Keyifli okumalar...
***
"Seni seviyorum.” Kalbimin tam ortasına attı oku. Derin bir nefes aldım, o da aldı. Parmak uçları hâlâ saçlarımda asılıydı.“Seni seviyorum ve hiçbir şey bunu değiştiremeyecek. Sen bile.”
Kalbimin ortasına attığı okun ucu zihnimin kapılarına dayandığında ne yaptığımı, ne yaptığını sorguluyordum. O, kimdi? Ben, kimdim? Beni sevmesi mümkün müydü? Sevse bile bu benim için bir anlam ifade ediyor muydu?
Hayır, kabuğumun ardına saklanmış küçük kız çocuğu için sevilmek belki güzel bir şeydi ama benim için altı dolu olmayan birkaç harf yığınından ibaretti.
Hem şu durumda düşünebileceğim en son şey birinin beni sevmesiydi. Kendi çıkmazlarımı aşmış ve nedensizce ona güvenmişken duyduğum bu sözleri beni ikilemin ortasında bırakmıştı. Nedensizce değildi aslında. Polislere rağmen yaşadıklarımın yanında onun yerleştirdiğine emin olduğum Ada'nın beni kurtarması, verdiği dosya, güvende hissettiren sıcacık sesi...
Tanıdık ama zamana yenik düşmüş bir hissiyattı bu. Ama hepsi bu kadardı.“Korhan,” dedim keskin bir tonda. Sesim titrememişti. Oysa içim titriyordu, üşüyordum sanki.
“Bu... Bu tam bir saçmalık. Ölümle cebelleşirken, Allah'ın belası bir manyağın, sözüm ona bir tanrının hedefi halindeyken düşünebileceğim en son şey bile değil duygular. Üstelik seni daha iki gündür tanıyorken hem de. Hoş, tanısam bile beni korusun diye yardım dilendiğim bir adamın duygularına karşılık verebilecek ne zamanım ne de duygum yok. Üzgünüm ama bu söylediklerin şu an o kadar anlamsız geliyor ki. Canımın derdine düşmemişim gibi sanki. Değerli hissettirmesi gerekirken değersiz hissettiriyor.” Kelimelerim, kınını yaran zehirli bir hançer gibiyken başta, sona doğru acı çeken birinin iniltilerine dönüşmüş, bir mırıltıdan öteye gitmemişti. Son demlerini yaşayan birinin, can verirken çektiği ıstırabın birer kopyası gibiydi.
Gözlerime yenik bir şekilde baktı, baktı ve baktı. Belki birkaç saniye belki birkaç dakika. Sayamayacağım kadar çok karmaşıktı her şey. Sayılar, zaman kavramı, Korhan'ın bulanık bakan çakır gözleri... Onu kırmıştım. Onun gözlerindeki umudu yerle bir etmiştim. Ama... Hep bir ama vardı zehirli dilimin ucunda işte.
Derin ve içli bir nefes aldı. Göğsü yükseldi. “Haklısın,” dedi ama ben, içimi üşüten sesini duymak istemiyordum. Aklım bulanıyordu, zihnim köreliyordu. “Haklısın, ileri gittim. Özür dilerim.” Elini ensesine atıp ne yapacağını bilemiyormuş gibi ovaladı yine. Ben de bilmiyordum.
“Sadece bil diye söyledim. Ali'nin patavatsızlığı olmasaydı böyle bir şeyi dile getirir miydim, bilmiyorum ama... Kendini kötü hissettiriyorsa hislerim, hiç duymamış gibi yok say. Olur mu, Yazgı?” Sözlerine bağlı kaç kırgınlık vardı? Kaç kırgınlık gözlerini terk edip koşarak benim göğsüme çörekleniyordu?
O, gözlerini benden kaçırmakla yetindi ben, kapağı aralık duran dolaba bakmakla. Kocaman bir anlamsızlığın içindeydim. Burada durmuş ne yapıyordum ben? Kendi duygularımı göğüsleyebilecek gücüm yokken bir başkasınınkini sırtımdaki kambura ekleyemezdim ki. Artık olmazdı. Bunu benden kimse beklemesindi.
Sevdiklerim birer birer beni terk ederken kimse bir başkasını sevmemi beklemesindi benden. Bu... Bu intihar olurdu. Bile bile lades demekti kadere. Tam ağzımı açıp konuşacakken koridorda sürtünen ağır postal sesleri ilişti kulağıma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZGI'NIN YEDİ TANRISI (Düzenleniyor)
Action*Bölümleri kaldırmadan düzenlediğim için mantık hatası olabilir. Şu an 5. bölümdeyim. Kurgu Sümer mitlerini içerse de fantastik değil. Ayrıca korku kurgusu da değil.* WattpadRomanceTR okuma listesinde! "Ölüm seni istiyor Eflin, ölümün çığlıklarını d...