10

1K 134 87
                                    

"Hangi en iyi arkadaşım bana 1500 won hediye vermek ister?"

Felix sahte bir mutlulukla az önce gittiği tuvaletten dönmüştü. Ellerini beline koyup gülerek gözlerini kırpıştırdı ve sınıfa bakmaya başladı. Sınıftaki kimse onu umursamamış, bakan varsa bile yaptığı işe geri dönmüştü. Bunlardan birkaçı da arkadaşlarıydı.

Changbin, iğrenmiş bir şekilde kendisine ve yanındaki arkadaşlarına doğru yürüyen Felix'e baktı. "Mal mısın amına koyayım, para yok!" Bu tarz cümleleri bilmem kaçıncı gerek tekrarlıyordu, kısacası bıkmıştı. O sırada Felix, bir bacağını kırarak oturmuş ve arka sırasında oturan Changbin'e bakmadan önce yanında kulaklığı takılı oyun oynayan Jeongin'e bakmıştı.

Chan ise en arka sırada bağdaş kurarak oturuyordu ve tespihini sallıyordu. Ayrıca Jeongin gibi o da kulaklıklarını takmış, büyük ihtimal rahatlamak için marş dinliyordu. Bir tür meditasyon yapıyordu.

Felix, Changbin'e laf edeceği sırada Changbin'in yanında oturan Seungmin sıraya gömdüğü başını kaldırmıştı. "Kanka hani sorcaktın? Daha teneffüs bitmedi." Felix, dediğini anlar gibi bakışlarını hiçbir şey yapmadan oturan Hyunjin'e çevirdi. Kolayca gidip sorabilir, eğer onu dövecekse rahatlıkla karşılık verebilirdi. Kimsenin beklemediği bir şekilde sırasından kalkarak göğsünü gerdi. "Tamam, gidiyom." Changbin ve Seungmin başlarını onun kalkışıyla kaldırmış, Jeongin ise yanındaki hareketlenmeden dolayı kulaklıklarını çıkarmıştı.

Felix sıradan ayrılıp Hyunjin'in sırasına doğru yürümeye başlarken Seungmin, Jeongin'i dürtmüş ve telefonunun kamerasını açmasını emretmişti. Changbin de meditasyondan ayrılmayı reddeden Chan'ı bu gergin şeyi izlemeye davet etmeye çalışıyordu. Chan en sonunda sıkılıp kabul etti ve Felix'in sırasına oturdu.

Bu etrafa değişik enerjiler saçan çocuğa doğru yürürken gerilmeden edememişti Felix. Bir insan gerçek anlamda dururken parlar mıydı? Bu soruya bir argüman olarak bu daha önce hiç tanışmadığı çocuğu göstermeye hazırdı. Belki sadece paradandı fakat bu kadar güzel görünmenin Tanrı'dan olduğu belliydi.

Kafasını sağa sola sallayıp kendine gelmeyi hedeflerken Hyunjin'in onu fark etmesini ve bir kaşının kalkmasını sağlamıştı. Hyunjin'in yanı boştu fakat Felix ayakta kalıp bir elini Hyunjin'in açık kitabının önüne koymayı seçti. Diğer eliyle de cebinden telefonunu çıkardı ve Chan'ın attığı linke tıklayıp açılan sayfayı çocuğa doğru tuttu.

"Bu gerçekten sen misin?"

Hyunjin hiçbir tepki vermeden keskin bakışlarla Felix'in yüzünü incelemiş, ardından Felix'in gösterdiği ekrana bakmıştı.

"Evet."

"Ee, ne yapıyon burda o zaman?"

"Bunun seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum."

Felix'e göre daha kibar konuşması, Felix'in yüzünün ekşimesini sağlarken uzun zamandır düzgün konuşan birisini görmediğini fark etti.

"Sen mal mısın?"

Bir anda sorduğu soruyla Hyunjin'in celallenmesini beklerken aksine Hyunjin, ifadesini koruyor ya da kaşlarını kaldırıyordu.

"Bunu sen mi söylüyorsun?"

"Zengin değil misin? Kafa da var sende, ne işin var burda o zaman?"

Hyunjin, önünde bulunan küçük not kağıdının üzerine acele etmeden bir şeyler yazmış, ardından Felix'in hâlâ tuttuğu fakat kapandığı telefonunun ekranının üzerine yapıştırmıştı.

"Bunu sana açıklamam için bir neden ver bana."

bu kitapta kim seme olcak
her sey cok karısık
ya da en sonunda herkes mahalle abisi olcak son

200Where stories live. Discover now