8. Bölüm

1.2K 529 373
                                    

Selam...

Keyifli okumalar!

Sena Şener - Sevmemeliyiz

Hayat dolu, neşeli, umutları olan bir insandım ben. Ama hepsini tek bir günde kaybetmiştim. Artık eskisi kadar sevmiyordum yaşamayı. Yarınlardan kesmiştim umudumu. Çok bir beklentim yoktu artık hayattan.
Tek istediğim sessizlik ve huzurdu ama onu da çok görüyorlardı.

Odamdan çıkıp gürültünün geldiği yöne doğru adımladım. Pars'ın odasından geliyordu sesler. Meraklı bir kalabalık toplanmıştı ama içeri girmeye de cesaretleri yok gibiydi.

"Arkadaşlar herkes işinin başına dönsün, hadi," diyerek dağıttım kalabalığı.
Kapıyı açıp içeri girdiğimde Pars'ın yüzü kapıya dönük olduğu için direkt gördü beni. Ama Orhan Bey görmediği için konuşmasına daha doğrusu bağırmaya devam etti.

"Adamlar kafaya koymuş seni öldürmeyi. Sen önlem almak yerine kendin yürüyorsun ölüme."
Pars kaş göz işareti yaprak onu susturmaya çalıştı ancak buna niyeti yok gibiydi.
"Artık çocuk değilsin. Bundan sonra sana diyeceğim tek şey bana bir evlat acısı daha yaşatma."
"Baba bunları sonra mı konuşsak?" dedi beni göstererek.

Orhan Bey arkasını dönüp bana kısa bir bakış attı. Sonra da bir şey söylemeden çıktı odadan.
"Ne oldu biraz önce?"
"Bir şey olduğu yok. Duyduğun herşeyi unut."
"Birileri tehdit mi ediyor seni?"
Kapıyı kapattı ve masasına geçip oturdu.

"Cevap versene."
"Merak mı ettin?"
"Evet."
"Etme!" diye bağırdı.
Bu ani çıkışları sinirimi bozuyordu.
"Bağırma bana."
" Sende sorgulama o zaman."
"Ben sana insan gibi soru sordum sende insan gibi cevap ver."
Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi.

"Ne olarak merak ediyorsun? Karım olarak mı yoksa benden nefret eden birisi olarak mı? Sonuçta defalarca kez yüzüme karşı söyledin benden nefret ettiğini. Şimdi niye merak ediyorsun ki?"
Haklıydı. Ne hakla soruyordum ki?
"Peki." dedim sadece ve çıktım odasından.

Gün boyunca da bir daha görüşmedik. Zaten bu durum işime geliyordu.
Çıkış saati geldiğinde mecburen aradım.

"Efendim," dedi soğuk bir sesle. Siniri hâlâ geçmemiş gibiydi.
"Birlikte mi çıkarız yoksa taksiyle mi gideyim?"
"10 dakika sonra otoparkta ol," dedi ve kapattı.
"Öküz!" diye söylendim kendi kendime.

Olabildiğince yavaş bir şekilde hazırlandım ve çıktım. Asansörün gelmesini beklerken Burcu geldi yanıma.
"Taner Bey sizi görmek istiyormuş, Efla Hanım."
"Bende onu görmek istediğimde giderim yanına."
Burcu bu dediğim karşısında şaşırırken birşey söylemeden gelen asansöre bindim ve aşağı indim.

Otoparka girip arabayı sabah bıraktığımız yeri buldum. Pars sırtını arabaya yaslamış sigara içiyordu. Beni görünce sigarayı söndürdü ve arabaya bindi.
Bende yanına oturunca çalıştırdı arabayı.

"Sinirli misin hâlâ?" diye sorarak bozdum sessizliği.
"Yo sakinim," dedi sesine zıt bir şekilde.
"Bir şey soracağım," dedim tereddüt ederek.
"Sor."
" Baban sana neden böyle davranıyor?"
"Nasıl?"
Arabaya bindiğimden beri ilk defa yüzüme bakmıştı.
"Yani sert, soğuk. Yapısı mı böyle yoksa sadece sana mı özel?"

FİZA Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang