ŞANS

3.3K 241 53
                                    

Hayatımız engelleyemediğimiz gelişimler içinde gerçekleşir. Karakterimiz, hayatımız tamamen bu değişimler çevresinde oluşu. Sonuç olarak asla engel olamayız.

Mustafa da engelleyemediği bir değişime şahit oluyordu. Ege değişiyordu, Mustafa sadece izliyordu.

Mesela kilo almıştı, Mustafa'nın aldığı yemekleri yemiyordu ancak düzenli besleniyordu. Ders çalışıyordu, Mustafa gözüne batan bu hareketlerle Ege'nin kendinden uzaklaştığını hissediyordu. Bu sinirini o kadar bozuyordu ki 1 haftadır gözüne uyku girmiyordu.

Ege ise üzerindeki bakışlardan bir haber, sadece kendi hayatına odaklanmıştı. Arkadaş edinmeyi veya hayatına başkalarının karar vermesini istemiyordu artık. İnsanların dediğinin aksine güzel bir hayatı olsun istiyordu. Üniversite sınavına girip bu şehirden çekip gidecekti.

Ege'nin eski hali kalmayınca, Mustafa'ya da bağlılığı kalmamıştı. Okuldaki insanlar artık onu umursamıyordu, yani Mustafa her gün gelip burada oturmasa da rahat edebilirdi. O eski ' bana muhtaç' havası da dağılınca, Mustafa'nın boş sinirlenmeleri iyice gözden düşmüştü. Mustafanın aklında tek birşey vardı artı, " Ege'yi tekrar nasıl kendime bağlarım? " Evet, aynen buydu aklındaki.

Arkadaşlarını bile umursamıyordu artık, onlarla takılmayı bırakmıştı. Arada sırada kriz eşiğine gelmeye başlarsa ancak o zaman düşünmeyi bırakıyordu. Geri kalan tüm zamanında Ege hakkında düşünüyor, onu takip ediyordu. İçtiği zamanlarda onun kapısında yatıp kalkıyordu zaten. Ege ise hiç farkına varmayarak onu daha da sinirlendiriyordu.

Ona zarar vermek de istemiyordu, bu Ege'yi diğer herkesten farklı yapan şeydi. Mustafa normal zamanda bile vurarak şakalaşan bir insandı, Ege'ye karşı yumuşak yaklaşması herkesi şaşırtıyor hatta dedikoduların fitilini ateşliyordu. Bu dedikodular Mustafa'nın kulağına gelmeden sönüyordu ancak dalgası okulda büyük etkiler yaratıyordu.

Şimdi ise yine bir öğle arası klasiği yaşanıyordu. Mustafa, soğan ve yanındaki salatayı lahmacunun içine sarıp koca bir ısırık alıp iğrenç görüntüler yaratırken, Ege evden hazırlayıp getirdiği yemekler ile karnını doyuruyordu. Hava güneşliydi, ilk bahar gelmek üzereydi ve bugün her şey güzel olacak gibiydi.

Mustafa elinde oluşan titremeyi olabildiğince görmezden gelip, Ege derse gidene kadar sakin olmayı ümit ediyordu. Ege de bu titremenin farkına varmış, içinde oluşan sızıyı geçirmeye çalışıyordu. Ders zili çalmasına rağmen çıkmadı yukarıya. Mustafa'nın soğuk soğuk terlemeleri başlamış, gözleri etrafa deli deli bakıyordu.

Ege yine de kalkamadı, delirmesine gıden yolu biliyordu. Okulda şahit olduğu zamanlar olmuştu, onu sadece o pis haplar veya tozlar sakinleştiriyordu. Ege elini yavaşça Mustafa'nın omzuna koydu, " Mustafa ne yapmam gerekiyor? " Dedi. Mustafa değişen duruma içinden küfür ediyordu, sıktığı dişlerinin arasından tek kelime etmiyordu. Artık yardıma muhtaç olan oydu.

Omzuna dokunan kolu tutup sertçe kendine çekti, " Sen... Sen bana nasıl yardım edebilirsin ki? " Dedi, soru değil tehdit gibi bir konuşmaydu. Ege şimdi korkmuştu işte, çünkü karşısında Mustafa yoktu artık.

Sesi titreyerek cevap verdi, " Seni sakinleştirecek birşey yok mu? ", haplarını yerini bilirse verirdi ona o da sakinleşirdi. Ancak Mustafa'nın yüzünde oluşan hin sırıtış bu durumun aksini söylüyordu.

Kolundan tutup sürükler gibi çıkardı okuldan, aynı hızla yola koyuldu. Aklından geçen deli düşünceleri mantık süzgecinden geçirmeden uygulamaya koymuştu. Tek katlı, eski bir evin önünde durdular. Ege korkudan titriyor, gözleri ise akmak için hazırda bekliyordu. Bu Mustafa'yla daha önce karşılaşmamıştı. Onun tanıdığı Mustafa sinirliydi evet, ama Ege'ye asla zarar vermezdi.

KEŞ(GAY)Where stories live. Discover now