Sherlock Holmes'ün Dava Defteri | 4

155 8 0
                                    

ÜÇ ÇATILI EV


Bay Sherlock Holmes ile olan maceralarımdan hiçbiri, "Üç Çatılı Ev" olarak adlandırdığım bu macera kadar ani ve dramatik bir şekilde başlamamıştı. Holmes'u birkaç gündür görmemiştim ve ilgilenmeye başladığı yeni faaliyet alanı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Neyse, o sabah epey konuşkan bir hali vardı, beni şöminenin yanında duran eskimiş alçak bir koltuğa oturtmuştu, kendisi de ağzında piposuyla tam karşımdaki sandalyede oturuyordu. Derken bir ziyaretçi geldi. Eğer, kızgın bir boğa geldi dersem, olan biteni daha net yansıtmış olurum.

Kapı ardına kadar açıldı ve iri bir zenci odaya daldı. Yüzünde o korkunç ifade olmasaydı, üzerine giydiği gri ekose ceketi ve uçuşan somon renkli kravatıyla bir çizgi roman kahramanı olabilirdi. Geniş yüzü ve basık burnu hemen dikkati çekiyordu, kara gözlerindeki öfkenin küllenmiş pırıltısıyla bir Holmes'e, bir bana bakıyordu:

"Beyler, Bay Holmes hanginiz?" diye sordu.

Holmes, eliyle piposunu kaldırarak isteksizce gülümsedi.

"Ah, demek sizsiniz!", dedi adam, kabaca ve yavaş bir adımla masanın ucuna yaklaşarak:

"Bana bakın Bay Holmes, insanların işlerinden elinizi çekin. Bırakın herkes kendi işine baksın. Anladınız mı, Bay Holmes?"

"Devam edin," dedi Holmes, "çok iyi gidiyorsunuz."

"Ah, çok iyi, değil mi?" diye homurdandı yabani adam. "Kahrolası, eğer seni biraz kesip budarsam hiç de iyi olmayacak. Daha önce senin gibilerle çok uğraştım ben, onlarla işim bittiğinde hiç de iyi görünmüyorlardı. Bak bakalım Bay Holmes!"

Kocaman yumruğunu sıkıp, arkadaşımın burnuna doğru tuttu. Holmes yumruğu büyük bir dikkatle inceler gibi yaptıktan sonra, "Sen bu şekilde mi doğdun?" diye sordu, "Yoksa peyderpey mi bu hale geldin?"

Arkadaşımın buz gibi soğuk tavırlarından mıdır, yoksa şömine maşasını alırken çıkardığım gürültüden midir nedir, ziyaretçimizin hiddeti biraz yatıştı:

"Yani, seni uyarıyorum," dedi." "Harrow ile ilgilenen bir arkadaşım var. Ne demek istediğimi anlıyorsun, değil mi? Sen kanun değilsin, ben de kanun adamı değilim, eğer gelecek olursan, beni karşında bulursun, unutma!"

"Ben de bir süredir sizi görmek istiyordum." dedi Holmes. "Size oturun demeyeceğim, çünkü kokunuzu sevmedim, fakat siz şu boksör Steve Dixie değil misiniz?"

"Doğru, bu benim adım, Bay Holmes, dudaklarını uzatırsan sana bunu ispatlayabilirim."

"Yok, bence sizin bu dudaklara hiç ihtiyacınız yok," dedi Holmes, adamın biçimsiz dudaklarına bakarak. "O değil de, şu Holborn Barının önünde genç Perkins'in öldürülmesiyle ilgili... Sahi siz gitmiyor muydunuz?"

Zenci birden olduğu yerde kaldı, birden yüzü donuklaştı. "Bu konuşmayı duymak istemiyorum," dedi. "Bu Perkins'le ne alakam olabilir, Bay Holmes? Bu oğlan belaya girdiği zaman, Birmingham'da, Bull Ring'te antrenmandaydım."

"Evet, bunu yargıca anlatırsın Steve," dedi Holmes. "Seni ve Barney Stockdale'i takip etmiştim."

"Tanrı'm bana yardım et! Bay Holmes..."

"Bu kadar yeter. Şimdi bas git buradan. Nasıl olsa gerektiğinde ben seni bulurum."

"İyi günler Bay Holmes. Ümit ediyorum ki bu ziyaretim hakkında kötü düşünceleriniz yoktur?"

"Eğer seni buraya kimin gönderdiğini söylemezsen, olabilir."

"Bunu sizden gizleyecek değilim Bay Holmes, az önce bahsettiğiniz adam gönderdi beni."

Sherlock Holmes - 3. CiltWhere stories live. Discover now