(¹⁹)

7.5K 864 467
                                    

Hyunjin'in sırtına yaslanmış, ayaklarımı çimenlere doğru uzatmış sandviçimden yiyordum.

Felix'e dönük yiyebilsem de Changbin'i de görüyor olmam midemin kasılmasına sebep olmuştu. Çözüm olarak da Hyunjin'in arkasına geçmiştim. Herkes mutluydu.

Sandviçim bittiğinde eş zamanlı olarak meyve suyumu da bitirmiş, Hyunjin içemeyeceğimi düşünerek benim için kola açmak yerine açtığından içirmiş ve ben yüzümü buruşturunca gülerek meyve suyu verip o kolayı kendisi içmeye başlamıştı, başımı geriye atıp yavaşça Hyunjin'in kafasına vurmuştum.

"Hm?"

"Bitti mi yemeğin?"

"Bitmedi ama ne istiyorsan yapalım."

"İskeleye çıkalım mı?" Beni onaylamış, elini belime yaslayıp dikleşmişti.

Böyle, gözümden ağzımdan kalbimden falan çiçekli, kalpli emojiler fışkırıyordu Hyunjin'in hareketlerinden sonra.

Elimden tutup beni de kaldırıp konuştu. "İskeleye gidiyoruz. İnsanlar gelmeye başladığına eve dönmeliyiz. Bir saatimiz falan var gibi görünüyor."

"Eğlenmenize bakın, ben halimden memnunum." Changbin konuştuğunda sessizce güldüm.

Memnun olurdu tabii. Ağaca yaslanmış, bacaklarının arasına oturup ona yaslanan sevgilisini izliyordu bir süredir. Felix gerçekten çok şanslıydı bu konuda, Changbin ona aşk dolu bakıyordu, ben bile görmüştüm bunu.

Hyunjin'le beraber iskeleye giderken, elimi tişörtünün eteğine indirmiştim çünkü yürürken yemek yiyordu, konuşmaya başladım. "Felix çok mutlu, Changbin de öyle."

"Sahil bu kadar sakinken ilk defa rahatça vakit geçirebiliyorlar. Senin sayende yani."

Gülümseyerek ona baktığımda son lokmasını ağzına atmış, kolasından biraz daha içip elimi kavramıştı. İskeleye çıktığımızda hiç durmadan onunla beraber en uca gittim. Köşeye yaslandığımda önümde durmuş, şapkamı alarak bileğinden geçirmişti.

"Kapat gözlerini, hisset-"

"Rüzgarı, özgürsün şimdi." Lafını kesip tamamladığımda gülümsedi. "Teşekkür ederim."

"Kendine güvendiğin için iyileşiyorsun."

"Sen, kendime güvenmemi sağlıyorsun. Bana o kadar güzel davranıyorsun ki, hayattaki en özel insanmış gibi hissediyorum."

"Benim için zaten öylesin." Aptal gibi gülümsüyordum, başka yaptığım bir şey yoktu son zamanlarda. Son birkaç aydır, 20 senedir gülmediğim kadar gülmüştüm.

Rüzgardan saçlarım uçuşurken, çiçeklerimizi boş yemek kaplarından birine bıraktığıma şükrettim. Onları en sevdiğim kitabımın arasına koymayı planlıyordum.

"Şimdi öpebilir miyim?"

"Suya düşerim."

"Hadi ama, öpeyim işte." Gülerek yanağımı çevirdim. İstese sormadan çat diye öpebilirdi ama beni utandırmak için fazladan vakit harcamayı tercih ediyordu.

Dudaklarını yanağıma bastırıp yavaşça öpüp geri çekildiğinde gülümsedim. Doğrulup, başımı kaldırarak yanağını öptüm.

"Oldu mu?"

"Çok güzel oldu." Elindeki teneke kutuyu dudaklarına yasladığında içemeden elimi kutuya yerleştirdim. "İçecek misin?"

"İçebilir miyim?" Onayladığında içinde azıcık kalan kolayı kafama dikip yüzümü buruşturdum. Asitli olduğu için boğazımı yakıyordu ama bu hiç hoşuma gitmişti.

Haven / HyuninWhere stories live. Discover now