❦ YENİ BİR DİLEK /BÖLÜM ●17●

61.3K 8.4K 2K
                                    

Hellö 💦

Üzüldüğünüzde, insanlar sizi sadece üzülmüş olarak görürler. Akıllarında dolanan tek etken, üzülmüş olduğunuzdur. Neye, nasıl ve ne için üzüldüğünüzü sorgulamaksızın sadece üzülmüş olduğunuza ve buna karşı sizi nasıl mutlu edeceklerine odaklanırlar. Oysaki kimse sormuyor ki üzülmenizin kaynağı bilinmeden nasıl mutlu olunacak?

Üzen insanlar, o vakit içerisinde kendi üzgünlüklerine odaklanır ve bunun çaresi adına iki tarafın da birbirini affetmesini bekler. Bekleyenler ise hatanın asıl kaynağıyken affedilebileceklerini sanırlar. Oysaki kendileri de bilirler, affedilecekleri tek etken, unutulmuş gibi yapmaktan geçiyordur.

Ben soğuk suyun altında ürpermiş, bütün uzuvlarım uyanmış bir hâlde öylece kalakalmışken, kollarımı bedenime sarıp göğüslerimi kapatma isteğim bir utanç değil aslında. Karşımdaki insanın Vural olması her şey için kendimi saklamama yetiyordu.

Geceleri onunla yatağa giriyor, sabahları onunla sarmaş dolaş uyanıyordum. Canı bana sıkılınca bir çöp gibi kenara fırlatılıp hatamı anlamam bekleniyordu. Bense onun hatalarını görerek daha da ıstırap içerisinde kendimi yok ediyordum. Benim kişiliğim neredeydi? Özgürce savurduğum ruhumun sesi çıkmıyordu uzun zamandır. Kabullenmiş miydi Vural'ın bütün bu acımasız çehresini de köşesine çekilmiş, bana el sallayamıyordu?

O an anladım. Islak, gergin bir şekilde olduğum yerde durup ona aşağıdan bakarken karşımdaki adamın beni altın bir kafeste sevdiğini anladım. Görmek istediği tam da buydu. Mutlu olmamı istiyordu ama kendi kollarının arasında. Ona bakmamı istiyordu ama onun izin verdiği uzaklıkta. Konuşmamı istiyordu ama sesim fazla yüksek çıkmasın. Nefes almamı bekliyordu ama fazla ciğerlerime ulaşmadan vermemi bekliyordu. Yaşamla ölüm arasında olan o arafta yaşamamı, azı ya da fazlası olursa yeniden istediği hâle gelene kadar beni hapsetmeyi istiyordu.

Gözleri benim kendimi kapatma isteğime karşılık sadece bir kere aşağı kaymıştı. Durumu anlamış ve hemen ardından yeniden gözlerini gözlerime çıkarmıştı. Orada benim önemsediğim çıplaklığımın sanki onun gözünde bir değeri yokmuş gibi. Uzanıp beni kollarımdan tutarken bir şey söylemek için dudaklarını araladı ama hemen ardından ona nasıl bakıyorsam, bir an sustu ve öylece anlamaya çalışırcasına gözlerime baktı. Bekledi. Ben de bekledim. Dudaklarının arasından çıkacak sözleri değil, bu vaktin ne zaman geçeceğini ve hızlandırılmış hâlini ne zaman göreceğimi bekledim. Zira karşımda durup bana bakan bu adamın dudaklarının arasından çıkacak sözleri beklemeyi bırakalı çok olmuştu.

"Gerisini sen halledebilirsin." dedi ve kaşları bir an çatılıp hemen ardından dudakları anlamsız bir şekilde yukarı kıvrıldı. Mimiklerinin anlamını daha çözemezken üzerimdeki elleri çekilip arkasını bana dönmesiyle öylece banyodan çıkışını izlemiştim.

Tenimi ürperten o soğuk su, o an cehennem ateşiyle harmanlanmış gibi geldi istemsizce. O gidiyor, yalnız kalmıyordum. O gidiyordu, yalnızlığım yüzüme acımasız bir tokat gibi vuruluyordu. Tek fark buydu. O varken de yalnızdım o yokken de. Sevdiğim adamın o babacan tavırları neredeydi şimdi? Özlemini duyduğum varlığının o ihtiyaç karşılayan sevgisi neredeydi?

Sevgiden mahrum bırakılmıştım. En kötüsü de buydu ya. Ben sevgisiz kalmaktan ölesiye korkardım.

-*-

Duştan çıkıp giyinme odama gittiğimde istemsiz odaya çıkmadan önce bakınmıştım. Yine bir sorun yaşayıp kendimi dağın tepesinde yalnız başıma bulmak istemiyordum. Ama o odada değildi. Ben de rahat bir şekilde giyinme odama gidip giyinebilmiştim.

Mavi bir takım giyip kendimi uğraştırmazken bir tane de çanta aldım ve aynada kendime baktım. Çalışmak için gayet de uygun bir kıyafetti bence. Hoş, Vural'ın yanında çalışmak gibi bir amacım yoktu ama yine de bu evde Müzeyyen Hanımla kalmaktan iyiydi.

Deliler Ağlamaz KİTAP OLUYORWhere stories live. Discover now