1. BÖLÜM: Karanlık

172 40 147
                                    


Ölüm'e rağmen yaşayanlar, yaşama rağmen ölenler'e ithafen...

1. Bölüm: Karanlık

Bölüm Şarkısı: Enbe orkestrası/ Martılar

*Yanıyordum, hem de buz gibi suyun altında.*

Karanlık...

İçinde bulunduğum durumun en güzel ve en açıklayıcı özeti olan büyük bir karanlık. Kimim? Bilmiyorum. Neredeyim? Onu da bilmiyorum ama şu an karanlıkta olduğum konusunda hiçbir tereddüt yaşamıyorum.

Belki de yaşıyorum, bilmiyorum. Sonuçta ben kimdim ve bu ormanda ne işim vardı? Bulunduğum yer bir ormandı ve ayakta duruyordum. Ayakta durduğumu bile yeni fark etmiştim. Sanki buraya ışınlanmış ve hafızam silinmişti.

İki saniye içinde insan olduğumu bile yeni fark etmiştim. Kendimi görememekten kaynaklı olarak nasıl bir insan olduğumu da bilmiyordum. Dünya denilen yerden geldiğimi de yeni fark etmiştim gerçi. Ben bir şeyi daha fark etmiştim ve bu fark ettiğim şey ile bir anda gözyaşlarım kendini hatırlatmaya başlamıştı. Hayır ağlamayacaktım ama bu hissi dibine kadar yaşarken bu çok zor olacaktı. Kalbim yaşadığım korku ile orantılı olarak göğüs kafesimi delercesine atınca istemsiz bir şekilde sağ elim kalbimin olduğu sol köşeyi bulmuştu.

Ben...Ölmüştüm!!! Ölü hissediyor ve garip şekilde öldüğümü biliyordum ama kalbimin atım sesleri bana aksini anlatmaya çalışıyordu. Bilmiyordum, sadece aklım çok karışmıştı.

Girmiş olduğum şoku bir anda yakından ve arkamdan duyduğum kurt sesleri ile atlatmak zorunda kalınca hemen dört yanımı incelemeye başlamıştım. Bu büyük ormana neden ve nasıl geldiğim büyük bir muamma iken korkudan çıkan seslerimi susturmak için iki elimi de ağzımı kapatmak için dudaklarıma götürdüm ve var gücümle bastırdım. Kurtların kulakları çok keskindi ve onlara yakalanmak istemiyordum. İstemiyor muydum emin değildim, sadece bilmiyordum. İçimde hissettiğim ve adının duygu olduğunu hatırladığım bu şeye kulak veriyordum sadece.

İçimdeki korkuyu büyük bir çaba gerektirmeden hemen üzerimden atmıştım ve eskiden de yaptığımı hatırladığım bir şekilde güçlü bir şekilde yerimde dikleşmiştim. Güçlü olmak zorundaydım. Sanki hızlı bir dejavu gibiydi ama geçmişten bir anıya daha çok benziyordu.

Ormanda olduğumu gökyüzündeki yıldızların ve ağaçların arasından sızan ayın ışığının bir nebze yolumu aydınlatması ile fark etmiştim. Bu ölüm çukurundan bir an önce çıkmak istiyordum. Buna mecburdum. Yoksa gerçekten ölüp ölmediğimi anlamaya gerek kalmayacaktı çünkü ölü değilsem bile birazdan ölü olacaktım.

Ölmek istemiyordum!

Acının kalbinde mutluluk aramak yaptığım en büyük hata olsa da burada kalmak pes etmek demekti. Ben pes etmezdim. Beynime format atılmış gibi hissetmeme rağmen kendime yabancı hissetmiyordum kendimi.

Kurt sesleri daha da yaklaşırken beynimin ani sinyalleri ile birlikte nereye gittiğimi bile bilmeden koşmaya başladım. Arkamdaki seslerin sahibi olan hayvanlar da peşimden gelmeye başlamıştı. Kurtlar tehlikeli canlılardı ve onlara hayrandım ama peşimde olmaları bu durumu zorlaştırıyordu. Ormandan yansıyan ayın kırık ışıkları eşliğinde önüme gelen dalları iterek kaçmaya çalışıyordum. Elimi acıtıp acıtmadığını umursayacak lükse sahip değildim o vakit. Hızımı arttırdıkça arttırıyordum ama kalbimin hızlı artışı ve boğazımdaki tarifsiz yanma hissi ile gözlerim de yanmaya başlamıştı tabiki.

Karanlık beni içine çekiyordu. Eğer ölmüş olsaydım kalbim bırak hızlı atmayı, küçük bir hamle bile yapmazdı değil mi? Fakat içinde bulunduğum bu karanlık benim mezarım gibiydi. Bilinmeyen acılara gebe olan bu orman benim ölüm fermanımın yazıldığı yerdi. Ölü müydüm? Burası Araf mıydı? Aklımda çok fazla soru vardı ama cevabını bulabileceğime olan inancım tükeniyordu. Çünkü bu yerde hiçbir yaşamsal faaliyet yoktu.

Ölümden SonraWhere stories live. Discover now