirlerine bu kadar yabancı olmaları çok garipti. Ege onların bu sorgusuz sualsiz nefretini hiç anlamamıştı. Oysa birbirlerine çok aşıklardı, yedikleri içtikleri asla ayrı gitmezdi. Bir gün bile kavga ettiklerini görmemişti, ama Ege'yi hiç sevmemişlerdi. Ege her zaman fazlaydı onlara, küçükken evde unuttukları bile olurdu. Şimdi bu kadar kin gütmeleri garipti işte, o kadar önemsemiyorlardı çünkü.

Onlar uzaklaştığında, Ege de eve girdi. Valizini boşaltmadan, içinden alması gerekenleri alıp banyoya gitti. Sıcak suya rahat rahat kendini bıraktı. Uzun zamandır ilk defa rahatça banyo yapıyordu. Okula geç kalmayı göze alarak uzun süre durdu banyoda, gece boyu yürüdüğü içinde çok yorgundu.

Okula gitmek için hazırlığı bittiğinde mutfağa girdi. Annesi bu sabah masayı toplamamıştı. Acele etmeden yavaş yavaş tıka basa doydu, ekmek arası da bir şeyler yapıp çantasına koydu. Bundan sonra böyle yapmayı planlıyordu. Evden daha geç çıkıp karnını iyice doyurmalıydı, onca yaşanandan sonra kendini aç bırakmak ceza vermek gibi hissettiriyordu. Kendine bunu yapamazdı.

Okula gitmek için aşağı indiğinde kaşları çatık bir şekilde onu bekleyen Mustafa ile katşılaştı. Bu kadar sinirlenmesini onu beklettiğine bağladı. Umursamadan okula gideceği yola döndü.

Mustafa ise sinirden köpürüyordu. Gece boyunca arkasından sessiz sessiz takip ettiği çocuk, eve tekrar dönünce yukarıya çıkınca şaşırmamıştı. Ama çok uzun süre aşağı inmeyince istemeden de olsa içini bir korku sarmıştı. Kendine zarar vermiş olabileceği fikri Mustafa'yı deli etmişti. Eğer bir dakika daha gelmeseydi yukarıya çıkacaktı. Şimdi ise ona hiç bakmadan önden önden yürüyen çocuğa sinirlenmemek elinde değildi.

Önden önden yürüyen çocuğun kolundan tutup hızla kendine çekti. Ege'nin ağzından çıkan şaşkınlık dolu bir çığlığa , sinsi bir gülüşle karşılık verdi. " Benim sinirimi bozma. Uslu uslu yürü yanımda. " Dedi. Sesi sakin ancak kaynar bir suyu donduracak kadar soğuktu. Ege yine hata yaptığını fark edince sessiz bir mırıldanış ile özür diledi. Kafasını iyice yere eğip, kendi kendine kızarak Mustafa'yı takip etti.

Bu değişim Mustafa için olumlu, Ege için olumsuzdu. Alıştığı bir düzeni yine bozuyordu ve zaten yorgun olan bedeni buna daha fazla katlanamıyordu. Okula gidene kadar birkaç defa düşme tehlikesi geçirmiş, Mustafa'nın dikkatini bile çekmediğimiz fark edince de iyice sinirlenmişti. En azından göz ucuyla iyi mi diye kontrol edebilirdi.

İnat etmek istemiyordu ama dikkatini çekme isteği iyice ağır basmıştı. Ayağının tekrar bir yere takılmasına izin verdi bunun için, takılınca da kendini öylece yere bıraktı. Ağzından acı dolu bir inilti döküldü. Mustafa aniden arkasına dönüp iki adımda yanına ulaştı. " Oğlum ne sakarsın lan sen. Kırma bir yerini benden bilirler sonra. " Deyip kolunun birinden kaldırıp sanki bir torbaymış gibi bıraktı. Sonra hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam etti. Ege umursanmadığı için sinirden deliye dönmüştü artık.

Sinirden ağlama huyuna güvenip ufak ufak hıçkırarak ağlamaya başladı. Ufak hıçkırıkları hız kazanıp sesli ağlayışlara dönüştüğünde Mustafa sabır dilenir gibi bir nefes alıp arkasına döndü, " Ne abarttın amına koyim ya! Neren ağrıyor? " Dedi. Sesini bıkkın bir tonda ama yumşak tutuyordu. Daha çok ağlamasından korktuğunu belli edince Ege yavaşladı biraz. Kafasını iki yana sallayarak, " Bilmiyorum. " Dedi, 'm' harfini uzatarak. Mustafa kafasını iki yana sallayıp şefkatli bir gülümseme takındı. " Gel lan kucağıma alırım seni. " Dedi. Kollarını iki yana açıp bekledi, Ege sanki çok normalmiş gibi onun için açılmış kollara tırmandı.

Okulun kapısından girerken, ilgi görmenin sevinci ile susmuştu. İç çekiyor sakin sakin onu bırakmasını bekliyordu. Mustafa, kucağında taşıdığı hafif ağırlığın varlığını unutmuş, etraftakilerin neden garip garip baktığını anlamaya çalışıyordu. Sonradan sonraya farkına varınca yüzü çarpılmış gibi bir hal almıştı. Şimdi bir anda bıraksa canı yanar bir anda ağlardı, sakince sormaya çalıştı, " İncen mi bebe? " Dedi. Sesindeki rahatsızlığın farkına varan Ege aceleyle yere indi. Farkına varmadan kendi istekleri doğrultusunda hareket etmişti. Çantasını düzeltip ağzının içinden, " Teşekkür ederim. " Tarzı şeyler mırıldanıp hızlı hızlı okula girdi. Mustafa da her zaman oturduğu banka kuruldu. Okula gelmeyi hep severdi, hatta içmekten yürüyecek hali olmasa bile gelmişti okula. Okuldan ayrıldıktan sonra da orda burda sürtüp küçük işler yaparak anca karnını doyuruyordu.

2 haftadan beri, yediği yemeğin kırıntılarına çöken çocuk vardı tabi birde. Onun yavaş yavaş birşeyler yemesi, sessiz sessiz yanında oturması bile oldukça normal hissettiriyordu. Ege, dinginlik ve sakinlik yayan bir auraya sahipti, ya da sadece Mustafa'ya öyle geliyordu. Bazı insanlarla susmak bile huzur verebiliyordu.

Aklından geçen şeylerle kaşlarını çattı, ' Ne huzur vermesi lan? ' diye de azarladı kendini. Ege verse verse sinir verebilirdi ona. Sinirini unutmaya çalışarak çevresine bakınıp derslerin bitmesini bekledi.

Ege sınıfa girer girmez sırasına oturup, yastık yerine kollarını kullanarak uykuya dalmaya hazırlandı. Çabucak uyudu da çünkü çok yorgun ve üzgündü.

Okul dağılana kadar aynı düzende devam etmişti. Ege artık yeni kararları ile kendine bir yol çizmeye karar vermişti ve buna uyacaktı. Yine her şey aynıydı, değişmesi ise imkansız gibi görünüyordu.

Günün sonunda, dün ile aynı konuma gelmek iki tarafında hiç umrunda değildi. Sonuçta hep gelecekleri durum buydu. Duygular ve zaman her zaman değişir, ama insanlar asla değişmez.

KEŞ(GAY)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora