48. BÖLÜM

331 15 138
                                    

Yahya'dan

Erva'yı aramaya devam ediyorduk. Polise birkaç defa gitmemize rağmen hepsinde de işlem başlatabilmek için üstünden bir gün geçmesi gerektiğini söylediler.

Gece gelmesini beklediğim için uyumadığımdan şu an aşırı derecede yorgundum. Ama durmayacaktım, onu bulana kadar asla durmayacaktım. Aleyhimize işleyen her dakika umudumu daha da kaybetmeme neden oluyordu.

Resul gittikleri yerde yanmakta olan bir ev gördüklerini söylediğinde toplanıp oraya gitmiştik. İtfaiyenin gelmesini beklerken kendi imkanlarımızla yangını söndürmeye çalışıyorduk.

Bir ara kesik bir çığlık duyunca duraksadım. Eve biraz daha yaklaştığımda bir takım sesler duyunca evin yanmasını umursamadan içeri daldım. Yüzüme çarpan yoğun duman bulutu bir an nefes almamı engellese de kolumu yüzüme siper edip ilerlemeye devam ettim.

Ev üç odadan ibaretti. İki odaya baktıktan sonra son odaya doğru yürüdüm. Kapıyı açar açmaz yüzüme vuran dumanla birkaç adım geriledim. Odaya girdiğimde yerde sandalyeye bağlı bir kadın gördüm. Ona yaklaşıp saçlarını geriye attım.

"Yahya" diyebildi kısık bir sesle.

Bense ellerimle bağlı olduğu ipleri koparmaya çalışıyordum.

Ben: Dayan sevgilim, gidicez burdan dayan!

Erva bayılmak üzereydi, son bir hamleyle ipi iki ucundan çektiğimde ellerimde oluşan yanma hissini umursamadan onu kucağıma aldım. Kolumu yüzüne siper ettim ve koşarak kendimi dışarı attım.

Dışarı çıkar çıkmaz yere çöktüm. Erva'yı kendine getirmek için yanaklarına vurdum birkaç defa. Bakmaya doyamadığım güzel yüzü yara bere içinde kalmıştı.

Yanıma gelen Resul'e arabasını getirmesini söyledikten sonra Erva'yı tekrar kucağıma aldım. Arabaya bindirdikten sonra ben de Resul'ün yanına geçtim.

Ona bunu kim, neden yapmıştı? Neden onu eve kilitlemişlerdi? En önemlisi de bunu kimin yaptığıydı. Her kim olursa olsun, ona dünyayı dar edecektim. Ervama bunu yapanların bugün ölüm günleri olacaktı.

Resul: Yahya rahatla biraz şimdi parmaklarını kıracaksın!

Resul'ün bağırmasıyla kendime geldim. Parmaklarımı birbirinden ayırdıktan sonra derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştım ama olmuyordu, sakin kalamıyordum. Kimin yaptığı hakkında gram fikrimin olmaması beni daha da delirtiyordu.

Eski sevgililerinin yapabilme ihtimalini düşündüm önce. Ama hepsi beni tanıyor ve birlikte olduğumuzu biliyorlardı. Ayrıca bana rağmen Erva'yı kaçırıp ona bu işkenceleri edecek kadar cesareti olan biri yoktu aralarında.

Arkadaşlarını düşündüm, ama arasının iyi olmadığı arkadaşı yoktu.

Bir an duraksadım. O yanan ev, Eylem'in değil miydi? Kim öz kardeşine bunları yapardı ki? Biraz daha düşününce taşlar yerine oturmaya başladı. Erva'nın anne babası Erva'ya küs oldukları halde, kaybolduğunu söylediğimizde ikisi de bir korkuya kapılmış, hatta bizimle beraber aramaya gelmişlerdi. Ama Eylem o gün hiç ortalarda gözükmemişti.

Hastaneye gelmemizle düşüncelerimden sıyrılıp hızla arabadan indim ve sedye istedim. Arkamızdaki arabadan inen Yusuf'a hastaneye girmeden bağırdım.

Ben: O EYLEM'İ BULUN BANA!

Yusuf önce duraksadı, sonra hiçbir şey demeden Recep'i de alıp gitti.

Yusuf'tan

Melisa'ya üstü kapalı bir şekilde planımı anlatıp onu eve geri yolladım. Gereksiz yere kıskançlık krizi geçirsin istemezdim.

Sadece SenWhere stories live. Discover now