Bir İşaret

17.8K 264 94
                                    

Kaş'ta bunaltmayacak kadar sıcak üşütmeyecek kadar serin bir Ağustos gecesi... Karanlıkta ışığıyla istiridyesi Akdeniz'in içinde bir inci gibi parlayan Meis manzarasına nazır gözlerden uzak bir ev... Pek de yakın olmayan bir yerlerden kulağa ulaşmayı başaran tatlı bir müzik sesi... Rüzgârın denizden ödünç alıp tene vurduğu tuzun kokusu...

İnsanın içini huzurla dolduracak her şey bir arada diye düşünebilirdi Ali eğer en büyük huzursuzluk kafasının içinde olmasaydı. Önceki geceye dair ötelemeye çalıştığı anılar bir bir gözünün önünden geçtikçe oturduğu yerde duruşu daha çok kamburlaştı. Kenetli parmakları birbirinin etrafında daha hızlı dolaşmaya başladı. Başarısızlık hissinin sebep olduğu o pis renk her yerdeydi ve Ali'nin başka herhangi bir şey görmesine imkân vermiyordu. O rengin dilinde bıraktığı buruk tat olası felaket senaryolarıyla birleşti. Nazlı her zaman olduğu gibi anlayışlı davranmış ve sorun etmediğini söylemişti. Üstelik o gece neredeyse sabaha kadar Ali'nin aklını dağıtmak için durmadan konuşup başka başka bir sürü şeyden bahsetmişti. Ali bunun farkındaydı. Gün içinde de sık sık Nazlı'yı gözlemlemiş ve keyifli ruh halinin gerçek olduğuna karar vermişti. Ama nereye kadar bu böyle gidecekti? Ya Nazlı bıkarsa daha da kötüsü ya çok mutsuz olur ama saklarsa? İşte Ali buna hiç dayanamazdı. Bunun düşüncesi bile korkuyla ayağa fırlayıp bir sağa bir sola hızlı hızlı turlamasına neden oldu. Panik onu ele geçirmeye başlarken kendini telkin etmeye çalıştı.

"Nazlım yapmaz! Beni bırakmaz. Hem mutsuz olursa bana söyler. Nazlım benden saklamaz. Bana yalan söylemez!"

Yeni bir krizin eşikte olduğunu hissedince kalp atışları hızlandı. Solukları düzensizleşti. Eski bir alışkanlıkla sakinleşmek için elini şortunun cebine attı ama neşteri yoktu. Ne vakit kriz geçirecek olsa Nazlısı zaten ne yapacağını bilir bir şekilde onu sakinleştirirdi. Uzun zamandır bir krizi kontrol etmek için neşterine ihtiyaç duymuyordu. Demir'in dediği gibi Dert yok, Nazlı vardı Ali için. Yine de abisinden kalan hatırayı yanından ayırmazdı. Ama şimdi cebinde olmadığına göre evin üst katında bulunan odalarında eşyaların içinde bir yerde olmalıydı neşter. Aramak için yorgunluktan salonda uyuyakalmış Nazlı'nın yanından geçmek zorundaydı. Ne kadar sessiz olursa olsun mesleki alışkanlık yüzünden uykusu oldukça hafif olan Nazlı'yı uyandırma ihtimali %98'e yakındı. Nazlı uyanırsa yüzüne bir kez bakar ve üzüldüğünü anlardı. Anlarsa sebebini sorardı. Ali söylemek istemezse zorlamaz ama Ali üzüldüğü için çok üzülürdü.

Ali'yi durduran şey Nazlı'yı üzme olasılığı oldu. Hevesle aldığı dondurmayı tadına bakamadan yere düşüren bir çocuğun masum hüznü yerleşti yüzüne. Çaresizlik içinde az önce kalktığı yere çöktü. Başını ellerinin arasına aldı. İçinde yükselen hiç durmadan başına vurma dürtüsüne güçlükle hakim oldu. Bu, Nazlı'yı üzen bir başka şeydi. Nazlı görmüyor olsa bile onun kalbini kıracak bir şey yapmak istemiyordu. Başka bir yol bulmalıydı. Neşter olmadan, Nazlı olmadan nasıl her şey yoluna girerdi? Sahi Nazlı nasıl yapıyordu? Bir zamanlar neşter olmadan geçirdiği krizleri kolayca atlatamazken Nazlı ne yapmıştı da bunu başarmıştı? Ali bu sorunun cevabını bulmaya odaklandı. Böyle durumlarda Nazlı hep güzel şeylerden bahseder dikkatini dağıtırdı. Ali de güzel şeyler düşünüp kötü düşüncelerden uzaklaşmayı denedi.

Birkaç gün öncesine döndü zihninde. Her şey ne kadar güzeldi! Baktığı her yerde gökkuşağının tüm renklerini görüyordu ve hayatında ilk kez birçok rengi bir arada görmek onu rahatsız etmemişti. Heyecanlıydı Ali. Ama bu insanı korkutan bir heyecan değildi. Aksine içini coşturan hiç yorulmadan saatlerce koşabilecekmiş gibi hissettiren türdendi. Ali bu heyecanı sevmişti. Birçok erkeği canından bezdirecek upuzun yapılacaklar listesi ya da düşünülmesi gereken binlerce detay Ali'nin sıradışı zihni için çocuk oyuncağıydı. Sadece neyin nasıl yapılması gerektiğiyle ilgili basit yönlendirmelere ihtiyaç duyuyordu ki bu da Nazlı'nın hiç zorlanmadan yapabildiği bir şeydi. Üstelik Demir ve Doruk'un iddia ettiği gibi Nazlı bu süreçte dırdırcı, hiçbir şeyi beğenmeyen, kavgacı bir insan haline de gelmemişti. Aksine hep ortayı bulma her şeyi Ali'ye uygun, onu zorlamayacak şekilde organize etme eğilimindeydi. Birlikte verdikleri tüm kararlarda Nazlı, önceliğinin bu olduğunu hep hissettirmişti. Sanki Ali rahat olduğu sürece onun için kalan her şey ikinci plandaydı. Bunun bilincinde olmak Ali'yi gevşetiyor ve daha kaygısız davranmasını sağlıyordu.

Aşk Nereden Nereye? -ALNAZ-Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora