Bölüm 10

822 11 2
                                    

Anıl suskunluk, yorgunlukla Eceyi izliyordu. Arkadaşı Uzayı çağırmıştı, hemşireydi, Anılın Eceyi kaçırdığını ilk öğrenen kişi Uzay olmuştu. Ece iki saati aşkın süredir uyanmıyordu, nabzı vardı ama yavaştı. Anıl ellerini başının arasına koydu ve küfür ederek mutfağa girdi, mermerdeki sigarayı yaktı ve dudaklarına koyup bir nefes çekti. Uyanması için dua ediyordu resmen, bu azabı taşıyamazdı, sevdiğini öldürmek değil, korkutmak istemişti. Beceremedi çünkü o korkutmaktan değil öldürmekten ya da acı çektirmekten zevk alıyordu. Korkutmayı yine beceremedi, yapamadı, yine can yaktı can aldı. Uzay içerden seslendi, Anıl sigaradan bir nefes daha alıp çöpe attı ve içeriye gitti, kız gözlerini açmamıştı. Anıl korkuyordu ve Uzayı duymak istemiyordu bile. ''Kendine gelir birazdan, nabzı normalde döndü.'' dedi, Anıl rahat bir nefes aldı, Uzay ayağa kalktı ve Anılın karşısında durdu, ''Neden yaptın?'' diye sordu, Anıl iç çekti ve yorgunca ona baktı. ''Onu sevmediğimi düşünüyordum, ama yanılmışım. Ben ona köpek gibi aşıkmışım.'' dedi, yutkundu.
"Umarım dersini almışsındır onu hayata döndüremeyebilirdim." Dedi Uzay, haklıydı.
"Benden nefret ediyor." Dedi Anıl.
"Etmeli." Dedi Uzay.
"Etmesin." Dedi Anıl sesi yorgundu ve bir gözü Ecedeydi, uyanmasını istiyordu.
"Sabret." Dedi, Uzay.
"Meriç aklını karıştırdı." Sesi sertleşti Anılın, bakışları tekrar kıza döndü.
"Onu baştan çıkardı Meriç." Diye ekledi ve bakışlarını yine Uzaya çevirdi.
"Soğukkanlı ol, kimi seveceğine sen karar veremezsin." Dedi, haklıydı.
"Veremem, ama sağlayabilirim." Dedi inat ediyordu.
"Böyle yaparak korkuttun, dua et bu evden çıkınca yüzüne baksın." Dedi Uzay.
"Bu evden çıkmayacak!" Bağırmadı ama sertti sesi.
"İzin vermeyeceğim."

Gözlerimi açtım, bulanıktı görüşüm. Aynı yerdeydim. En son hatırladığım tek şey Anılın yaptıklarıydı. Anıl ve birisi karşımdaydı. Konuşuyorlardı. Gözümden yaş akıyordu, yorgundum ama uyumak istemiyorum.
"Ece!" Diyerek yanıma eğildi Anıl, arkasından arkadaşı geliyordu.
"Uzak dur benden." Dedim boğuk ve yorgun sesimle.
"İstemedim ben böyle olmasını istemedim."
"Sen hiçbir şey istemedin Anıl, sana kalsa sen hiçbir şey istemedin her şey benim suçum sana kalsa." Dedim. İç çekti.
"Ne desen haklısın." Dedi, evet haklıydım.
"Şirketin ba-başına geçme hayalini unut." Öksürdüm.
"Boşanacağım." Diye ekledim.
"Hayalini yıkmak gibi olmasın ama... buna izin vermem." Dedi, sırıttım acıyla.
"Bunları," yine öksürdüm.
"Bunları annenler duysa neler olur sence? Bırak şirketi sana çöp bile vermezler." Dedim, iç çekti.
"Bunları kimse bilmeyecek." Dedi buz gibi sesiyle.
"Aynen." Dedim uzatarak.
"Sen bana bunları yap sonra gel 'bunları kimse bilmeyecek.' Çok beklersin." Ne durumda olursam olayım meydan okuyordum.
"Senden korkan senin gibi olsun." Dedim ve yattığım yerden kalktım, kollarımı iki yana açtım ve kaslarımı esnettim, kendime geliyordum. Mutfağa gittim ve dolabı açtım, camdan baktım bir dağ evindeydik. En sevdiğim. Buz dolabından elime Burn aldım, kapağını açtım ve kafama diktim. Bir enerjiye ihtiyacım var. Mutfaktaki balkona çıktım, eğer kaçarsam dağdan aşağı yuvarlanırım çünkü balkon öyle bir yapılmış ki dağın dışına gidiyor. Şişeyi bitirince kenardaki çöpe attım, balkondan çıktım ve Anılın yanına yürüdüm.
Arkadaşı gitmişti, Anılda sönen ateşi yakıyordu, arkası dönüktü. Çevik bir hareketle kolumu boğazına dayadım, elleri kolumu tuttu ve uzaklaştırmaya çalıştı.
"Sıra bende Anıl, beni çok hafife aldın." Hızla onu yere attım ve üzerine çıktım. Güldü, yüzüne birinci yumruğumu indirdim, ilk kanayan yeri burnu oldu. Elimi tuttu ve durdurmaya çalıştı, üzerinden indim ve bacağımı üçgen yaparak boğazına siper yaptım, elini elimle tuttum, onu kilitlemiştim. Hareket etmesini imkansız kıldım. Umarım yani.
"Seni hafife almadım." Dedi Anıl sesi zor geliyordu.
"Aldın." Dedim ve sinirle kolunu daha çok kendime çektim, acıyla inledi. Sırıttı iyice çektim gülmesin!
"Hırslı,"
"Severim." Diye ekledi.
Göz devirdim. Tekrar üzerine çıktım gülümsemesi beni sinir ediyordu. Ağlasın istiyorum acı çekmesini istiyorum. Yüzüne yumruk attım durmadım, elimi tutmaya çalıştı ama çektim, sayıyordum bağırarak.
"On, on bir, on iki..." attığım on dördüncü yumrukta hareket edemeyecek hale gelmişti. Fırsat bildim ve cebinden anahtarı aldım, kapıya koştum ve koşarak çıktım. Koştum, gün doğmaya başlamıştı.
Koştum, bacaklarımı hissetmeyene kadar koştum, kurtulmak için koştum, özgür olmaya koşar gibi koştum. Beni yakalayacağını bildiğim halde koştum. Nefes nefese kalmıştım, evden beş yüz metre kadar uzaklaştım. En sonunda bir ağacın altına çömelip hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladım, boğazım yanıyor nefesim kesiliyordu.
"Elma dersem çık, armut dersem çıkma." Diye bağıran Anılın sesini duydum.
"Elma." Diye bağırdı hemen arkasından. Çıkmadım.
"Hadi ama, sen hile yapıyorsun." Dedi. Ayağa kalktım ve ağacın arkasıdan gözlerimle onu aradım, nereye kayboldu? Eve mi girdi acaba, bu kadar hızlı gidemez.
"Yanlış yöne bakıyorsun Ececiğim." Dedi tam dibimdeki ses, sıçradım. Kolumdan tuttu ve eve yürüdü, izin verdim.
"Beni bulacaklar." Dedim
"Biliyorum." Dedi, her şeyin farkındaydı.
~
Elime kahveyi uzattı, ve poları üzerime serdi, üzerime onun uzun tişörtünü giymiştim, kalçamı azda olsa kapatıyordu. Ateşi izliyorduk.
"Meriçe aşık mısın?" Dedi boğuk sesle bakışlarımı ateşten ona çevirdim.
"Ne alaka?" Dedim.
"Sordum öyle." Dedi.
"Hayır değilim, ama belki de öyleyimdir." Dedim, kafasını salladı. Kahvesini içti, ateşe baktı. Ortamda yanan odunlardan başka ses yoktu. Kahvemi içtim, Anıl sakinleşmişti.
"Yatacağım." Dedim ona, bakışlarını bana çevirdi.
"İçerde yatak odası var." Kafamı salladım ve içeri yürüdüm.
Yatak odasına girdim ve yorganı açıp yattım, oda sıcaktı. Gözlerimi kapattım...
Gelen tıkırtılar yüzünden korkuyla gözlerimi açtım, etrafa baktım. Gözüme erkeksi vücut çarptı.
"Meriç." Diye fısıldadım. Camdan içeri atladı ve bana baktı, yanıma oturdu ve saçlarımı okşadı.
"Seni almaya geldim." Dedi, gülümsedim.
"Biliyordum." Diye fısıldadım. Yataktan kalktım ve elini tuttum elimi sıktı. Camdan atladık, Commanderle gelmişti. Hızla arabayı açtı,
"Bin." Dedi ve anahtarı bana attı. Binip çalıştırdım.
Anıl kapıdan çıktı ve gülmeye başladı, alay ederek gülüyordu.
Meriç küfür savurup arabaya bindi, gaza bastı ve bana baktı.
"Bi planı var." Kaşlarımı çattım.
"Nereden biliyorsun?" Dedim.
"Bilirim ben." Sırıttı, gülümsedim.
Evden uzaklaşmaya başlamıştık, biraz ileride iki araba durdu, farları gözümü alıyordu.
"Dövüşmeyi biliyor musun? Ya da kendini koruyabilir misin?" Diye sordu, sırıttım.
"Krav maga ilçe birincisiyim canım." Dedim böbürlenerek, dişlerini göstererek gülümsedi, özenle dizilmişlerdi ve cilalı gibiydiler bembeyaz.
"Pekala." Biraz daha ileride arabayı durdurmak zorunda kaldı.
"Dikkatli ol." Dedi ve indi, arkasından bende indim. Adamlar on kişiydi. Ah Anıl. İlk hamleyi iri yarı adam yaptı, Meriçin üzerine atlamaya çalıştı ama Meriç kenera çekilince adam yere uçtu resmen. İkinci adam da yumruk atacakken Meriç adamın kolunu tutup ters çevirdi. Kırdı mı o? Yok artık. Ben Meriçi izlerken bir adam bana yaklaştı, hızlı ol, etkisiz hale getir, hayatta kal! Bunları kendi kendime tekrar ederek adamı yere atmıştım. Gelen diğer adamın çenesine dirsek attım adam inleyerek yere çömeldi. Meriç arka cebinden silah çıkardı ve gelen adamlara sıktı.
"Meriç!"
"Ne yapıyorsun?!" Diye bağırdım. Adamlar yere yığıldı.
"Arabaya bin!" Dedi, dediğini yapıp arabaya bindim.
Yanıma oturdu bir kaç dakika sonra.
"Sen ne yaptın?" Dedim korkuyla.
"Elektroşok o, silah değil, ayılırlar birazdan elimizi çabuk tutsak iyi olur.'' dedi kafamı salladım ne salağım! Meriç hem zeki, hem çekici ben bunu düşünüp bu silahı getirmezdim herhalde. Hızlı gidiyorduk, yola çıkmamıza az kalmıştı.

Meriçin evine gelmiştik, kapıyı açtı ve içeri girdik. Üzerimde Anılın tişörtü vardı, utansam da şu an bunu düşünecek ne halim ne de aklım var. Meriç su kaynattı, banyoda elimi yüzümü yıkayıp ağzıma naneli gargara yaptıktan sonra yanına gittim, durdum bir kaç dakika konuşmadım. ''Teşekkür ederim, hayatımı kurtardın bugün benim. Kahramanım klişelerini sevmem ama sen öylesin.'' dedim bakışlarını bana çevirdi ve gülümsedi, ''Ne demek, bana ne yaptığını anlatsan iyi edersin.'' dedi, dudaklarımı birbirine bastırdım ve yutkundum, ''Ama önce... halletmem gereken bir şey var.'' dedim, ne olduğunu anlamış gibi kafasını sağa çevirip gülümsedi, parmaklarımın ucunda çıktım ve ellerimle yanaklarını tuttum, gülüyordum. Gülmemeliyim, yutkundum ve dudaklarını dudaklarıma bastırdım. Ellerini yanaklarıma götürüp karşılık vermeye başladı. Kalçamı tutup kucağına aldı, dudaklarımı bir an çektim ve ona baktım, gülümsedikten sonra devam ettim,  odasının kapısını açtı ve yatağa oturtturdu, üzerindeki siyah tişörtü çıkartıp bana eğildi. Altındaki siyah pantolon dışında çıplaktı. Dudaklarımda dudaklarını hissettim, bu mükemmel bir histi. Ellerimi yataktan çekip geriye doğru uzandım, öpmeye devam ediyordum. Ellerimi sırtına koydum ve tırnaklarımla okşamaya başladım. Onun elleri benim tişörtümün ucuna gitti ve kıvırdı. Belimi yataktan biraz kaldırdım ve tişörtü üzerimden çıkarttım. Ellerimi tuttu ve yatay şekilde havaya uzattı, ellerimi yatağa bastırıyordu. Ellerimi bir kaç dakika sonra serbest bıraktı. Sıkı karnına dokundum, oradan da sırtına gitti yine ellerim, tırnaklarımı sertçe sırtında gezdirdim. Dudaklarını dudaklarımdan çekti ve köprücüklerime indi, gözlerimi kapattım. Köprücüklerime bir kaç sulu öpücük bıraktıktan sonra boynuma geldi başımı geriye doğru çektim, boğazıma da aynı şekilde öpücükler kondurdu. Ağzımdan minik bir inleme çıktı, yutkundum nefesim kesilmişti heyecandan.  Dilini göğüslerimin arasında gezdirdi, gözlerimi daha çok sıktım. Ellerim hala sırtındaydı ve tırnaklarım sırtını çizip geçiyordu. Göğüslerimin arasına da sulu öpücük bırakıp bana baktı, dişlerimi göstererek gülümsedim, aynını yaptı. ''Çok güzelsin.'' diye fısıldadı, ''Sende.'' dedim, ellerimle yanağını tutup onu kendime çektim. Bir kez daha öptüm, ama fazla sürmeden kapı çaldı. Kimdi bu saatte. Meriç büyük küfürler attı kapının çalmasına ve üzerimden kalkıp kapıya gitti. Meriç bana seslendi, tadı kaçmıştı Meriçin sesinden anlamıştım. ''Ece.'' kaşlarımı çattım ben ne alaka ya? yerden tişörtümü aldım ve giyerken yanına gidip ona baktım. Bana baktı, sonra kapıya. Bende tişörtü kafamdan geçirip kapıya baktım. ''Aaaha Merve,'' dedim korkuyla, anladı mı ki? ''Aaaha anne?'' dedim, ne işleri vardı burada. ''Anıl sana başından beri ne yaptıysa hemen anlatıyorsun Ece!'' dedi annem, sonra Meriçe baktı ve üstüne baktı. ''Anne şimdi sırası mı?'' dedim, ''Tamda sırası.'' kafamı salladım. Meriç annemleri içeri aldı.

Annem ve Merve oturdu, Meriç odasına girdi. Kaşlarımı çattım, s*çtık. Anneme baktım, anladı. Meriçin yanına gittim, tadı gerçekten kaçmıştı. Odasının kapısını kapattım ve sırtına dokundum. ''Sırtın.'' dedim, ''Sen yaptın.'' dedi, dudaklarımı yaladım. Köprücüğümü saçlarımı çekip gösterdim, ''Sen yaptın.'' dedim, ikimizde sırıttık. ''Gördüler mi?'' diye sordu, kafamı salladım. ''O zaman annen artık seviştiğimizi biliyorsa bizim için bi mahsuru yok değil mi?'' güldüm, ''Aynen.'' hapşırdım ve burnumu çektim, ''Hasta mıydın?'' diye sordum Meriçe, dalga geçerek. ''Yoo, ama sen oldun sanırım.'' gülümsedim ve parmak uçlarımdan destek alıp dudaklarına bir öpücük koydum. ''Olursak ikimiz olalım.'' dedim, ve odadan çıktım. Annem sinirle bacaklarını sallayarak oturuyordu, Merve çok şaşkındı ve bana kaş göz yapıyordu. Karşılarına oturdum ve yutkunup boğazımı temizledim.
"Nasıl başlasam bilemedim." Söylemem gerek, yoksa belki bunların iki katı şeyler yapacak.
Olayı anlattım ama su şeyini atladım.
"Yalan söylüyorsun." Dedi Annem.
"Hayır." Diye üsteledim. Meriçte yanıma oturmuştu.
"Sana zarar verdi biliyorum, benim bile canım yandı burada." Dedi annem, yanına gidip sarıldım,
"Yanmasın anne." Dedim.
"Boşanın, hemen." Dedi annem.
"Babama söyle, babasına söylesin." Dedim yalvarır gibi.
"Tamam," dedi annem ve Meriçe baktı.
"Teşekkürler, sen olmasan Eceyi bulamazdık." Dedi Meriçe annem,
"Ne demek." Dedi Meriç annemleri kapıdan geçirdim. Yine baş başaydık.
"Oh, yatıcam." Dedim oda yorulmuştu gözleri şişmişti. ''Nerede yatıcan?'' haklı. ''Bilmem.'' dedim, odasına girdi arkasından ona bakıyordum. Dolaptan yorgan ve yastık alıp yanıma geldi. ''Gir hadi yat artık, iyi geceler.'' dedi kalın ve uykulu sesiyle, ben yatakta yatacağım yani. ''Olmaz öyle, sen yatağa geç.''dedim gülümsedi, ''İki gündür uyumadın Ece naz yapma.'' dedi kafamı salladım ve odasına girdim, yatak onun parfümü kokuyordu, çok hoş bir kokuydu. Gözlerimi yumdum, ''Benli rüyalar!'' diye seslendi içerden, sırıttım. ''Sanada,'' dedim ''Benli rüyalar.'' diye ekledim.

.

DEVAM EDECEK..

TUTKUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin