7.Bölüm BAKICI

2.4K 128 22
                                    

Ellerimi yıkayıp ocağın altını kapatırken bir yandan da Gizem ve Anya'nın kavgalarını görmezden gelmeye çalışıyordum. Birbirlerine gıcık olan iki kardeş gibi bir halleri vardı ve sürekli didişiyorlardı. Gizem'in bir köpekle laf dalaşına girmesine mi şaşırayım, Anya'nın sürekli Gizem'e hırlamasına mı şaşırayım bilemiyordum.

"Ya bak git başımdan yolarım bütün tüylerini!" diye bir ses yükseldi evden. Yaklaşık yarım saattir aynı ses yükseliyordu zaten...

"Furkan al şu kuduruğu!" diye ciyaklayıp mutfağa koştu ve arkama saklandı. Anya ise mutfağın önünde bekliyor ve hırlayarak Gizem'e bakıyordu.

"Bağırma artık," dedim bıkkınca. Anya'nın mutfağa girmesi yasaktı ve kapıda oldukça sinirli bir şekilde bekliyordu.

"Ne demek bağırma? Et niyetine yiyecek hayvan beni Ilgaz."

Gizem'i duymazdan gelip mutfaktan çıktım ve salona geçtim, Anya da peşimden geldi. Semih odada ders çalışıyor Furkan ise koltuğun üzerinde oturmuş gülerek bizi izliyordu.

"Gülüm gelmiş," diyerek yanıma gelip kolumun altına girdi. Anya ise ayaklarımın dibine çökmüş ve kendini sevdiriyordu.

"Dur oğlum," diye hafifçe uzaklaştırdım Furkan'ı. "Sıcakladım."

Beni dinlemeden iyice girdi dibime ve kafasını göğsüme yasladı.

"Yemek yedikten sonra derse geç," dedim saçını okşarken. "Fazla boşlayınca toplarlaman zor oluyor."

"Tamam abla sen merak etme." diye cevap verdi bıkkınca. Semih ders çalışmayı ne kadar seviyorsa, Furkan da bir o kadar sevmiyordu. Semih gözü kapalı tıp kazanırken, Furkan'ın ona yetişmesi doğal olarak çok zor olmuştu. İkisi de çok zeki ve çalışkan çocuklar olduğundan aklım kalmıyordu fakat gene de salmak pek mantıklı olmazdı.

"Kuduruk pis." diye fısıldayıp karşı koltuğa oturdu Gizem. Anya ise tip tip ona bakmayı sürdürüyordu.

Bir elimin arasında Furkan'ın turuncu saçları, diğer elimde ise Anya'nın tüylerini huzurla okşuyordum ki çalan kapıyla duraksadım.

"Geldim!" diye bağırıp kapıya koştu Gizem.

Bir kolu Yiğit'in omzunda, diğer kolu alçıda; oldukça memnunsuz ve asık suratlı Aslan, kapıda dikiliyordu. Gerçekten yüzündeki ifade o kadar katıydı ki eve alıp almamak arasında gidip geldim. Saçları, aquaman edasıyla asice dağılmıştı omzuna.

"Hoş geldin kütük." diye Yiğit'e seslendi Gizem. Küçük bir kızdan farkı yoktu resmen.

"Hoş bulduk çirkin." dedi Yiğit ve Aslan'la birlikte içeri girdi. Onlar girince ben de ayağa kalkıp yanlarına gittim.

"Misafir odası hazır," dedim Aslan'a bakarak. "Odan benimkinin yanında hemen. Çıkıp yerleşelim."

Yeşil gözleri boş bir şekilde suratıma baksa da üşüdüğümü hissettim. Bilinçli yapmıyordu belki de ama gerçekten oldukça katı ve soğuk bir adamdı. En ufak bir samimiyet veya canlılık hissedemiyordunuz ona bakarken.

"Çıkalım." diyerek kestirip attı. Kolunu muhtemelem zorla dayadığı Yiğit'den çekmişti ve sapasağlam ayakta durabiliyordu. Kafasındaki sargı ve sağ kolundaki alçı yerli yerindeydi.

"Tutun bana," diyerek elimi uzattım. "Merdiven çıkacağız."

Öyle bir baktı ki, anında elimi indirip geri çekilesim geldi. Sabrımı zorluyordu. O Yiğit için buradaydı, ben de Yiğit için ona yardım ediyordum. Ben kendimden müsamaha gösteriyorsam o da göstermek zorundaydı. Böyle tip tip bakmaya devam edecekse eğer, onu merdivenlerden aşağı atıp 'ne halin varsa gör' dememe az kalmıştı.

ILGAZWhere stories live. Discover now