4. Part

1.2K 108 42
                                    

    "Bay Natthawut neden beni aramadı da sizi gönderdi?" şüpheyle bakıyordu bize muhasebeci adam.

    Ofisindeki rahatsız koltuklarda yanyana oturuyorduk Bright'la. Karşımızdaki dolandırıcıyı kafalayabilirsek tüm olayı çözecek, çeteyi çökertebilecektik.

    Yanımdaki çok bilmiş herif bana dönmüş "Hadi bakalım şimdi ne bok yiyeceksin?" der gibi bakıyordu. Sakin olmalıyım. Plana sadık kalmalıyım. Bunu yapabilirim. Bunu kesinlikle yapmalıyım. Yanımdaki gereksize bir gerizekalı olmadığımı kanıtlamalıyım.

    "Bay Natthawut bugünlerde çok gergin. Telefonlarının dinlendiğini, nereye gitse sürekli takip edildiğini düşünüyor. Bu yüzden de ihtiyatlı davranmak istiyor. Bazı sıkıntıları var şirketteki girdi çıktı işlemleriyle ilgili. Sizin yardımınıza ihtiyacı var. Ama bunu gizli yapmak istiyor tabiki de. Bu yüzden de sizinle konuşmak için bizi gönderdi. İsterseniz arayıp sorabilirsiniz ama size çok sinirleneceğini garanti edebilirim. Onu az çok tanıyorsunuzdur."

    Muhasebeci dediklerimi düşünüp tartı, şüphesi tam anlamıyla geçmese de ikna olmaktan başka bir şansı yok gibiydi. Sonunda da pes edip bize iş ile ilgili gerekli bilgileri sormaya başladı.

    Aklıma ne geliyorsa sıraladım. Islak imzayla düzenlenmiş evraklar, raporlardaki tutarsızlıkların düzenlenmesi, aklanacak paranın miktarı gibi... İşler ne kadar büyükse bizim muhasebecinin gözleri de o kadar büyüyordu. Ucunda büyük paralar dönüyordu sonuçta.

    Adamımızın gözü paradan dönmüştü belli, ifadesine yansıyordu kafasından geçenler. 

    "Tamam bütün dediklerinizi hallederiz. Siz bana evrakları ve parayı getirin gerisi bende."

    El ele sıkıştık, anlaşma sağlanmıştı. Bright hala anlamamış gibi bana bakıyordu. "Ne olacak şimdi?" der gibi bir ifadesi vardı. Asıl bu adam gerizekalıydı.

    "Biz gidelim o zaman size gerekenleri getirelim. Siz her zamanki yerinizde mi olacaksınız?" 

    "Evet oraya getirirsiniz. Adresi biliyorsunuzdur değil mi?"

    "Biliyorum ben. Akşam görüşürüz o zaman." Ayağa kalkmıştım. Tam dönüp gidecekken muhasebeci bizi şaşırtan bir soru sordu.

    "Ben sizi daha önce gördüm mü? Yüzünüz çok tanıdık geliyor da?" Şüphe tekrar yerleşmişti yüzüne.

    Siktir, dün bizi barda görmüştü. Gay bar olmasına rağmen öpüşen iki erkeğe dönüp bakmıştı bu şerefsiz sırıtan bir suratla. Belli ki manzara hoşuna gitmişti. Anılar kafamda canlanınca tekrar kızardım.

    "Muhtemel daha önceki ortak çalışmalarımızda Bay Natthawut'un yanında görmüşsünüzdür." Bizi kurtaran Bright'tı bu sefer. Aferin kereta iyi yırttın bu kez.

    "Büyük bir ihtimal" dedi adam ve bizi daha fazla sorgulamasın diye dönüp çıktık ofisinden.

    "Neydi bu şimdi? Ne yapmaya çalıştın ki? Adam ne güzel elimizdeydi, çözüverecektik olayı." 

    Arabanın içinde oturmuş sinirli bir şekilde bana söylenip duruyordu. Onu sinir etmek çok hoşuma gitmişti.

    "Gerçekten anlamadın değil mi? Ben de seni daha zeki sanırdım. O kadar olayı nasıl çözdün sen? Şans meleğin falan mı var? Çünkü zekanın pek yardımcı olduğunu sanmıyorum."

    Kulaklarıma varana kadar sırıtıyordum. Ukala herifi mosmor etmek hoştu.

    "Ne saçmalıyorsun? Planın neydi adam akıllı anlatsana bi"

The Officer || BrightWin✔️Where stories live. Discover now