68. BÖLÜM

202 16 114
                                    

Yazardan

Doktor biraz sustuktan sonra tekrar devam etti.

Doktor: Annenin durumu çok kritik. Bebeği aldıktan sonra durum daha da berbat bir hal aldı. Elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz, lütfen dirayetli olun.

Yusuf aldığı bu haberlerle neredeyse yıkılmıştı. Doktorun yakasına yapıştı bir anda.

Yusuf: Doktor bana dirayetli ol deme, bana ne yapacağımı söyle! Kan de kan vereyim, can lazım de can vereyim! Yeter ki kurtar karımı!

Doktor: Yusuf bey acınızı anlıyorum, fakat şimdilik kan bağışına gerek yok. Lazım olursa biz size haber veririz. Ayrıca kurtarmak adına elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.

Doktor başka bir şey demeden tekrar girdi içeri. Yusuf bir köşeye oturup sessizce beklemeye başladı. Kalbini hasta eden, ciğerlerini boğan bir ateş vardı içinde. Müjdesini dört gözle beklediği bebeği artık yoktu. Gece uyumadan önce onunla kurduğu hayaller bir bir kaybolmuştu artık. Halbuki neler neler düşünmüştü. Prensesler gibi giydirip nereleri gezdirecekti ona.

Bir yandan da karısına üzülüyordu Yusuf. Tanıştıklarından beri askerlik dışında hiç uzun vadede ayrı kalmamışlardı. Onsuz naparım diye düşünmekten alıkoyamadı kendini. İçi acıyordu, en çok da sol yanı. Düşünmeyi o an bıraktı. Kendi kendini inandırmaya çalıştı. Melisa kurtulacaktı, burdan, bu hastaneden beraber çıkacaklardı.

İki saat boyunca bir gram bile yitirmedi umudunu Yusuf. Aynı doktor tekrar çıktığında dışarı, bir şeylerin ters gittiğini yüz ifadesinden anlamıştı.

Yavaşça ayağa kalktı, gözlerini doktorun yüzüne dikti ve söyleyeceklerini beklemeye başladı.

Doktor: Biz elimizden geleni yaptık. Çabalarımız sonuç vermedi. Ve maalesef, anneyi de kaybettik.

Yusuf duyduklarını anlayamadı, anlamak istemedi. Kendinde değildi, ayakta duramıyordu. Çöktü dizlerinin üstüne, sesi çıktığınca haykırdı acısını.

(Aylar sonrasından güncelleme: Bu bölümü yazarken Gönül Dağı diye bir dizi yoktu. Geçenlerde yayımlanan sezon finali bölümünde, Taner'in Dilek'i kaybettiğinde yaşadığı acıyı izlerken aklıma bu bölüm geldi. Bu bölümü yazarken aklımdan geçen tam olarak oydu. Aklınızda biraz olsun somutlaşması için multimedyaya videoyu bırakıyorum. İyi okumalar:))

Koridorun ucunda oturan siyah kapşonlu genç, Yusuf'un bağırışını duyduğunda başını hafif kaldırıp onu izledi. Onun ve ailesinin nasıl bağırıp ağladığını, kendini nasıl paraladığını izledi. Sinsi bir tebessüm oluştu yüzünde. Yanından geçen doktor ona baktı, kapüşonlu genç siyah maskesini kaldırıp ayağa kalktı ve on adım arkasından takip etti doktoru.

Odaya girdi ve maskesini çıkardı. Kapüşonunu da omzuna doğru sıyırdığında yüzü besbelli ortadaydı.

Doktor: Adnan bey, şimdi napıyoruz?

Adnan: Önce şu doktoru çöz, sonra görünmeden çıkalım. Yusuf öbür koridorda, yakalanmamız an meselesi. En ufak bir dikkatsizliğinizde, yemin ederim hepinizin kafasına sıkarım.

Adam sırtındaki önlüğü çıkarıp astı, ardından dolaba kilitledikleri doktoru ordan çıkarıp çözdü. Adnan silahı doktora doğrulttuğunda, doktor bembeyaz kesildi. Adam ağzındaki bandı açtı.

Adnan: Bir kişiye bundan bahsedersen ölürsün doktor. Beni tanımıyorsun, anlaşıldı mı?

Doktor sustu.

Adnan: ANLAŞILDI MI DEDİM!

Doktor: E-evet evet anladım.

Adnan: Ağzını açmayacaksın.

Adnan silahını beline yerleştirdi, maskesini ve kapüşonunu taktı. Odadan çıktıklarında adamına döndü.

Adnan: Hemşireleri naptın?

"Önüme gelene izinlisin dedim, doktor sandıklarından pek çaktıklarını sanmam. Kızın yanına kendim girdim." dedi Ares.

Adnan: İğneyi yaptın mı?

Ares: Yaptım, şimdiye gitmiştir.

Konuşa konuşa çıktılar hastaneden.

Yusuflar ise doktor cesedin inceleme için adli tıpa gönderileceğini söyleyince eve dönmek zorunda kaldılar. Orada kalmalarının bir manası yoktu.

Yusufun gözleri dikiz aynasında sevgilisini arıyordu. Yan koltuğa kayıyordu bakışları, orada da bulamayınca tekrar ağlamaya başlıyordu. Zor zahmet vardılar eve.

Yusuf girmek istemedi eve. Onsuz ne yapabilirdi ki bu dört duvar arasında? Hala öldüğünü idrak edememişti. Sanki uzaklara gitmiş, birazdan geri gelecek, sımsıkı sarılacaktı Yusuf'a. Teselli edecekti onu.

Mehmet: Yusuf hadi gel oğlum.

Başını iki yana salladı Yusuf.

Yusuf: Sen gir baba, b-ben Melisamı bekleyeceğim.

Mehmet: Oğlum hadi girelim gel. Hem annenleri de çağırdım onlar da gelecek birazdan.

Yusuf: Baba gir ben bekleyeceğim.

Mehmet: Gelmeyecek ama o.

Giriş kapısına dikti gözlerini.

Yusuf: Baba beni göremezse çok üzülür, çok korkar.

Mehmet Bey daha fazla tutamadı gözyaşlarını. Hem torununu hem kızını kaybetmişti. Onların acısı hala yüreğindeyken, bir de Yusuf'un bu sözleri daha da yaralıyordu onu.

Mehmet: Benim çarşıdan almam gerekenler var, birkaç saate dönerim.

Hiç cevap beklemeden çıktı gitti kapıdan. İçi daralıyordu, kalbi sıkışıyordu. Evlat acısı, çok ama çok zordu. Her ne kadar bunu yapmamak için ölmeyi dilese de, kızına karşı bu konuda sorumluydu. Hangi baba isterdi ki evladına dünya üzerinde alınacak binlerce şey varken kefen almayı?

Yusuf'u şimdi daha iyi anlıyordu. Kendisi kızının acısına dayanamazken, o hem çocuğunu, hem de eşini kaybetmişti.

Acılı adamın içi kan ağlıyordu, sessizce çarşıya doğru yol aldı. Ayakları geri geri gidiyordu. Onunla bu sokaklarda gezdiğini hatırladı. Her geldiğinde illa bir elbise alırdı ona. Şimdi yalnız başına gelip, elbise yerine kefen almak, inanın ki onun için çok zordu, çok acıydı.

Yusuf ise kendi kendine kah evde, kah bahçede dönüp duruyordu. Ağlamak istiyordu, ağlayamıyordu. Ağlasa rahatlayacaktı aslında. Sabah sapasağlam gördüğü eşinin saatler sonra ölmesini anlayamıyordu, almıyordu aklı. Şimdi napacaktı peki? Nasıl devam edecekti hayatına?

Odasına çıktı ağır adımlarla. Girer girmez burnuna gelen hoş koku gözkerini doldurmaya yetmişti ve artmıştı bile. Kapattı kapıyı, Melisa'nın yastığını kucağına alarak yere oturdu ve duvara yaslandı. Yüzünü yastığa gömdü, hıçkırarak ağlamaya başladı.

Selamsssssss

Naberssss?

İyisinizdir inşallah

Bölüm nasıldı beğendiniz mi?

Pek yazamadım mazur görün

Yeni bir kitap yazmaya başladım, görmüşsünüzdür büyük ihtimal. Ona da bakarsanız çook memnun olurum

Görüşürüz gençler kendinize iyi bakın!

Sadece SenOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz