twenty

2.3K 192 152
                                    

Episode twenty, so you want to kiss

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Episode twenty, so you want to kiss

"Sevgili Lalisa,
Sana geçmişinden yazıyorum. Şu an oralarda neler oluyor, bilmiyorum ancak sana bu zamanları hatırlatmak için biraz seninle sohbet etmek istiyorum. Sana anlatacağım, sende okuyacaksın. Bugün onu izledim. Gerçi bunu her zaman yapıyorum, sen o anda yapıyor musun bilmiyorum. Onu izlemeyi seviyorum çünkü onu seviyorum. O bana yine pek yüz vermedi. Hiçbir zaman zaman yüz vermediğinden bunu pek sıkıntı etmemeyi seçtim, artık alıştığımı biliyorum. Kompozisyonumun sadece ondan ibaret olması saçmalık ama şu zamanlarda anlatabileceğim başka bir şey yok.

Onu sevmek nasıl, biliyor musun? Onu sevmeyi çok edebiyatlaştırmayacağım çünkü bu hoşuma gitmiyor. Bir aşkı sanki dünyanın en büyük sorunuymuş gibi anlatmak saçma. O yüzden, onu sevmek en güzel lise anıları gibi. Hatta anısı gibi değil, onu sevmek en güzel lise anısının kendisi. Bu yüzden onu sevmeye devam ettiğini umuyorum, o bizi sevmese bile biz onu sevmeyi seviyoruz. Lütfen onu sev Lisa, çünkü onu sevmek bizi mutlu ediyor ve hayallerimizi süslüyor olması masal gibi." Önceden yazmış olduğum edebiyat kompozisyonunun bir kısmını okuduktan sonra hafifçe gülümseyerek kağıdı sırt çantamın içerisinde, öylesine bir yere bıraktım. Sonrasındaysa oldukça güzel geçiyor olan basketbol maçını izlemeye devam ettim.

"Ben bu çocuğa sakat kolla oynamamasını söylemiştim! Yemin ederim aptal." Roseanne'nin gözlerini devirip konuşmasıyla kıkırdadım hafifçe. Jungkook'a oldukça sinirli görünüyordu ki onu suçlayamazdım, geçen hafta buluştuğumuzda Jungkook kolunu incitmişti. Şimdiyse bu durumu yok sayarak basketbol oynuyordu, aptal çocuk.

Taehyung'un küçük market işbirliğinden bu yana birkaç hafta geçmişti. Bu birkaç haftada çok fazla şey olduğunu söyleyemezdim ama gelişen birkaç durum vardı. Örneğin Roseanne bizi Jungkook ile tanıştırmıştı. Jungkook beklediğim kadar sert çıkmamıştı, Roseanne'e küçük çocuğun annesine yapıştığı gibi yapışıyordu ve sürekli ilgi istiyordu. Hatta Roseanne, kızlarla beraber bizim evde kaldığımız gün bize Jungkook'un tam bir muzlu süt delisi olduğunu söylemişti. Bunu beklemiyordum, Jungkook ile yakın arkadaş olacağımı hiç beklememiştim ama olmuştuk. Ben de çikolatalı sütü çok seviyordum ve ikili olarak bir araya geldiğimizde baya bir ses çıkartıyorduk. Roseanne artık benim de onun bebeği gibi olduğumu bile söylemişti, Jungkook ile onun ikiz bebekleri gibi olmuştuk.

"O kadar hırslı ki sakat kolla bile oynuyor." Diye mırıldandığımda mırıldandım. Yanımdaki Roseanne dondurmasını yalayarak yemeye devam ediyordu. Ona kısaca bakındıktan sonra basketbolu gerçekten rekabetçi bir şekilde oynayan Taehyung'u izlemeye devam ettim. Onu basketbol oynarken görmek ilk zamanlarda kalbimi çıkaracak gibi oluyordu ama şu an haline gülmeden edemiyordum. Yüzündeki ifade bana gerçekten çok komik geliyordu. "Taehyung! Çok tatlısın!" Diye alayla bağırdığımda başını kısa süreliğine bana çevirip gözlerini devirdi.

good for you, taelice Where stories live. Discover now