9. Part

1.1K 90 117
                                    

Bright

    Hala suratı asık bir şekilde oturuyordu yanımda. Namtan'ın yanından ayrılmış geriye kalan işleri halletmek için bir an önce yola koyulmuştuk. Arabada sessizlik hakimdi. Elindeki dosyaya gömülmüş, kafasını dahi kaldırıp da benden tarafa bakmıyordu. Maksatım eğlenmekti bu adamla ama böyle surat asarsa nasıl olacaktı ki. Tüm eğlencem kursağımda kalmıştı.

    Namtan yarın için randevu ayarlamıştı başkan yardımcısıyla. Win için bir takım elbisesi ayarlamamız gerekiyordu. Tam bir iş insanı görünümü kazandırmamız gerekiyordu ona.

    "Neden benim konuşmam lazım illa adamla? Pekala ben olmadan da yapabilirsin bu görevi." sonunda konuşmuştu minik tavşanım.

    "Çünkü adam beni fark etmiş olabilir bu riski göze alamam." sorgulayan gözlerle bakmıştı bana. Gözlerimiz saniyenin onda biri kadar birbirine değince içimde bir rahatlama oldu sanki. Neden bana kızgın olmasını bu kadar umursuyordum ki? Zaten amacım onu deli etmek, sinirlendirmek değil miydi?

    "Günlerce adamı takip ettim bir açığını yakalarım umuduyla. Bir türlü bulamadım hiç açık vermiyordu. Bu yüzden de riski göze alıp daha yakın takibe aldım. Hemen farkına vardı takip edildiğinin daha dikkatli davranmaya başladı. Beni gördü mü görmedi mi bilmiyorum ama bu riski göze alamam. Hem senin masum bir yüzün var, kimse senden şüphe duymaz."

    Hiç tepki vermemişti son söylediklerime. Ne utanma ne kızarma ne de bir hoşlanma belirtisi. Hala çok ciddiydi. Kahretsin oyuncağım elimin arasından kayıp gidiyordu.

    "Muhasebeciyi üstün zekan ve yeteneklerinle nasıl enselediysen bu görevi de aynı başarıyla sonuçlandıracağına eminim." Gözlerini kaçırdı camdan dışarı bakmaya başladı tavşanım. Kulaklarının kızardığını fark ettim. İşte olmuştu sahalara yine dönmüştük. Emin bir gülümsemeyle kendime geldim.

    Ünlü ve pahalı bir markanın mağazasına geldik. Buradaki takım elbiseler çok pahalı ve kaliteliydi tam da istediğim gibi. Eğer planın istediğimiz gibi gitmesini istiyorsak kusursuz olmalıydı her şey.

    "Hoşgeldiniz. Size ben yardım edeceğim. Nasıl bir takım elbise istersiniz kendinize göre? Ne isterseniz yardım edebilirim sizin için beyfendi." Mağaza çalışanı ufak tefek bir kızdı. Güzel bir görünümü vardı ama sesindeki ve bakışlarındaki flörtöz tavır hoşuma gitmemişti.

    "Sizin gibi kaslı ve yakışıklı bir beyfendi için harika takım elbiselerimiz var buyurun lütfen." koluma girmiş çekiştirmeye çalışıyordu beni ufacık kız. Gayr-i ihtiyari Win'e dönüp baktım gözlerinde yine aynı bakış. Neden bugün herkes üstüme üstüme geliyordu ki. Başka zaman olsa bu kızın flörtöz tavrıyla gururlanırdım ama şimdi canımı sıkıyordu.

    Kendimi kızın ahtapot gibi sarılmış kollarından kurtarıp "Kendim için değil arkadaşım için bir şeyler almaya geldik." deyip Win'i işaret ettim. Kız bozulmuştu belli kaçırdığı fırsata. Fazla uzatmadan takıldık kızın peşine, Win'in bedenine uygun bir iki takım elbise gösterdi içlerinden hoşumuza gidenleri seçtik. Win elindeki kıyafetleri alıp kabine girdi, ben de beklemeye koyuldum kızın gözü hala bendeydi. Elime sehpadaki dergilerden birini alıp onunla ilgilenmeye çalıştım.

    Kızın "Vay canına çok yakışmış gerçekten. Çok hoş görünüyorsunuz." demesiyle kafamı o tarafa çevirdim. Nefesim kesilmişti gördüğüm şey karşısında. Üzerindeki siyah takım elbise harika durmuştu. İçine giydiği beyaz gömlek beyaz tenini daha da ortaya çıkarmıştı. Karşımda gece siyahı saçlarıyla, beyaz pürüzsüz teniyle muhteşem görünen siyah takım elbiseli bir Win duruyordu. Bir süre kendime gelemedim.

The Officer || BrightWin✔️Where stories live. Discover now