Papatya

216 36 66
                                    

⚫⚫

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

⚫⚫

Steve arka bahçede vakitten istifade bolca dolaşıp tüm çiçekleri tek tek gezdi. İlgisini çeken iki nokta olmuştu. Birincisi bahçenin bir kısmı tamamen kırmızı güllerle donatılmıştı, ikincisi ise hemen hemen her çiçekler varken en bilindik olan papatya yoktu.

Güzel kasımpatların birkaç yapraklarının sarardığını görünce tek dizinin üzerine çöküp sararmış yaprakları dikkatlice kopartmaya başladı. Onları kenarda biriktirdi, tamamen sararmış yapraklardan onu kurtardı ve ayağa kalkıp yerdeki sarı yaprak yığını eline aldı. Gerisine döndüğünde tebessümle kendisini izleyen Klaus'u görmüştü.

"Çiçeklerde uzun zamandır ilgenemiyordum. İlgilendiğin için teşekkür ederim." Klaus, Steve'in elindeki sararmış yaprakları alıp sol taraftaki boş saksının içine bıraktı. "Bu çiçekler benim için değerli."

"Açık konuşmak gerekirse senin gibi bir adamın çiçeklerle ilgilendiğini asla düşünmezdim." Steve gülümseyerek açık mavi gözlerini bahçedeki çiçeklerde dolaştırdı. "Renklerden nefret ediyor gibisin."

"Haksız sayılmazsın." Klaus ellerini kumaş pantolonuna sokup kırmızı güllerin olduğu tarafa yürümeye başladı, peşinden de Steve ilerliyordu. "Çiçeklerle pek aram yoktu benim. Çiçeklerdir, hayvanlardır bunları severim fakat bakmam. Büyük sorumluluk ister."

"Ama bir çiçek bahçen var." Klaus durduğunda Steve de durup kasımpatlarına bakmaya başladı.

"Diğer evrede, kendi dünyamda Stella çiçekleri de, hayvanları da çok severdi. En sevdiği çiçekler ise kırmızı güllerdi. Aşkı temsil ettiği fikrindeydi. Evimin her yerine kırmızı güller dikmiştim. Şimdi de o geleneği devam ettiriyorum."

"Bu, bu çok güzel." Steve dudaklarını birbirine bastırıp uzamış olan güllerde parmaklarını gezdirdi. "Gül güzeldir, kırmızı güller ise özeldir."

"Büyük ihtimalle sen de kırmızı gül seviyorsundur." Klaus emin bir şekilde mırıldandı. Stella ile Steve'in birçok ortak özelliği vardı ve tahminine göre Steve de kırmızı güller seviyordu. Fakat Steve kafasını iki yana olumsuzca salladığında Klaus tek kaşını kaldırarak ona çevirdi tüm bedenini. "Ne o zaman?"

"Papatyalar." Steve gülümserken Klaus'un gülümsemesi yavaş yavaş solmaya başlamıştı fakat Steve bunu fark etmedi. "Annem ben küçükken hep papatyadan taçlar yapardı kendisine. O güzel bükleli sarı saçlarının üstüne koyar ve gülümserdi. Papatyalar daima annemi hatırlatır. İnce, zarif, sarı, beyaz." Klaus'un yüzen düşünü fark ettiğinde hızla kendisini toparladı. "Klaus, üzgünüm. Yanlış bir şey mi dedim?"

"Hayır, hayır, demedin." Klaus her ne kadar gülümsemeye çalışsa da başarılı olamamıştı. Dudaklarını hafifçe nemlendirdikten sonra sanki bu konuşma hiç geçmemiş gibi elini saçlarına soktu ve kahverengi saçlarını geriye doğru iteledi. "Papatyalar, evet, papatyalar güzeldir."

roman ✘ gay • steve rogersWhere stories live. Discover now