Sende Bir Şey Var, Farklı Bir Şey

297 47 44
                                    

Başındaki keskin ağrı ile açmaya çalıştı gözlerini Steve. Gözlerinin önü hâlâ bulanıkken ellerini yumuşak zeminin iki yanına koyup bedenini hafifçe yukarıya kaldırmaya çalıştı fakat başaralı olamadığı için tekrardan düşmüştü.

"Yavaş ol." dedi tanıdık bir ses. Görüntü yavaş yavaş netleşirken Steve kafasını hafifçe sola çevirdi ve kendisine biraz mahçup bir şekilde bakan Klaus'un yeşillikleri ile karşılaştı.

"Ne oldu?" diye sordu Steve fısıltı ile. Klaus'un yardımıyla bedenini hafifçe yukarıya kaldırdığında kumral adam yatağın ucuna oturmuştu.

"Biz," dedi Klaus içine derin bir nefes çekerken "Kavga ettik." Zaten gerisini de Steve hatırlamıştı. "Üzgünüm, ben bu kadar sert bir darbe alacağını düşünmemiştim. Yani kendi zaman çizgimizde o darbe seni etkilemezdi fakat burada... Ben, üzgünüm."

"Önemli değil." dedi Steve etrafına bakınırken. Büyük bir odadalardı. Cam fanusun içinde kalkanı duruyordu. "Burası senin evin mi?" gözlerini tekrardan Klaus'a çevirirken sormuştu sorusunu.

Kumral adam kafasını onaylar bir biçimde salladıktan sonra alt dudağını diliyle hafifçe nemlendirdi. "Orman evindeyiz şu an. Şehir içindeki eve gitmek istemedim. Birinin gelip sana her gün aynı saate aynı şeyleri demesi sinir bozucu olabilir."

Steve şaşırılacak derecede sakin durduğunda Klaus hafifçe kaşlarını çattı. 'Neden beni buraya zorla getirdin!?' gibisinden birkaç sert cümleye alıştırmıştı kendisini oysaki. Fakat karşısındaki adam son derece soğukkanlı duruyordu. Ya gerçekten bunu sorun etmemişti ya da aklında birkaç plan vardı.

Anlaşılan ne Steve, Klaus'a; ne de Klaus, Steve'e güveniyordu.

"Aç mısın?" diye sordu en sonunda ortamı yumuşatmak için. Steve "Evet, açım." dediğinde Klaus ayağa kalkıp bir eli ile dışarıyı gösterdi. "Pizza var, yemeyi sever misin?"

"Evet." dedi Steve kısaca. Klaus dudağının içini hafifçe ısırdıktan sonra kafasını sallayarak aşağıya indi ve iki kutu bira ile pizzayı yukarıya götürdü. Odaya geldiğinde Steve'i pencerenin kenarında bulmuştu.

"Belki biraz yatsan iyi olabilir. Dinlenmek için." diye mırıldandı Klaus elindeki kutuları yatağın kenarındaki küçük sehpaya bırakırken. Steve güzel orman manzarasına bir kez daha bakıp adımlarını Klaus'a doğru çevirmeye başladı.

"Neden bir anda iyilik meleği oldun, Klaus?" net bir şekilde sordu Steve. Klaus'un bir anda iyi bir insana dönüşeceğini düşünmüyordu ve Klaus'in zihni neler barandırıyor, Steve hiç anlayamıyordu. Eğer Klaus'u bir şeye benzetecek olsa bu rubik küpü olurdu. Karışık, çözmesi zor...

"Ben iyilik meleği olmadım, Steven." dedi Klaus biranın bir tanesini açıp Steve'e uzatırken. "Sen beni bir şeytan olarak gördüğün için iyi bir şeyler yaptığımda şaşırıyorsun sadece."

Steve kendisine uzatılan birayı aldı ve avucunun içinde tutmaya başladı. "Sence seni şeytan olarak görmekte haksız mıyım?"

Klaus yeşil gözlerini Steve'in maviliklerine çevirdi. Gerçekten de bir soru olarak sormuşa benziyordu. Sanki bundan sonra verilecek olan cevaba göre yönlendirecekti hareketlerini.

"Haklısın." dedi kumral adam birkaç saniye süren sessizliğin ve bakışmanın ardından. "Herkesin içinde daha doğrusu kafasında bir şeytan vardır, Steven. Belki de insanlar doğarken şeytan onlara nefeslerinden üflemiştir."

"Geçmişini merak ediyorum." konu Steve tarafından aniden değiştiğinde Klaus'un gerilmesi gözle görülecek bir olaydı. "Tüm bunların altında bir sebep yatıyor değil mi? Trajik bir geçmişin var."

roman ✘ gay • steve rogersOù les histoires vivent. Découvrez maintenant