fifteen

608 62 5
                                    




Rafların arasından kendisine doğru koşan Somi'yi görünce gülümsedi Yeun.

"Unnie!"

Somi hızla gelip bir süredir görmediği Yeun'a sarıldı. Ayrıldıklarında kaşlarını çatarak Yeun'a baktı.

"Ben yokken Jisung ile tanışmışsın?"

Jisung ile yaptığı anlaşmayı hatırlayıp göz devirdi Yeun.

"Ya, Jisung sana söylemeyecekti sonra hepberaber yeniden tanışacaktık!"

Somi ve Yeun gülerken Somi konuştu.

"Çenesini tutamaz o sincap suratlı."

İkili gülerken etrafta müşteri olmamasından kaynaklanarak bir masaya oturdu.

"Changbin oppa ile kalıyormuşsun."

Kafasını salladı Yeun.

"Öyle oluyor evet."

Güldü Somi.

"Ee nasıl gidiyor çalışmaların?"

"İyi gidiyor, Minho oppa sayesinde hızlı ilerliyorum."

"Oha," dedi Somi.

"Minho oppadan ders mi alıyorsun?"

Kafasını salladı Yeun.

"Ben de geleyim mi nolur?"

"Bilmem, Minho oppaya sorarım sorun olacağını sanmıyorum ama.. Sen Minho oppayı benden daha önceden tanımıyor musun neden şimdiye kadar ders almadın?"

Gözlerini yukarı kaldırarak düşündü Somi.

"Bilmem, aklıma gelmedi sanırım."

Somi'nin telefonu çaldığında birkaç dakika sonra konuştuktan sonra Yeun'a döndü.

"Unnie, ne zaman çıkıyorsun işten?"

Saate baktı Yeun.

"10 dakikam var. Neden?"

"İyi o zaman. Bizimkiler toplanmış sen de gelsene?"

Biraz düşündü Yeun. Sonra Somi'nin ısrarlarından reddedemeyeceğini anladığında kabul etti. Çabuk ısınmıştı bu gruptaki herkese.

10 dakika sonra Somi ile birlikte gidecekleri yere gitmeye başladılar.

"Demek şans eseri herkesle tanıştın."

Gülerek kafasını salladı Yeun.

"Gerçi," dedi Somi.

"Bunlar da o kadar fazla ki yaşarken illa bir kere karşılaşıyorsun."

Yeun sesli bir şekilde gülerken ileride onlara bakan bir grup gördüğünde geldiklerini anladı. Pek de kimsenin olmadığı, yemyeşil bir piknik yerine gelmişlerdi. Etrafta gerçekten de kimsecikler yoktu.

"Noona!"

Jeongin gülerek Yeun'a el salladığında o da karşılık olarak el salladı. Yanlarına vardıklarında çocukların çoktan yere serip üzerinde oturdukları örtünün üstüne oturular. En başta Changbin oturduğu için onun yanına oturmuş bulundu Yeun.

Diğerleri koyu bir sohbete dalmışken Yeun'un kulağına eğildi Changbin.

"Büyükanneme haber verdin mi?"

Küçük bir çocuğun öğretmenine ödevini yaptığını söylemesinin heyecanlıyla hızlıca başını salladı Yeun.

"İşten çıkarken aradım."

Changbin Yeun'un heyecanına gülümserken kafasını salladı ve yanında dönen muhabbete katıldı. Yeun da çok geçmeden kendini konuşurken bulmuştu.

"Yemek yiyelim artık ben açım."

Herkes onaylayıp yanlarında getirdikleri bazı yemekleri kutularından çıkarıp yere koyarken Yeun hiçbir şey getirmediği için hazıra konmuş gibi hissetti bir an.

Changbin bunu fark etmiş olacak ki sesli bir şekilde ortaya konuştu.

"Ah, hazıra konmayalı çok olmuştu."

Changbin bunu söylediğinde aralarından birkaç kişi de ona katıldığında Yeun daha iyi hissetmişti kendini.

Koyu muhabbetli yemeğin ardından Chan oppa yanında getirdiği topu çıkardı çantasından.

"Evet gençler ne oynuyoruz?"

Ortaya atılan birkaç fikirin ardından voleybol oynanmasında karar kılınmıştı. Büyük bir daire oluşturdular ve birbirleriyle paslaşarak oynamaya başladılar. Topu düşüren de oyundan çıkıyordu.

"Yaa! Yeun çok iyi oynuyor!"

"Aynen, sanırım kazanacak!"

Minho oppa ve Jeongin kenardan Yeun'a tezahürat yaparken Yeun da onlara gülümsemekle yetinmişti.

"Ben varken kim kazanıyormuş hayırdır?"

Sooah sahte siniriyle konuşurken topu düşürdüğünde herkes gülmüştü. Sona Chan oppa ve Yeun kaldığında tezahüratlar çoğalmıştı. İyisiyle kötüsüyle tabi.

"Noona, kazanacaksın sen inanıyorum!"

"Kazanırsa da bala kazanmış olur bu."

Yeun Changbine göz devirirken oyuna devam etti fakat son topu düşürmesiyle Chan oppa kazanmıştı.

"O kadar iyi olsaydı kazanırdı, hah"

Yeun tekrardan Changbin'e göz devirdi.

"İlk senin elendiğinin farkındasındır umarım?"

Changbin Yeun'a dil çıkarırken ikinci tura başlamışları bile.

Böyle böyle birkaç tur oynadıklarında saat 9'a geliyordu.

Herkes yavaştan evlerine gitmeye hazırlanmaya başlamıştı bile. Birkaç dakika sonra da herkes ayrılmış evlerine gidiyordu. Bulundukları parktan çıkmak için yürüdükleri yol Yeun'a korkutucu gelmişti. Gece burada tek başına kalsa muhtemelen korkudan ölürdü. Changbin Yeun'un etrafa attığı korku dolu bakışları görmüş olacak ki Yeun'a döndü.

"Ne oldu, korktun mu?"

Changbin'e döndü Yeun.

"Yoo."

Changbin inanmadığını belli ederek güldüğünde Yeun bir şey demeden yürümeye devam etti. Artık korkutucu kısmı geçtikleri için Yeun daha mutluydu. Changbin ise bu sırada biraz tedirgin gibiydi.

"Yeun-ah,"

"Hm?" Changbin'e döndü Yeun.

"Sen bana hep teşekkür ediyorsun ama ben sana hiç teşekkür etmedim."

Yeun bunu beklemediği için şaşkınlığını gizleyemedi. Teşekkür edilecek bir şey yaptığını da sanmıyordu zaten.

"Ne konuda?"

"Geçen hasta olduğumda yanımda kaldığın için teşekkür ederim."

Yeun bunu gerçekten beklemiyordu fakat hoşuna da gitmemiş değildi. Hafifçe gülümseyip kafasını salladı.

"Önemli değil," dedi.

"Hayatımda hasta olduğunda yanında olmamın gerektiği birisi olduğu için mutluyum."

Vardıkları evlerine Changbin'in cevap vermesini beklemeden koşar adımlarla girdi Yeun. Changbin de bir süre olduğu yerde kalıp gülümsedikten sonra peşinden gitti.

[3]Thank U//Seo ChangbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin